Dün gibi

Oturup uzun uzun anlatmak isterdim
Ama hiç uzun uzun anlatacak kadar
Uzun uzun kalmadım bir yerde…

Gocunmadım da seğirtip geçen
Akşama birden bire…
Sabahı aniden
Olduran yıldızlara…

Çıplak bir gülüş bu
Cümle sonuna itilmiş ünlemlerin
Şaşkınlığı…
Bir bulutun seyrü seferine dair
Ne anlatılabilir ki
Uzun uzun…

Gölgelemiştir…
Yağmıştır…
Pamuk döşek
Olmuştur mesela…
Süsleyip püsleyip
Ağdalarsan kelimeleri
Uzun uzun çıkar bir hikaye…
Çok kelimeye karışmaz mı yalan…
Çok malın haramı gibi…

Kendi halımı silkelerken balkonumdan
Başkasının balkonunu pisletmek gibi…
Oysa hiç sevmem kağıttan başka bir yere
Kara çalmayı…
Kısa cümleler
Eşkıya kelimeler halinde
En uzun kayda değmişliğim bu benim…
Yoksa
Örümcek ağına takılmış sinek kadar kısa
Zamanın ağına takılan
Gülmüşlüklerim
Ağlamışlıklarım
Yıldızlara bakıp bakıp
Düş kurmuşluklarım…

Beş numaralı bir jön bakışı bu hayata.
Sen al beni hafife
Sayma adamdan
Der gibi allame…
Söyler gibi ham…
Ve ödlek aslında
Hazırda söylenecek sözü olmayan…
Hişt! Dese geniş kanatlı melek
Sıcak suda kuzu yünü kazak gibi
Çekecek
Boyuma uzun gelen
Kekremsi uykumdan…

Kazıp kazıp gömü sanki
Kazıp kazıp altın damar
Magmaya yaklaşıyor her kürek
Kaçıyor sözün ayarı…

Uzun uzun isteseydi
Günü asardı
Yıldızları silerdi tanrı…

Doğmak işte yeni güne
Açmak yeni yeni sayfaları
Tomurcuğun çiçeğe
Çiçeğin şeftaliye sulu sulu
Kokması şapır şapur…
Bebenin sütten kesilip dillenmesi
Kırışması sonra
Günler içinde…

Uzun mu uzun…
Değil aslında…
Dün gibi…