- Kategori
- Gündelik Yaşam
Düğünlerde sahnelerde gösteriş değil hayır işleri yapılsın...
Elindeki kolundaki yüzüğü, bleziği gözümüze sokar gibi resim verenler var. Bunlar genellikle, bazı düğün dernek sahipleri ile kimi "sanatçılar". Toplumun karşısında bunu bilerek-bilmeyerek yapıyorlar. En kestirme deyimiyle görgüsüzlük bu. Kol saati sahibi olmanın bile ayrıcalık teşkil ettiği dönemlerde kimileri çenelerini avuçlayarak resim verirlermiş. Poz olsundan ziyade saati başkalarının "gözüne sokmak" için. Tabii, davranış kalıplarının bireysel terbiye ile ilgili bir yönü var. Eğitim (ille ve yalnız okuldan da alınan değil) yetersizse gösteriş o denli galabe çalıyor. Bunu bir de toplumun genel atmosferi etkiliyor. Geçiş koridorlarında kamçılanmış tüketim saikleri ve bastırılmış moral değerleri ile yaşayan toplumlar münbit bir kaynağı da oluşturuyorlar. Ne için mi? Görgüzülüğün pazarlanması için.
"Hamdım, yandım, piştim" diyerek ve hayatın basmaklarını onurlu bedeller ödeyerek yükselen bireylerin örnek olduğu toplumlarda yazımıza konu olan davranış sapmalarının prim yapması zor. Tabii bir sanatçı ya da yöresinin varsıl ailesi en başta toplumuna karşı duyarlı da olmalı. Hele ki sanatçılar elbette, topluma verdiklerine karşılık iyi bir yaşam sürmeyi hak ediyorlardır. Ancak bunca açı, çıplağı olan bir toplumda takıya taklavata çok önem vermek iyi bir örnek oluşturmuyor. Abartıyı tartıya vurmak da gereksiz. Kişinin hareketlerinden toplum o konuda hükmünü veriyor. Düğün derneğin sahibi devranın asıl sahibi nezdinde puanını alıyor...
Buna karşılık, daha çok beklenir ki çocuklarımıza öğrenim için katkı yapılmasına vakfedilsin o zenginliklerin bir kısmı. Bunu yapabilen gerçekten bir daha yücelir. Örneğin adını yaptıracağı okula(lara) veren sonsuzca anılmayı da garantilemiş olur. Bazen bu konuda etkili kampanyalar da açılıyor. Ancak önemli olan yaşayış ve davranış biçimleri kadar, tasarruf yöntemleriyle de örnek bir kişilik sergilemektir. Bu da gerçek sanatçılara çok yakışır. Ailelerinin hayata başlarken mutlu etmek istedikleri genç çiftleri belki de daha mutlu eder. Fukara milletin gözüne takılarınızı sokarak yücelemezsiniz. Okullara, sağlık ocaklarına, hayır işleri konserlere yönelerek milletin gönlünde anıtlaşırsınız...
"İbadetin de kabahatin de bireyin özel yaşamında olması gerektiğini" öğütleyen bir deyişimiz vardır. Bu masuniyet ile aracısızlığı vurgular. Tabii modern yaşamda "kabahatler" toplumu ilgilendirirse gizli kalamaz. Vergi mesela öyle bir yükümlülüktür. İbadet ise gösteriş için yapılmaz. Zenginleşme de "helalse" mesele değildir ama bu kadar fukarası olan bir toplumda adeta milletin gözünün içine sokarcasına maddi unsurları kullanılmamak gerekir. Abartının tartısında milletin vicdanı öyle bir icra eder ki şaşarsınız! Şaaşanız da elinizde kalır, adınız da havada!.. Onun için havada paralar uçmasın! Yerli yerinde kullanılmaya adansın lütfen. Ben toplumda önde gelen hiç bir rol-modelimize başka türlüsünü yakıştırmıyor, amaçlı olarak gösteriş yapıldığını düşünmek istemiyorum. Öyleyse haydi eller cebe, okullar, yollar, çeşmeler, köprüler var köylerde virane!...