Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Psikolog Rümeysa Betül SEYİTHANOĞLU

http://blog.milliyet.com.tr/pskbetulseyithanoglu

02 Kasım '20

 
Kategori
Psikoloji
 

Doğal Afetler ve İnsan

30 Ekim’de İzmir’de meydana gelen 7.0 şiddetindeki depremle beraber ülke olarak kalbimiz İzmir’de atmaya başladı. Can kayıpları, yaralılar, tuzla buz olan binalar bize Türkiye’nin gerçeklerini bir kez daha acı bir şekilde hatırlattı. Maalesef ki her doğal afet sonrası hatırladığımız gerçekleri hızlı bir şekilde unutup, bir sonraki felakete kadar beynimizin derinliklerine gönderiyoruz. Çünkü insan beyni biraz da böyle çalışır. Travmatik etkisi olan durumları unutmak ve üstünü kapatmak ister. Bir taraftan da tipik bir durum da şudur ki; başımıza gelen felaketlere anlam verme çabasına gireriz. Durduk yere gelmesine anlam veremeyen beyin, bir kılıf bulmaya çalışır. Bunun temel sebeplerinden biri de durumu kontrol altına almaya çalışmaktır. Şimdilerde sosyal medyada çokça karşılaştığım bir durum; kutuplaşan kesimlerin bir suçlu araması ve suçu birine atma ihtiyacı.. Bazı insanların depremin günah işlendiği için başımıza geldiğini iddia etmesi ve suçu kendi değer yargılarına ve inancına ters olan şeyleri yapan insanlara atarak sistemini rahatlatma çabasına girmesini bu çerçevede değerlendirebiliriz.

Travma tanım itibariyle insanın karşılaştığı durumu anlamlandıramamasıdır. Yani başa gelen her ne ise insanın bu duruma karşı kullanabileceği hiçbir argümanının olmaması travmaya yol açar. Aynı zamanda travmayla beraber insanın yaşamda güvenle ilerleyebilmesi için varolan ‘temel güven duygusu’ çok ciddi manada zedelenir. Durduk yere, hiç beklenmedik bir anda karşı karşıya kalınan doğal afetler de bu manada insanın temel güven duygusunu zedeler. Başa çıkmak, durumu kontrol altına almak  ve travmatik etkisini azaltmak için bir takım yollar dener, bir suçlu aramak ve suçu ona atmak bu yollardan biridir. ‘’Şöyle şöyle olduğu için bu başımıza geldi’’ gibi söylemler insanı o an için rahatlatsa da gerçeğin üzerini örter ve tedbir almayı engeller.

Doğal afetler dünyanın bir gerçeğidir. İnsanoğlu dünya üzerinde varolmadan öncesinde de doğal afetler meydana geliyordu. İnsaoğlunun yaşadığı dünyayı tanıması ve şartlara uygn hareket etmesi en başta atılması gereken adımlardandır. ‘Doğa ana’ diyerek ‘gazabını’ inkar etmek insanoğlunun hiçbir zaman faydasına olmamıştır. Gerçek şudur ki doğa bizim anamız değildir. Derdi azap vermek, cezalandırmak da değildir. Üzerinde yaşayan biz insanların yine kontrol etme ve anlamlandırma çabası ile isimlendirmesi, adlandırması doğanın, tabiatın gerçeklerini değiştirmez.

 İnsan olarak yapabileceğimiz şeyler bu manada hem kısıtlı hem de nettir. Öğrenmek ve tedbir almak.. Suçu bir ötekine atmadan sorumluluğu üzerimize alarak ilerlemek.. İnsanı öğrenmek, coğrafyayı öğrenmek, aralarındaki ilişkiyi öğrenmek ve insan olarak öğrendiklerimize göre konum almak bugün yaşadığımız tabloyu çok başka bir şekilde etkileyebilir.

Bir diğer konu ise yaşanan doğal afetler sonrasında insanların sarsılan temel güven duygularının nasıl onarılabileceğidir. Travmanın tanımlayamamaktan ileri geldiğini belirtmiştim. Doğal afetlerin travmati etkisi de insan üzerinde ciddi travmatik etkilere neden olur. Bu etkileri direkt olarak bedende gözlemleyebiliriz;

-Uyku bozuklukları

-Kaygı bozuklukları

-Duygusal ve bedensel disossiyasyon( duygusal ve bedensel kopuş)

-Somatik bozukluklar  

Özellikle çocuklarda gece alt ıslatma,  aşırı ve anlamsız ağlama, uykudan bağırarak uyanma, diş gıcırdatma gibi durumlar travmanın beden üzerindeki etkilerine işaret eder. Beden her an tehlike gelecekmiş gibi tetikte ve alarm verme durumundadır. Bu süreçte travmanın etkilerini iyileştirmek adına, tanımlanamayanı tanımlayabilmek, başa gelen felaketleri anlamlandırabilmek için önce bedenin sağlıklı ve güvende olduğuna inanması gerekir.

-Duygusal ve ruhsal olarak her zamankinden daha çok temasta olmak,

-Sarılmak (özellikle çocuklara daha fazla)

- Belli bir süre geçtikten sonra travmanın yani tanımlanamayanın somutlaştırılması adına yaşanan olayın etkilerini duygu zemininde konuşmak. (aile bireylerinin bir araya gelerek o an neler yaşadıklarını, neler hissettiklerini konuşması ve paylaşması)

- Uyku düzeni, yeme düzeni, dinlenme düzeninin her zamankinden daha fazla özenli olması

- Belli bir süre geçtikten sonra hala etkiler geçmiyorsa eğer profesyonel bir destek almak..

İyileşmek, birbirmize tutunarak mümkün... Bugün bu yazıyı yazmamdaki temel sebeplerden birisi de yine iyileşme ve iyileştirme içgüdüsüydü. Umarım ki dersimizi alırız, umarım ki, sorumluluğu alır ve yola öyle devam ederiz...

 
Toplam blog
: 34
: 180
Kayıt tarihi
: 18.07.17
 
 

Bütüncül Psikoterapist&Psikolog R. Betül SEYİTHANOĞLU Bireysel Terapi, Çift Terapisi, Cinsel Terapi..