- Kategori
- Siyaset
Dokunmayın dokunulmazıma!

Dokunulmazlıklar kalkmasın. Hatta DÜRÜSTLÜK timsali vekillerimiz yalvarsa da sayıları değil 367 adet; davalı olduklarıyla birlikte 367 bin sayısını bulsa da kalkmasın bu dokunulmazlıklar.
Bir kere koskoca meclis ÇATISI, bunlar hüküm giydikçe OLACAK yarı açık mapus damı...
Meclis bakanı bazen cezaevi müdürü olur, asayişi sağlar, bazen meclis başkanı olur, asal işini yapar. Bu kadar zanlıya gardiyan hani? Sonra gardiyan karıştırmaz mı bunlar ne zaman suçlu; ne zaman milletvekili?
Ve de ziyaret günleri. Bir milletvekiline binlerce seçmen ziyaretçi… Meclis çevresinde kolonyacı, simitçi, kokoreççi. Çocuğuna sarılan bir mebus. Anne mahzun, çocuk şaşkın.
- Baba okulda öğretmen dedi ki senin baban hem suçlu hem de güçlü… Çünkü o milletin temsilcisi…
Ama millet hem suçsuz hem güçsüz! Bu nasıl iştir, bu işin içinden nasıl çıkılır, bilen bir adım öne çıksın. Bilmeyen her zamanki gibi yerinde saysın.
Bir de şu var! AB herşeyimizden haberdar. Onlara bunu nasıl anlatırız? Tam ABİ diye söze başlarken AB bizi susturur. "AB'den sonra İ gelmez, C gelir. Okuma yazmayı bilmezsen başına bunlar gelir, " der püskürtür.
Sonra bu yarı açıklar tahliye olunca onları yeniden nasıl içeri alırız? Mapusta adam volta atmak da ister. Onlar seçmene bulgurla nohut takıp olta atmışlar tamam da o salonda volta atmak kolay mı?…
Muhalefet zaten seçimde HAVLU ATMIŞ, sana çelme takamamış; ama şimdi sen volta atarken bir uzatsa ayak başparmağını? Öpeceksin yerdeki kırmızı halıyı…Şansın varsa turuncu koltuğa çarpar kafan; içi boş olduğu için korkma bozulmaz tafran! Ama daha büyük ve mebusanlarımız için adeta hayati bir tehlike daha vardır. Malum bu milletvekillerini seçenler neredeyse halkın yarısıdır.
Bunlar gözü kapalı, bilinci de tıpkı meclisin ahvali gibi yarı açık yurdum insanı.
Bu ahali dokunulmazlık kalkınca dört bir yandan kuşatacak meclisi Mebusanı. DOKUNMAK bu ahalinin en sıradan refleksi... Dokunmazsa olmaz; kursağında kalır sevgi lokması. Kimi öpecek, kimi makas alacak, milletçe samimiyet katsayımız çok vahim olduğundan enseye tokat, mabada parmak gibi olaylar çıkacaktır.
Dokunurluktan anladığımız böylesine iç içe adeta kimyasal iki element gibi reaksiyona girip birbirine karışmaktır. Bu dokunmalar had safhaya varırsa milletvekilleri kendilerini nasıl koruyacaklardır? Sen dokundun, ben dokunmadım, burasına değdim, burasına değmedim kavgaları yaşanacaktır. Hadi buna bir şey demeyelim; ama bu milletvekilleri genetik olarak yeminlerini tutmayıp, vaatlerini unuttuklarında ne olacaktır?…
Seçmen kül yutar mı? Gül'ü cumhurbaşkanı bile yapan seçmen yarın bu vaat bülbüllerinin hafıza kayıplarında bir hatırlatma yapmaz mı? Bak koskoca Deniz'e bir hatırlatma yaptı, deniz oldu en durgun göl; Baykal...
Sen sandıkta kal! Zaten amacın da budur.
TABİ BUNLAR KAYBOLUNCA GÖZDEN önce gerçekten bunlara iyi sıhhatte olsunlar mı geldi; yok oldu hepsi diye hayıflanacaktır seçmen.
Kazara bir yerlerde, Adana'da bir barda, Ankara'da çiçek sulamada, yahut 34 mafya 2007 plakalı bir aracın arka koltuğunda yakalandıklarında yurdum insanı büyük bir sevince gark olup gözlerine inanamayacaktır önce…
- Uyyy; Ahmet abi… Bak seçtiğimiz milletvekili …
- Git oğlum, serap görüyon sen; o seçilmiş. Artık bizim gibilere görükür mü? Hee ama essah diyon len…Ta kendisi cismi alameti. Gel gidip bir dokunah…
- He ya! Ne oldu bize verdiğin nohutlar, arkası gelmedi diye sorah. Öylecene bakarsa anlarız ki OPERADAKİ hayalettir. Yok elini gösterirse aha bu bizimkidir; ama heç bir şeycik değişmemiştir!
Peki bu hayalet vekile herkes dokunursa; dokunmatik olursa? Aradan biraz zaman geçip bunların aslında yalanmatik yani yalan makinesi oldukları çıkınca ortaya; dokunma dürtmeye dönebilir. Hadi dürttü eliyle, bunlar alışık… Dürtülmek ufak mesele! Bu deri deri değil kösele!
Ayrıca bunlara halkın dokunması sinek ısırması ile aynı etki… Baygon sıksan aynı tebessümle baygın baygın bakarlar yani! Ama malum bu etkiciklerden sonra bir bakarsın dokunuvermiş bir dipçik! Hadi gerisin geriye 125 sene birden.
Avrupa'da bize karşı başlar yine ikircik: Bunlar adam olmaz der dünya, bunlarda demokrasiye sağlam bağ yok; her zamanki gibi pamuk ipliği, yani ipçik!
Yok yok dokunulmazlık kalkmasın. Biz demokrasiye razıyız; olsa da yamalı bohça, olsa da ufacık tefecik… Bir halkın kendi hallerinden ders alarak düzelmesi dünya İÇİN DE BİR tecrübedir der şu sizin yazarınızdaki arada bir çalışan beyincik!