- Kategori
- Güncel
Din sorunu üzerine

-Müslüman ülkelerde, sömürü ve yoksulluğun kaynağı nedir? * * * * * -Bilindiği gibi İslami hareketler, geniş halk yığınları içerisinde etkindir. * * * * * -Aynı zamanda İslami hareketler. * * * * * -Tabi işin bir yanı bu iken. * * * * * * -Ne yapıyor emperyalizm? * * * * * -Türkiye’de ise sorunun kendine has olan bir özelliği vardır. * * * * * -Statükocu güçlerin amaçları, pozisyonlarını korumak. * * * * * -Oysa ne diyoruz? * * * * * -Yani. * * * * * -Ne var ki bu noktada sorun daha farklı bir boyuttadır.
-Çok basit bir yanıtı var.
-Kapitalizmdir.
-Eşine ender rastlanır nitelikte uygulanan neo - liberal politikalardır.
-Sadece sermayenin çıkarları doğrultusunda alınan kararlardır.
-Sömürülen ve yoksulluğun pençesine düşen geniş halk yığınları, ne yapıyor.
-Tabiî ki kendisine kucak açanların, kucağına oturuyor.
-Sömürü ve yoksulluğun açmazında olan kitleler, İslami hareketlere doğru akmaktadır.
-Tarihsel süreci irdelediğimizde, böyle bir somut gerçekle karşılaşırız.
-Gerek geleneksel olsun.
-Gerek toplumsal olsun.
-Gerekse de dayanışma anlamında olsun
-Son derece planlı ve örgütlü ağlar oluşturmaktalar.
-Hal böyle olunca durum ne oluyor?
-Acil bir yardım kapısı haline geliyorlar.
-Acil bir umut kapısı oluyorlar.
-İşin bir başka yanı da şudur.
-İslami hareketler, kendilerini aynı zamanda anti emperyalist olarak nitelemekteler.
-Yani örgütlü ve planlı çalışmalar yapıyorlar.
-Ama çalışmalarına, anti emperyalist sos eklemecide ihmal etmiyorlar.
-Sonuç nemi oluyor.
-Geniş halk yığınlarının ve emekçi kesimlerin, çekim merkezi haline geliyorlar.
-Müslüman ülkelere kan kusturuyor.
-Müslüman ülkeleri kana boğuyor.
-Sömürüye tabi tutuyor.
-Ortadoğu halklarına tek bir gün olsun, gün yüzü göstermiyor.
-Buna karşın Müslüman ülkelerde devrimci hareket yok.
-Devrimci hareketin olmadığı her yerde de, kitleler, İslami hareketlerin ağına düşüyor.
-Konu bu denli yalındır.
-Laiklik kavramı.
-Bu gün Türkiye’de iki kesim Laiklik konusunu tartışmaktadır.
-Özü itibari ile tartışmanın her iki kanadı da, sermayenin doğrultusunda hareket etmektedir.
-Bu tartışmada, iki kesim diye nitelediklerimiz;
-Ulusalcı-statükocu güçler.
-Ve İslami hareketler.
-Dikkat buyurunuz bu noktaya.
-Bu iki kesimin iktidar savaşını izliyoruz.
-Ve bu uğurda her yol mubahtır anlayışını şiar edinmişler.
-İdeolojik dayanakları son derece zayıf.
-Laiklik tanımında dahi, kendileri ile çelişiyorlar.
-Demokrasi konusunda dahi içi boş söylemlere tutunmuşlar.
-İslami kesim ise ideolojik açıdan zayıf statükocuları, şamar oğlanına çeviriyor.
-Ve adım adım iktidar savaşını kazanıyor.
-Dine yaklaşım son derece net olmalıdır.
-Son derece yalın olmalıdır.
-Ve son tahlilde.
-Tüm dinler farklılıklarına rağmen, idealist felsefenin bir yansımasıdır.
-Doğaüstü yaratıcı olduğu fikri, idealist felsefenin temelini oluşturur.
-Oysa bilim her geçen gün genişlemektedir.
-Hal böyle olunca, idealist felsefe ile bilimin tüm temel değerleri çelişme halindedir.
-Bilimi ve nesnel doğayı temel aldığımızda.
-İdealist felsefeye verilecek en küçük bir taviz dahi söz konusu değildir.
-Halk yığınlarının dini boş inançlardan kurtulması kitabi bir sorun değildir.
-Yasaklamalarla,
-Baskılarla ve diğer yaptırımlarla.
-Halk yığınlarını dinden soğutmak mümkün değildir.
-Sistemli ve bilinçli bir çalışma süreci ile olur.
-Toplumu dini boş inançlardan arındırmak adına.
-Uzun erimli hedefler konması gerekir.
-Ve adım adım bu hedeflere yürünmesi gerekir.
-Parlamento İslamcıların elindedir