Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mayıs '21

 
Kategori
Felsefe
 

Dört Durumla Ancak Teoloji 8

Sunu ya da kurban, temelinde ilksel oluşun teoloji davranışı değildi. İlk sel oluştaki tutumlar olsa olsa teolojik davranışın ancak bir parçasıdırlar. Sunu ilk sel ataların doğa karşısındaki korku ve sevincinin ifadesi değildi. İlk sel süreç içinde de böyle bir sunu yoktu.  
 
Sunu ilk sel dönem içinde ortaya konan groteskilik gibi parça teolojinin, süreklisi değildi. Sunu kolektif davranışın sonucuydu. Hem de sunu "üreten ilişkiyi ortaya koyan kolektif sürecin işiydi". Bu aşamada sunu bir şeye tapma da değildi.
 
Ve ilk sunu, ilk sel dönem içinde değil de üreten dönem içinde ortaya kondu. Yamyam barbarların (üretemeyen grupların), üreten gruplara saldırması sonucunda ortaya kondu. Üreten bir grubun daha önce barbarlara saldırmaları gibi yamyamların da üretenlerin kendisine neden saldırdıklarını üreten grup yine kendi eski tutumlarından biliyorlardı. 
 
Yamyamlar kükreyen doğaya karşı, kükreyen doğanın öfkesini teskin etmek için sunuda bulunmalarını bırakın, yamyamlar ne bulurlarsa yiyemedikleri için; hazır buldukları karşı sosyal gruplara da saldırıyorlardı. 
 
Üretenler birden olmasa da giderek yamyam saldırılara karşı soğuk bakıp, bu sürece pasif kalacaklardı. Zaten bu nedenle de yamyamlara sunuda bulunacaklardı. Canlarına karşı totem meslekli kolektif emek ürünlerini değiş tokuş edeceklerdi. 
 
Komşuları da üreten yapıya geçemedikçe bu süreç gruplar arası koşullanma tutumuna dönüşmüştü. Bazen üreten savaşçı pasifler, ürün sunusu veremedikleri zaman bu koşullanma gereği grubun canını kurtarmak için yasak bölge içine kendi canlarından kendi kanlarından bir kişiyi feda edip kurtulmalık niyetine güvenli bölge içine bırakmaları da olasıydı. 
 
Masallardaki çeşme başına bırakılan kişiler motifli anlatımlar; yamyamların, devlerin subaşına bırakılan o sunuyu yedikten sonra suyun kullanımını sunuda bulunan o gruba açıyorlardı. Bu anlatım totem gruba ait totem grubun geçmiş hafızasıyla köleci sistem içindeki hafızaların senteziydi. 
 
Üreten totem grupların üretim yapmaları nedenle üretenler yamyamlara karşı yiyecek konusunda avantajlıydılar. Yamyamlar da savaşçılıklarını sürdürmekle avantajlıydılar. Üreten grubun kendi elinde üretim fazlası totem yiyecekleri vardı. 
 
İşte üretim fazlası olan depo enerjiler, ya da fazla yiyecekler; yamyamlar karşısındaki üreten grup nazarında yamyamlara sunu yapmak gibi canlarını kurtarmak gibi yamyamlar için de üretmeyi sürekli kılacak eylem davranışına ve bambaşka eylem anlayışına dönüşecektiler.
 
Üreten gruplar artık savunma saikla davranış içindeydiler. Barbarlar eski düzendi. Yamyamlar saldırtılacakları komşu grupla, kendileri arasındaki yasak bölgeye geldiklerinde yasak alan içinde hazır yiyecek, buğday, ekmek buluyorlardı. 
 
Eğer üreten grup çoban grupsa koyun, kaz, kuğu, keçi, horoz gibi türlü yiyecekler buluyorlardı. Barbarlar (üretmeyenler) bunları talan edip süratle kendi güvenlik bölgelerine çekiliyorlardı. 
 
Kısacası üreten bir grup, yamyam düşmanlara karşı totem yiyeceği fazla üründe ara sıra yamyamlara sunuda bulunuyorlardı. Böylece üreten grup kendi canını kurtarmak için saldırgan yamyamlara, kendi totem yiyeceğinden kurban vermeyi akıl etti.
 
Görüldüğü gibi ilk kurban sunusu "doğanın öfkesini yatıştırmak için ortaya konmuş" gibi durmuyordu. Üreten bir grup kendi yamyamlarının beslenme öfkesini bastırmak için onlara sunuda bulunuyorlardı. 
 
Yani sununun yapılabilmesi için bir grubun öncelikle üreten ilişki içinde depo enerjiye sahip olması gerekiyordu. Üretim yapılan süreç içinde üretim yapan grubun doğada yapacağı her bir eski usul avlanma ve çeşitli yiyeceği toplaması ya da toplamaması kendilikten depo enerjiye dönüşüyordu. Topladıkları elinde; toplamadıkları doğada kalmakla depo enerjiydi.
 
Üreten grup avlanmasa bile toplayıcılık yapmasa bile çevresindeki av ve yiyecekler zorunlu açlığın karşılanması olan ihtiyaç olmaktan çıkıp; o grup için yeni tür davranışlara olanaklı bir potansiyel "depo enerjiye" dönüşüyordu. 
 
İşte üreten süreçle birlikte üreten bir grup iki türlü depo enerjiye sahipti. İlki kendi ürettikleri totem mesleği içinde fazlalık veren besin ve kullanımlardı. 
 
İkincisi de üreten grubun kendi bölgesi içindeki doğal besin ve kullanımlardı. Grubun üretim yapması o grubu doğada kullanım ve tüketim yapar olmaktan çıkarmıştı. Bu nedenle av hayvanları ve meyveler de üreten grup tarafından yenmediği sürece yasak bölge içinde kendilikten korunmuş depo enerjiye dönüşmüşlerdi. Bunlar da yamyam sunusuna dönüşüyorlardı.
 
İşte böylesine süreçlerle depo enerjiye sahip bir üreten grup, doğanın öfkesini yatıştıran groteski anlamayla doğaya karşı sunuda bulunacak bir teoloji ile kurban edimi içinde olacaktı. Kurban edimi "ÜRETEN GRUBUN DAVRANIŞ SÜREKLİSİYDİ.
 
Yamyamlık ilişkisini üretim hareketi bertaraf edip dönüşecekti. Üretim hareketi nedenle ittifak eden ve ittifak içinde doğup büyüyen jenerasyonun vardı. Bu jenerasyon mantığı içindeki geçmiş hafıza kaydı akıl oyunları köleci sistem içinde yeniden filizlenene kadar insan kurbanı gittikçe azalan ve neden yapıldığı belli olmayan gizli bir geleneğe dönüşecekti. 
 
Yamyamlık süreci yamyamların da üreten gruba dönüşmeleriyle veya üreten gruba ilişkilenmeleriyle üreten ürün bolluğu nedenle azalacaktı. Bu süreç bitirmese de çevre kaynaklarına avcı toplayıcı yaklaşımları azaltacaktı. 
 
Ganimet köleci dilde bir söylem ve anlamdı. Ganimetçi köleci yaklaşım hafızasındaki yamyamlığın yerine efendiler köleci dönem içinde ganimet edindiği insanları çalıştırmak için "esir etmeye başlayacaktı". 
 
Artık köleci El mantığı içinde can takası esirlikle olası olacaktı. Ve kişi ortaya karışık hafıza oyunlarıyla efendisine "kulun kurbanın olayım" diye yalvaracaktı.
 
Artık tedrici artışlarla insanlar yenmiyor, esir ediliyordu. Hem de ganimet hırsıyla mağlup olanlar eski hafızaya göre "yenmesi" gerekenler, şimdi köleci insanın insanlığıyla(!) ESİR ALINIYORDU. 
 
El eski hafıza içinde olan akıl oyunu yamyamlığı yasaklamak için "canında, kanında olanı yemeyeceksin. Canını bağışla. Canı ben verdim, ben alırım. Canını bağışladığın senin esirindir. Kölendir", diyordu merhamet sahibi El.
 
El köleye de her türlü mal mülk ve dayanıklı eşya tasarrufuyla davrandı. Artan ihtiyaçla köleliğin tanımını daha da genişletilecekti. El kolektif süreci özelleştirdi. 
 
Özelleşen sistem içinde kolektif güç kimi kişilerin elinde alındı. Ve kolektif güç kimi kişilere verildi. Kolektif gücü elinde alınan kişinin el boşluğu içine hırsızlık doluyordu. Kolektif güç ile eli dolan kişilerin elinde de uğrulanacak (çalınacak hırsızlamaca) hırsız malı birikmiş oluyordu.
 
Sistem, hırsızlık, gasp, darp üretiyordu. El, "Hırsızlık malını kimin yanında bulduysan, onu alıkoy (esir et)" diyordu. "Borçlu borcunu ödeyene kadar esirindir" diyordu vs.  
 
Köleci sistem içinde esir olarak biriken insanla, depo edilen ürünle, sunu yapılan sürece dek her türlü ters giden iş karşısında oluşan halkın öfkesi karşısında El tavize başlayacaktı. 
 
Halkın öfkesi ve taşkınlıklar El 'in gazabı olarak söylendi. El 'in gazabı da sadaka, fitre ve ayni ürün sunularıyla (kurbanlarıyla) dindirilecekti. Eski akıl oyunları yeni biçimle El 'in gazabını dindiren biçimle sahnelere dönüyordu. Hatta yeniden insan sunuları ile El İn öfkesi dindirilecekti. 
 
Fakat ilk sel dönem içindeki bu türden kurgusal yönelimler yoktu. İlk sel dönem içinde teolojisi düşünülse de şartları yoktu. Mal sahibinin mülküne yapılan gizli açık tecavüzleri önlemek için mal sahibi maddi cezalandırma yanında manen cezalanma sürecini de kullanıp; kolektif koşullara göre damgalanmış mülkün temelini, "adaletle koruyacaktı". 
 
Manevi cezalandırma öte dünyada hesap verme anlayışıydı. Oysa ilk sel dönem teolojisi ya da olmayan ilk sel dinin içinde hiç te öte dünyada hesaba çekilmenin anlaması yoktu. Öte dünya teolojisi de köleci dünyaya yönelik köleci tutumla, groteski tepki ve anlamalardı.
 
Toplam blog
: 418
: 104
Kayıt tarihi
: 26.11.10
 
 

26 yıllık sınıf öğretmenliğinden sonra emekli oldu. Şiir çalışmaları ve deneme türü olan, toplum ..