Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Temmuz '15

 
Kategori
Deneme
 

Dua ediyorum

“ Allah’ ım! Zenginlikle imtihan edilmenin kötülüğünden sana sığınırım. Fakirlikle imtihan edilmenin kötülüğünden de sana sığınırım.”

İşte böyle bir şey! Her ikisiyle de; yani zenginlikle de fakirlikle de kendime göre imtihan edildiğimi düşüyorum ve his olarak kendimi başarısız hissediyorum. Zaten başka türlüsü de benden beklenemez herhalde. Hep içimde bir yetersizlik duygusu, suçluluk duygusu var.

OSHO’ya ait bir kitapta okuduğum ve beğendiğim görüşleri sizlerle de paylaşmak isterim. Suçluluk duygusuyla ilgili bana göre güzel tespitlerde bulunmuş. Aynen şöyle:

“Suçluluk duygusu doğal bir olay değildir, rahipler tarafından yaratılmıştır. Suçluluk duygusu aracılığıyla insanlığı sömürmüşlerdir. Bütün o sözde din tarihi suçluluk duygusu kelimesinin denetimi altındadır- bu en zehirli kelimedir. Ona dikkat et, onu asla kullanma, onun bilinçsiz zihninde de derin kökleri vardır. Hiçbir hayvanda suçluluk duygusu bulamazsın; hayvan sadece vardır. Hiçbir ideali, insani bilimleri yoktur; o var olur ve sadece var olur. Onun ulaşacak yetkinlikleri yoktur ve bu nedenle hayvan güzeldir, masumdur.

İdealleri kişiyi yozlaştırır. Gerçekleştirecek bir idealin olduğunda asla huzurlu olamazsın ve asla kendini rahat hissedemezsin ve asla tatmin olamazsın. Hoşnutsuzluk idealleri bir gölge gibi takip eder ve kendinden ne kadar hoşnutsuz olursan, ideale ulaşmak o kadar imkânsız olur; bu bir kısır döngüdür. Eğer kendinden hoşnutsuz değilsen, kendini olduğun gibi kabul edersin, ideal hemen gerçekleşebilir. Ve hemen kelimesini vurguluyorum- hiçbir zaman boşluğu olmadan, tam şu anda, şimdi ve burada, mükemmel olduğunu fark edebilirsin; bu gelecekte ulaşılacak bir şey değildir, bu senin her zaman içinde taşımış olduğun bir şeydir. Mükemmellik senin doğandır- mükemmelsin.”

“Ben suçluluk duygusuna karşıyım- suçluluk duygusu rahipler tarafından yaratılmıştır- ama rahipler tarafından yaratılmamış olan değişik bir suçluluk duygusu türü vardır. Bu suçluluk duygusu çok anlamlıdır. Bu suçluluk duygusu hayatta daha fazla bir şeyler hissediyorsan ve ona varmak için sıkı çalışmıyorsan ortaya çıkar. Sonra suçluluk duygusu hissedersin. Sonra bir şekilde kendi büyümene bariyerler yaptığını- tembel, uyuşuk, bilinçsiz, uykuda olduğunu; hiçbir bütünlüğünün olmadığını, kaderine doğru hareket edemediğini hissedersin. Sonra bir çeşit suçluluk duygusu ortaya çıkar. Bu suçluluk duygusu tamamen farklıdır.

Hiçbir politikayla, hiçbir ruhbanlıkla, hiçbir din ya da kiliseyle ilgisi olmayan gerçek bir tinsel suçluluk duygusu vardır. Bu suçluluk duygusu çok doğaldır. Bir şey yapabileceğinizi ve onu yapmıyor olduğunuzu görünce, potansiyelini görüp, bu potansiyeli gerçeğe dönüştüremediğini fark edince, çiçeklenebilecek tohumlar olarak çok büyük hazineler taşıyor olduğunu ve bununla ilgili hiçbir şey yapmadığını ve sadece mutsuz kaldığını görünce- o zaman kendine karşı büyük bir sorumluluk hissedersin. Ve bu sorumluluğu yerine getiremiyorsan, suçluluk duyarsın. Bu suçluluk duygusu çok önemlidir.”

Gelelim tekrar bana ve benim düşüncelerime. Ben de suçluluk duygusuna karşıyım- suçluluk duygusu bana göre ebeveynler tarafından yaratılmıştır. Tabii, benim ebeveynlerimin yarattığı suçluluk duyguları da onların ebeveynleri tarafından yaratılmıştır; onlarınki onlarınkinden yaratılmıştır derken, dönüp dolaşıp gelir insana dayanır iş yine.

Bu yüzden yine bana göre bir kontrol aracıdır suçluluk duygusu. Ne kadar çok suçluluk duyurursan o kadar kontrol edebileceğini düşünürsün kendini, insanları ve dolayısıyla yaşamı. Fakat ne yazık ki böyle bir şey mümkün değildir hiçbir zaman. İdeal olan ya da ulaşılmasına özlem duyulan vicdanla ilgili kısmı ise çok karışık gelir bana. Çok kısa anlarda deneyimlediğimi düşündüğüm zaman bile, zihnim hemen devreye girer ve onun da şirazesi yerinden oynar. Beni şüpheye götürür. O yüzden o kısmını es geçiyorum.

Kontrol aracı olarak kullanılmasıyla ilgili olarak, çok yakında yaşadığım bir farkındalığı paylaşmak istiyorum yine sizinle.

Köyde saat başına otobüs kalkıyor. Annemi o gün otobüse bindireceğim ve tam iftar vaktine yakın bir saat. Otobüs yaklaşık bir saat gecikti. Ben çok sinirlendim. Bu arada top patladı, ezan okundu ve ben de gelen otobüsün şoförine patladım. O kendini anlatmaya çalışa dursun, dinleyen kim!

Annemin söylediğine göre bu söylenme epey sürmüş ve binen yolculardan tanık gösterilerek gecikmenin değişen kalkış saati ile ilgili olduğu ispatlanmaya çalışılmış derken, bu sefer de annem patlamış:

“Yeter be oğlum, çok uzattın! Anana mı küfretti babana mı?” demiş.

Bunu diyen annem, aslında o gün de dâhil hep beni edepsizlikle suçlar. Fakat o gün nasıl olduysa( demek ki şoför benden de edepsiz çıktı) beni savunmak zorunda hissetmiş kendini. Fakat gecikme keyfi olmanın dışında bir on dakika da saat değişikliği dolayısıyla olmuş. Hemen suçluluk duydum.

Neden suçluluk duyduğumu irdeleyince şu çıktı ortaya; ben ramazan dolayısıyla köyde üzerimde iyice duygusal baskının arttığını hissediyorum. Gecikmenin de ramazan dolayısıyla( iftar açmak gibi) olduğunu düşünüp açıkçası korktum ve saldırıya geçtim. Evet, ben dinin sosyal yaşam başta olmak üzere hiçbir alanda baskı aracı olarak kullanılmasını istemiyorum. Tersi uygulamalarda panik yaşayıp “ aman ülke elden gidiyor “ gibi bir telaşa kapılıyorum.

Sonra da yargıladığımı fark edip mükemmel olamadığım için kendime kızgınlık yaşıyorum. Hâlbuki hiçbir zaman ruhsal ilkeleri tam olarak uygulayamayacağım, bunu bilince de suçluluk duygusu bana zarardan başka bir şey getirmiyor. Beni karamsarlığa götürüyor. Umutlarımı kırıyor. Artık suçluluk duygusundan uzak durarak yaşamımı akışa bırakmak istiyorum.

 
Toplam blog
: 423
: 186
Kayıt tarihi
: 10.10.11
 
 

İkbal Özlen DİNÇERLER. 14.02.1960 doğumlu. izmir Kız Lisesi Edebiyat Bölümünü okudu. Buca Eğitim ..