Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

perihan reyhan ALKAN

http://blog.milliyet.com.tr/pra

13 Şubat '11

 
Kategori
Güncel
 

Din de, siyaset de erkek egemenliğinden kurtarılmalı!!!

Din de, siyaset de erkek egemenliğinden kurtarılmalı!!!
 

Dinde de, siyasette de ne yazık ki erkekler egemen pek çok sahada olduğu gibi ve kadınlara düşen de onların düşünce ve görüşleri doğrultusunda hareket etmek durumunda kalmak çoklukla!  

Seslerini duyuramamaktalar hiçbir konuda… 

Bu güne dek bir tek kadın tarafından tefsir edilip meali yapılmış Kuran gördünüz mü ya da camilerde Cuma hutbesi veren, Kadını bilişle, kadının sorunlarına vakıf oluşla ve kadın duyarlılığıyla yaklaşarak konulara eğinen ve kadınlar yanı sıra erkekleri de bilgilendirip bilinçlendiren? 

Yok ne yazık ki! Diyanet de erkeğin tekelinde çünkü… 

Siyasette de öyle, Partilere bakın, kadına ayırdıkları kotaya bakın, meclise bakın… Azınlık oluşlarıyla sesleri çıkamıyor, çıkanlar da bastırılıyor erkeklerce. 

Gördük işte tecavüzcülere uygulanması gereken cezalar konusunda ses çıkarışlarına erkeklerin nasıl tepki verdiğini. Efendim, bir erkeğe verilebilecek en büyük cezaymış, ruh sağlığı bozulurmuş, bir erkeğin erkekliğini elinden almak insanlık dışıymış, hakkı yokmuş kimsenin buna. Peki o tacize uğrayan kadının, kızın, hatta çocuğun ruh sağlığı ne duruma geliyor, onlara bunu yapmaya ne hakkı var o caninin? En büyük ceza değil mi tecavüze uğramışlık, kadının da kadınlığı elinden alınmış olmuyor mu, ondan sonraki yaşamını bitirmek değil mi bu? İnsanlığa yakışır mı, insanlık dışı değil mi yaptığı? Erkeklik mi bu? Bu yanını düşünen, dillendiren tek bir erkek çıkmadı görüşlerde, hepsi hemen harladılar. Çünkü hepsi için erkeklik her şeyin üzerinde ve erkeğe her şey mubah, yeter ki canı istesin. 

Kadın, dövülmüş, bıçaklanmış, vurulmuş, öldürülmüş, taciz ya da tecavüze maruz kalmış, ruh sağlığı bozulmuş, bundan böyle yaşamı mahvolacakmış, hiçbiri hiçbir erkeğin umuru değildi. 

Kadın neydi ki, ikinci sınıf, Allah onu erkek için yaratmıştı, kölesi olsun, kullanılsın diye. Ne münasebet söz hakkı olsundu, duyguları mı vardı, düşünce, arzu, istekleri mi vardı ki sorulsun hatta eğinilsin. Otursun evinde, erkek getirirse yesin, getirmezse aç dursun. Kessin sesini de, sorulmadıkça da söylemesin hiçbir şey, nasıl yaşayacağına, ne giyeceğine, hatta kime oy vereceğine de erkek karar versin. Aksi takdirde de, dövsün dövebildiğince, bıçaklasın öldürsün hatta. Düşünce bu çoklukla… 

Bu güne dek İlköğretimde başörtüsü görülmüş değildi, son günlerde pek çoğu okula tesettürlü gönderilme çabasında minicik kızların. Altındaki nedenler konumuza dâhil değil, başka başlık altında ele almak gerekli. Lakin nedenleri ne olursa olsun, altında yine erkek egemenliği yatmada. En fazla 7-8 yaşlarında bir kız çocuğu, sorulduğunda, kendi inancımla örtüyorum, okuldan geçerim, örtümden geçmem diyor. Kargalar güler buna. Açıklamasını isteyin inancının, nedenlerini sorun açıklayamaz, bilemez çünkü daha alfabeyi yeni çözmüş bir çocuk, ancak babasının ezberlettiklerini aktaracaktır size. 

Bu kız çocuğu, babasının uygun gördüğü belli bir yere kadar öğrenim görecek ya da çekilip alınacaktır okuldan, evlenene dek babasının doğrultusunda yaşayacaktır, annenin hiçbir söz hakkı olamayacaktır. Kendi üzerinde olamamıştır ki kızının üzerinde olsun. O da bir başka erkeğin ürünüdür çünkü. Kızı da tıpkı kendisi gibi, evlenince de eşinin güdümüne girecek, onun doğrultusunda yaşayacaktır, sorgusuz, sualsiz, köle gibi, esir gibi. Başkacasını da bilemeyişle, hoşnut da olacaktır belki. Ne güzel, ekmek derdi yok, fatura, vergi, para kazanma derdi yok, hepsi erkeğin kaygısında, kendisine düşen eve geleni pişirip sofraya koymak, alınanı giymek, kirlenince yıkamak. Düşünme derdi de yok. Dünya nereye gidiyor, ülke neden bu halde, kime oy vermeli, kimin yanında yer almalıyım, ülkeme bir katkım olabilir mi, olabilirse nasıl olmalı? Hiçbirine kafa yormaya gerek yok, tenha, sakin, hatta bomboş, bir beyin, huzur içinde… Gerek de yok, erkek hepsini düşünüyor nasılsa, ona düşen erkeğin düşüncesini hayata geçirmek sadece… 

Dini de eğip büküp kendilerince kılıktan kılığa sokarak sunuyorlar, yaptırım uyguluyorlarmış, ona ne, o eşi ört diyorsa başını örter, aç diyorsa açar, neden diye sorgulayıp düşünmeye gerek duymaz, bunları da eşi düşünüyor nasılsa onun yerine. O eşine tabi olmak, onun arzusu doğrultusunda yaşamakla yükümlü. Önemli olan eşinin hoşnutluğu. Dinin özünde bu varmış ya da yokmuş, Önemli olan Allah’ın hoşnutluğuymuş, bunlar onu ilgilendirmez, araştırmak da zaman kaybıdır. Benim kendime, çocuklarıma, ülkeme başkaca görevlerim var mı yok mu düşünmesiz… 

Her yazımda, her ne kadar erkeği de suçlasam, dönüp dolaşıp kadında noktalamadan yapamıyorum. Düğümün en sıkı yerinde kadın var çünkü. Kadın silkinip kendine gelmedikçe, aymadıkça, eeeh ama yeter demedikçe de, her bir konu çözümsüzlüğünü koruyacaktır. 

Kadın eeh diyecek de, nasıl diyecek ki demek isteyen, içinden günde bin kez diyen de var şüphesiz de, nasıl olacak, işte buna yanıt bulmak gerek öncelikle. 

Şüphesiz ki erkeklerin tümü bahsettiğim gruba dâhil değil, kadını insan gören, eşit gören, hakları konusunda cinsiyetsiz yaklaşan aklı başında pek çok erkek de var… 

Eminim ki her ne kadar erkek yanları ağır da bassa zaman zaman, yanımızda yer alacaklardır. Yeter ki biz, gerçeğimizin bilincinde olalım, olan biten her şeyi görelim, kafa yoralım, bilgilenmeye, bilinçlenmeye eğinelim, sorgulayabilelim kendimizi ve kendi dışımızdaki her şeyi ve insanca bakalım olaylara, yeter ki sorunlarımıza sahip çıkarak her fırsatta seslendirelim, en önemlisi de birbirimizin yanında yer alalım. 

Birden bire köklü bir gelişim ve değişim zor şüphesiz, hiç değilse bundan sonra çocuklarımızı kız-erkek ayırımsız yetiştirerek, birbirlerinin yanında saygıyla yer almalarını sağlayalım ki bizden sonrakiler hiç değilse aynı acıları yaşamasınlar!!! 

p.r.alkan 

 
Toplam blog
: 290
: 553
Kayıt tarihi
: 11.03.08
 
 

İlk ve orta öğrenimimi Gölcük/ Kocaeli, lise ve üniversite öğrenimimi Ankarada gördüm. İlk okuldan..