- Kategori
- Anılar
Dün gecenin yokuşları

BU YOKUŞU İNMEK Mİ ZOR; ÇIKMAK MI?
Bilgisayarı kapattım; telefonu elimden bıraktım. Kocaman bardakta hazırladığım Türk kahvemi camdan ağaçlara; ve çocukların çizmiş olduğu resimlere bakara yudumladım. Hastalarıma tavsiye ettiğim gibi; arada bir gözleri ve ruhu dinlendirmek gerek. Şu anda çalıştığım okulun revirinde ; karşılıklı açık camlardan ki ben hep öyle yaparım esen rüzgar; tek örgü saçlarımdan dağılmış telcikleri uçurmakta. Kulağımda Duygu’ nun hediyesi gümüş küpenin teki. İki cam arası esintisi; nerelere götürmedi ki beni.
Siverek; evin taş salonuna serilmiş el yapımı renkli kilimin üstünde iki cam esintisi arasında heybetli bir adam öğlen uykusunda; çocuklar sessiz ya da onlar da öğlen uykusunda. Çoban köpeği Çomar sessizlik içinde ama tetikte evi beklemekte; camlar ve balkon kapıları açık çünkü. Öğleden sonra uyanılacak; balkon ve taşlıklar yıkanacak; salatalık, karpuz, üzüm keyfi yapılacak.
İki cam arası esintisi; şu an İstanbul’ daki evimde de var. Dedim ya böyle dün geceye gitti aklım; hani dün giymiştim ya topuklu bootileri:
Dün gece yüzdükten sonra ki yüzmek hayatımın vazgeçilmezleri arasında; otopark yeri ara ara en sonunda en çok zorlanacağım yerde buldum. Yokuşun tepesinde; ayağımda topuklu bootiler ve de dahi bu yokuşlar için arabada bulunan ayakkabıları unutmuşum. Ben; elimde kırmızı kareli bir bohça; aynen kaçakçı bohçası misali bohça; çantam; dizüstü bilgisayarım, spor çantam yokuş aşağı. Topuklu bot ile yokuş aşağı inmek; düşme riski için daha tehlikelidir. Çünkü topukla sizi aşağıya doğru iter mi iter…. Tin tin tinimini hanım adımları ile; indim o yokuşu ben. Bohçada ne olduğunu hiç sormayınız lütfen. Bohça diyince bohçamı derlemekle ilgili yazılarım düştü aklıma. Uzun bir süreden sonra yeniden yazmayı öğreniyor gibiyim.
Eve geldim ama bu yokuşun fotoğrafı çekilir. Sabah bir de o yokuşu çıkması oldu tabi k;i ama topuksuz yedek ayakkabılarla. Yokuşlar ise beni yıllar öncesinin Beşiktaş sokaklarına götürdü; Nihal Teyzem otururdu böyle yokuşlu bir sokakta. Dünyalar güzeli bir esmer kadın. Şen kahkahaları ve boynundaki boncuklu kolyeleri aklımda. Acılar çekti benim teyzem ama hep gülmeyi başardı. Hele onunla bir un helvası anım var ki……
Şimdi ben bu helvasından da anılara gitmeden; bugüne gelelim…. Yokuşlarıma yokuşlarımıza…..
Yokuşlar denimce yaşam gelmez mi aklımıza; yaşamın yokuşları için de ne olduğumuz, donanımlarımız önemli değil mi ? Yokuş tecrübesi gibi acı çekmenin de tecrübesi var mı acaba? Ya da günümüzün moda sorunu stresle baş etmek de tecrübe ile mi olur?
Nerelere geldik yine. Sonuç olarak derim ki; ben sanki başladığım noktadayım yokuşlarında İstanbul’ un çocukluğumla; ya da esintili bir evde Siverek anılarında. Şehr i İstanbul eksik kalmıştı yaşam yollarımda; tamamlamaya mı geldim acaba?
Kahvemi çocukların çizdiği foto ve yeşil ağaç dallarına bakarak içince bakın neler geldi aklıma.
Siz de öyle yapın; AŞKLA…
17.08.2016 11.34 ZEYTİNBURNU