Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Nisan '17

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Dört yaşında olsam...

Kişisel gelişim adına, dört yaşındaki bir çocuktan öğreneceğimiz çok şey var... Sadece dört yaşından sonra hepimiz büyük bir önyargı hapishanesinin içine tıkılıyoruz. Büyük büyük korkuların, anlamsız ve bir o kadar da saçma koşulların esiri oluyoruz.

Çocuklarımıza sık sık; "koşma sonra düşersin" diyoruz mesela. Peki onlardan ne cevap alıyoruz? Eeee düşeyim, ne olur? Tekrar ayağa kalkarım ve koşmaya, oynamaya devam ederim. Bunun gibi birbirimize empoze ettiğimiz önyargılar ve doğru bildiğimiz yanlışlar da var. Aman sen doğru bildiğinden şaşma, yeni yollar deneme, eskisinden şaşma. Ya yeni yollar yeni tecrübeler sizi daha mutlu ve özgür hale getirecekse ve siz kendinizi bu korkularınızla öldürüyorsanız? Koştuğunuzda evet, belki nefes nefese kalırsınız, belki de tökezleyip düşersiniz ama tekrar ayağa kalkacak ve yeniden deneyecek gücü ve imkanı neden kendinize vermiyorsunuz?

"Üstün başın toz olur" diyoruz ya da. Eee, toz olsun, en kötü ne olabilir ki? Yıkarız, tertemiz olur yeniden. Hem temiz olmasa, leke kalsa da ne önemi var? Üzerinde neşeli oyunların, heyecanlı koşturmaların, mutlu bir çocukluğun izi kalır ve saklanır bir ömür boyu... Hayat tecrübelerden ibaret değil mi? Hayat yolunda ilerlerken, kim tertemiz ve lekesiz kalabilmiş ki? Hatalarından ders alıp ilerlemek değil midir esas olan?  

"Dizin yaralanır, canın acır!" Eeee, annem öper geçer. Hem izi kalsa ne olur? Büyüyünce, bahçemizdeki dut ağacından dut toplarken bastığım dal kırıldı, yerde buldum kendimi. Annem babam koşturdular beni hastaneye beş dikiş atıldı... gibi bir anımız olur işte, fena mı? Hem daha ne kalp kırıklıkları bekliyor belki de bizi, kolumuz bacağımız kırılmış çok mu? Canımız acıdığında, şefkat  ama en çok da kendimize duyduğumuz merhamet bizi ayağa kaldırmaz mı? 

İşte bu kadar basit bir hayatı, bu kadar zor ve çekilmez hale sadece dört yaşından sonra getiriyoruz. Hem kendimize hem de başkalarına en çok da çocuklarımıza hayatı zindan ediyoruz. Kendimize olan güvensizliğimizi başkalarına yansıtarak, dünyayı kocaman bir açıkhava hapishanesine çeviriyoruz. Korkularımızla, komplekslerimizle geçirip gidiyoruz hayatı. Sonra bir de bakıyoruz ki, hayat akıp gitmiş ve biz, yapayalnız kalakalmışız... Korkularımızdan dolayı yaşayamadığımız bir çok anı, keşkeler ve pişmanlıklarla dolu bir yaşam bırakmışız ardımızda.

Şimdi;  dört yaşında olsanız, neler yapardınız? Ben size söyleyeyim: En çok yapmak istediğiniz şeyi... Ve size "neden bunu yapmak istiyorsun? Bu yaştan sonra ne saçma!" dediklerinde tıpkı dört yaşındaki bir çocuk gibi cevap verin: ÇÜNKÜ İSTİYORUM!!!... 

Sevgi ve ışıkla...

  

 
Toplam blog
: 12
: 385
Kayıt tarihi
: 03.02.16
 
 

19 yıllık akademisyen. Biyoenerjist. Thetahealing Uygulayıcısı ve Eğitmeni. Aile Dizimi Moderatör..