Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Mayıs '14

 
Kategori
Alışveriş - Moda
 

Doğumda bebekler ağlamalımı?

 

Doğum anı ve doğumdan sonraki ilk birkaç saat bebek-anne bağının kurulması açısından kritik saatlerdir. Hiçbir müdahale veya ilaç etkisi altında kalınmadan yapılan doğumlarda anne ve bebeğin karşılıklı salgıladığı hormonlar bu ilk aşkın kurulmasında hayati rol alırlar. Bu ilk aşk dolu sevgi bağının kurulabilmesi için doğal olarak doğan bu bebeklerin annelerinden uzaklaştırılmak yerine kordonu bile kesilmeden anne kucağı ile buluşturulması gerekir. Bu sayede doğumda bebekler üzerinde oluşabilecek psikolojik travmalar hiç yaşanmaz, bebek kendini güvende hisseder, sevildiğini hisseder.

Bu ilk dakikalarda anne-bebek bağının en kısa sürede kurulması artık tartışma olmaktan çıkmış insancıl ve  bebeğe saygılı doğumun vazgeçilmez bir gerçeği olmuştur. Peki gerçekler bu kadar önümüzde olduğu halde biz doktor ve ebeler doğum anına ve bebeğin doğumda yaşadıklarına ne kadar saygılıyız ?

Ülkemizde yapılan standart bir doğum anında bebeklerimizin yaşadıklarına bir bakalım..
Doğum odasında bir kargaşa, bir koşturmaca, bir gürültü hakimdir.
Doğum yapmak üzere olan kadına enerjisinin büyük kısmını açılma döneminde dikkatsizce harcadığından yorgundur.
Gebemize sürekli neler yapması gerektiği yüksek sesle anlatılmaktadır. Zaten panik bir halde olan gebemiz bu anlatılanların çoğunu duyamaz bile, tek yapmak istediği biran önce doğurup bu gerginlikten kurtulmaktır.
Bu olumsuz şartlar altında bebeğimiz bir şekilde başını çıkarır...
Bu yeni dünyada ilk karşılaştığı şey ilk defa görecek gözlerine tutulmuş spot ışıklarıdır.
Gece yarısı uyandırılıp gözünüze projektör tutulduğunu hissedin, gözleriniz yanar, korumak için sımsıkı kapatırsınız.Bebeğimizin de başına gelen budur.

Ve ilk nefesini alır..ilk nefes...İlk defa sigara içtiğinizi veya ilk defa alkolle tanıştıığınız günü hatırlayın..evet bu ilk nefes onun için yabancı bir histir, belki de akciğerleri bu nefesle yanar...
Daha bu nefese alışamadan kordonu aniden kesilir, oysa yaşamsal tüm gereksinimleri oradan geliyordur, oksijen gereksinimi de..Kordon onun için güvendir.
Birdenbire onun için güvenli olan kordon yerine bu acı dolu nefesle karşı karşıya kalmıştır..

Çığlık çığlığa ağlar..
Gözleri ışıktan kamaşmış, akciğerleri yanıyordur ve baş aşağı durumda yerçekimiyle tanışmıştır..
Ağlar...belki geri huzurlu yuvasına dönmek ister belki de annesinin güven dolu yakınlığını hissetmek ister. Bu yüzden ağlar.."Annem nerede" diye ağlar...

Peki biz ne yaparız...
Onu annesiyle buluşturmak yerine arkada mekanik bir masaya atarız..Lastik eldivenler, metal aletler, oksijen tüpleri, aspiratörlerle dolu tamamen yapay bir ortam yaratırız ona.
O hiç dokunulmamış hassas cildini bizim için normal ama onun için kaba, zımpara gibi kumaşlarla sileriz...güya onu temizleriz.
Boğazından içeri lastik hortumlar sokup içindeki sıvıyı almaya çalışırız..
Ve o sürekli bağırır.."annem nerede, annem nerede, neresi burası.."
Ve kapatır kendini...Ellerini ve ayakların kasar, tehlike olarak algıladığı bu anda kendini kapatır ve korumaya çalışır..
Ve sürekli ağlar, ağlar, ağlar..
Ve ne büyük bir ironidir ki biz o ağladıkça mutlu oluruz...O acı çektikçe mutlu oluruz...
Anne mutludur, bebeği doğurmuş ve o gerginlikten kurtulmuştur...
Doktor mutludur, başarı kalbi atan ve nefes alan bir bebeği anneye teslim etmektir onun için...
Peki ya bebek? Bebeği hiç farkeden oldu mu?
O HALA AĞLIYORDUR !!!


Peki bunu düzeltmek mümkün mü??? Bebeklerimizi bu travmadan kurtarmak çok mu zor???

Aslında çok basit uygulamalarla bebeklere saygılı ve insancıl bir doğum odası ve doğum planlamak mümkün.
Mesela önce anneyi eğiterek başlasak işe ve annenin doğum boyunca yaşayacağı korkular üzerine çalışsak..
Sakin, korkusuz ve gevşemiş, doğum süreci ve doğum anı hakkında bilinçli bir anne sakin bir doğum demektir. Doğumda coşku hatta ağrısız bir doğum demektir...Tüm doğal ve sevgi odaklı hormonların mükemmel uyumu ve salınımı demektir...

Sonra doğum odasında doğum işini bu gebemize bıraksak, ona güvensek..
O bedeninin yönlendirmesini izleyerek doğal güdülerini kullansa..
Ikınması gerektiğini hissettiğinde ıkınsa...Onu paniğe sevketmesek, sabırlı olsak.
Doğumda anneye ve bebeğe güvensek...

Ve sessizlik sağlasak doğum odasında...
Doğum kutsal bir andır ve tüm kutsal yerlerde ve olaylarda sessizlik hakimdir...Bizler sadece izlesek, sadece yanında olduğumuzu hissettirsek...

Ve o bebeğin gözünü yakan spotları kapatsak...İnanın hiç ihtiyacımız yok bu spotlara doğumda...
Bebeklerimiz doğumun ilk saniyesinde kapamasalar kendilerini...Bu şoku yaşamasalar.

Ve doğum anı...O ilk aşk için herkes hazır...
Anne hadi bebeğim diye ıkınıyor...
Kargaşa yok...Panik yok...Güzel bir ana tanıklık var sadece...
Herkes seyirci...Sadece anne ve bebek sessizce çalışıyorlar...

Bebeğimiz doğar doğmaz daha neredeyim ben demeden annesinin onu bekleyen sımsıcak göğsü ve onu saran elleriyle buluşsa..
Kordonunu hemen kesmesek...En azından akciğerlerinden gelen bu yeni hissin ona zarar vermediğini anlayana kadar kordonun ona güven veren hissini korusak... Zaten birkaç saniye içinde bebeğimiz kontrolü ele alacak ve kordondaki kan akımı duracak..
Onun bu geçiş dönemine saygı duysak..

Ve o ilk karşılaşma...
Salgılanan doğal hormonlar hem anneyi hem de bebeği bu ilk aşka hazırlar...
Bu ilk bakışa...
Anne bebek aşkı bu ilk dakikada başlar..
Bebeğimiz aldığı ilk nefesten sonra annesinin göğsüyle buluşmuş ve sadece onun sesini duymuştur...
Yeni bir dünyadır ama korkmasına hiç gerek yoktur. Çünkü annesini gebelik boyunca ona güven veren sevgi dolu kalp atışı yine ona güvende olduğunun hissettirmektedir.
Bu yüzden panik olmasına gerek yoktur...
Bırakır kendini rahatça, gevşer, sakin nefesler alır, annesini dinler, arada başını kaldırır ona bakar.
Güvendedir, ağlamasına gerek yoktur. AĞLAMAZ BU BEBEKLER...

Burada bir konuya açıklık getirmek lazım. Bebekler ilk doğduklarında refleks bir ağlama ile nefes alırlar ve bu yenidünyaya "Merhaba" derler. Bu ağlama onların akciğerlerinin fonksiyon görmesi içi yeterlidir.
Doğumdan hemen sonra anneleri ile buluşunca bu ağlama bazen devam etse de çok agresif bir ağlama olmaz. Daha çok bir çeşit iletişim gibidir. Eğer anne huzurlu bir doğum yapmışsa ve bebeğine sıcak bir yaklaşımla o güzel sesiyle hoş geldin diyorsa o zaman bu ağlama yerini sakinlik ve huzura bırakacaktır. Yani doğduklarında oluşan refleks ağlamaları, doğum anına kadar yaşadıkları ve doğum anındaki duygulanımlarına bağlı olarak değişken özellikler gösterecektir.


İşte anneye ve bebeğe saygılı, daha insancıl bir doğuma imza atmak bu kadar kolay kolaydır. Ama ilk değişimin önce kendi içimizde yaşanması gerekir...
Artık gözlerimizin önündeki perdeyi kaldırmalı ve annelerimizle bebeklerinin çektiklerini fark etmeliyiz...
Sonra değişim kendiliğinden gelecektir...Annelerimiz ve bebeklerimiz kendilerine saygılı doğumlara kavuşacaklardır.

Bu yazının uzun bölümü ve resimleri için tıklayınız.

Op.Dr.Hakan Çoker

hakancoker@dogumakademisi.com

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 14
: 601
Kayıt tarihi
: 18.04.14
 
 

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı, LCCE(Lamaze sertifikalı Hamile Eğitmeni),HP (HypnoBirthing® A..