- Kategori
- Dünya Kadınlar Günü
Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nde Bilgi, Bilinç ve Sanat Bir Arada...

Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) ve Cumhuriyet Kadınları Derneği (CKD) Milas şubelerinin ortaklaşa düzenledikleri 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü etkinliği, 7 Mart Çarşamba günü Milas Belediyesi düğün ve toplantı salonunda gerçekleştirildi. Muğla Barosu Milas Temsilci Yardımcısı Av. Naime Fırat Tokmak, Çocuk ve Kadın Hakları Komisyonu üyesi Av. Müge Kızılırmak ve Psikolog Şaduman Kaçan'ın katıldığı söyleşi bölümünde kadına yönelik şiddet ve çocuklara yönelik cinsel saldırılar ele alındı, sorular yanıtlandı. Etkinlik sonunda, Halide Edip Adıvar'ın aynı adlı romanından sinemaya uyarlanan "Vurun Kahpeye" adlı film gösterildi. Etkinliğe, Belediye Başkan Yardımcısı Zeynep Mat, daha çok İYİ Parti ve CHP yönetiminden ve Vatan Partisi'nden kadınlar ilgi gösterdi.
Açılışı yapan ve söyleşiyi yöneten ADD Milas Şube Başkanı Gülçin Erşen, herkesi saygı duruşuna şu sözlerle çağırdı: "Türk kadınına yasal haklarını, birçok dünya ülkesinden önce kazandıran Devletimizin Kurucusu, İlk Cumhurbaşkanımız ve Başkomutanımız Mustafa Kemal Atatürk, onu yetiştiren ana Zübeyde Hanım, Kurtuluş Savaşımız ve sonrasında ülkemiz için emek vermiş, hizmet etmiş tüm kadınlarımız ve şehitlerimiz için saygı duruşunda bulunacağız." İstiklal Marşı sonrasında, CKD Milas Şubesi Başkanı Gülden Sökelioğlu, Türkiye'de kadınların ekonomik, siyasi ve sosyal açıdan durumlarının giderek kötüleştiğini, kadına yönelik şiddetin ve kadın ölümlerinin artığını rakamsal verilerle örnekleyen kısa bir konuşma yaptı.
Çocuk istismarı nedir?
Söyleşi bölümünde ilk söz alan Psikolog Şaduman Kaçan, çocuğun sağlığını, fiziksel ve psiko – sosyal gelişimini olumsuz etkileyen her türlü eylemin "Çocuk istismarı" sayılacağını belirtti. Bir yetişkinin, "Rıza Yaşı" (16) altındaki çocuğa, cinsel istekle ilgili her türlü eyleminin (dokunma, film izletme, konuşma, mesaj yollama dahil), cinsel saldırı ya da taciz kapsamına gireceğinin altını çizdi. Kaçan, bir ruhsal hastalık sayılan Pedofilliğin, bu tür cinsel saldırıda bulunanların yüzde 30'unda görüldüğünü, geriye kalan yüzde 70'in kişilik bozukluğu gösteren, madde kullanan kişiler ve de yüzde 98'inin ERKEK olduğunu kaydetti. Bu konuda Türkiye'de istatistiksel bir araştırma yapılmadığı için, verileri İngiltere ve ABD'de yapılmış araştırmalara dayandırdığını belirten Kaçan, genelde dünyada ve Türkiye'de bu tür saldırganların profillerinin benzerlik gösterdiğini söyledi. "Cinsel Sapık" diyebileceğimiz bu tip kişilerin, iletişimleri, sosyal ilişkileri bozuk, aileyle sıcak bir ilişkileri yok. Çocukluklarından bu yana çevresel ve ailesel etmenler söz konusu; ya ihmalkar (kendini değersiz hisseder) ya da aşırı kontrolcü (kendi sorumluluğunu alamıyor) ailelerce yetiştirilmiş olabiliyorlar. Empati kuramıyorlar. Geçmişte kendileri de taciz ve tecavüze uğramış olabiliyor... Bu olumsuz koşullarda yetişmiş olmasına karşın normal bir insan olarak yaşamını sürdüren bireyler olabileceğini söyleyen Kaçan, her türlü sosyo ekonomik kesimden (dindar ya da ateist), eğitim seviyesinden (ilkokul ya da üniversite mezunu) kişilerde bu tür ruhsal ve davranışsal bozukluklar bulunabileceğini açıkladı.
Ebeveynlere büyük iş düşüyor
Erşen'in sorusu üzerine, okullarda çocukları korumaya yönelik eğitimlerin artık ana sınıflarından itibaren verilmeye başlandığını anımsatan Kaçan, ailelere de şu öneri ve uyarılarda bulundu: "Daha bebekken çocuğa o bilinci aşılamak için, örneğin altını açarken, değiştirirken bile neyi niçin yaptığımızı açıklamamız gerekir. Çocuğun iyi – kötü, sağlıklı – sağlıksız dokunma ve davranışları ayırdetmesi zordur. Açıkça, organların gerçek adını söyleyerek, neyin ne olduğun anlatmalıyız. Bir ödül karşılığı - kendisi istemeden – kimsenin onu öpüp okşayamayacağını çocuk bilmeli. Böyle bir durumda bağırabilir, yüksek sesle "Hayır" diyebilmeli, 'kötü çocuk olup, ısırıp tekmeleyebilirsin' demeliyiz. Bunu sakince, normal bir tonda anlatmalıyız."
Kaçan, cinsel saldırıya uğramış çocuklarda nedensiz yere korku, kaygı, gerileme (tuvaletini tutamama, okulda başarısızlık), cinsel içerikli oyunlara ilgi gibi belirtilerin görülebileceğini dile getirdi. Bir uzmanın, çeşitli oyunlarla ve ona resim çizdirerek durumu anlayabileceğini açıkladı. Çocuklar ve ailelerde ciddi bir travmaya yol açan böyle bir olay sonrasında çocuğa sabırlı, anlayışlı yaklaşılması gerektiğinin altını çizen Kaçan, "Olay tekrar tekrar anlattırılmamalı... Söylediğine inandığımızı, onu eskisi gibi çok sevdiğimizi hissettirmeliyiz. Aileler de psikolojik destek almalılar."
Yasaların yaptırım gücü nedir?
Söyleşinin devamında hukukçularla, Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair 6284 Sayılı Yasa'nın uygulanabilirliği tartışıldı. "Çok yüksek cezalar olmasına karşın caydırıcılık göremiyoruz. Derdimiz temelde bizim toplumumuzun, eğitim, iletişim, empati konusunda yetersiz olması" diyerek sözlerine başlayan Av. Naime Fırat Tokmak, yasaların uygulanmasında sorun yaşandığını söyledi.
Kolluk güçleri ve hukukçuların ilgili yasa hakkında eskiye nazaran daha bilgili ve deneyimli olduğunu söyleyen Av. Müge Kızılırmak, "Asıl sorun, kadınların çoğunun neler yapacağını bilememesi" dedi. Kızılırmak ayrıca, Yasada fiziksel şiddete yönelik cezaların bulunduğunu, ama psikolojik şiddetin pek yer almadını; bununla ilgili yeni düzenlemelerin yapılması gerektiğini söyledi.
Şiddete ve saldırıya uğrayan kadının neler yapması gerektiği konusunda da Tokmak şunları söyledi: "Kadın en yakın kolluk gücüne, karakola başvurabilir. Doğrudan Cumhuriyet Savcılığı'na gidebilir. Kendisine 1 saat içinde ücretsiz avukat atanabileceğini bilmelidir. Başka bir sıkıntı da madur kadın ve çocuklanın avukatlarına bile yalan söyleyebilmesi. Ben bazen kendim, kadınların kazaklarını sıyırıp kollarına bakarak, vücundaki morlukları, darp izlerini görebiliyorum... Kadınlar, yaşadıklarını ifade etmekte zorlanırsa, bizler de yardımcı olamıyoruz. Baro'nun Milas İlçe Temsilciliği'ne başvurduklarında, madurlar adına gerekli adli işlemleri biz yapabiliyoruz. Ayrıca, karakolda kendisine sığınma evi talep edebilir."
Kadın Sığınma Evleri ve ŞÖNİM
Gülçin Erşen'in Milas'ta bir kadın sığınma evi bulunmadığını ve Türkiye'de kadın sığınma evi sayısının yetersiz olduğunu bildiğini belirtmesi üzerine, Kızılırmak, şu açıklamalarda bulundu: "Baro olarak, Milas'ın ilçelerinin tamamında açılması için çabalıyoruz. 100 binin üzerinde nüfusu olan her yerde sığınma evi açılması yasal olarak zorunlu. En yakın kadın sığınma evleri Fethiye ve İzmir'de. Kız çocuklar ve 12 yaşına kadar erkek çocuklar sığınma evine alınabilir. Aslında ben bu bağlamda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın bir projesi olan ŞÖNİM'e (Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi) değinmek istiyorum. İlgili bütün kurum ve birimler (hekim, polis, hukukçu, psikolog...) tek çatı altında toplansın anlayışına göre kurulacak merkezler. Muğla'da açıldı."
Bu arada, Zeynep Mat, Milas Belediyesi'nin Kadın Dayanışma Merkezi'nin yakında açılacağı müjdesini verdi.
Soru – yanıt bölümünde yöneltilen bir soru üzerine, avukatlar görüşlerini şöyle açıkladılar: "Yasa'nın eleştirilmesinin ana nedeni, altyapısının olmaması. Yasa aslında sığınma evine gelen kadının işe yerleştirilmesini, onlara meslek öğretilmesini de öngörüyor... Maalesef temelsiz yasa çıkarmakta üzerimize yok. 'Kervan yolda düzülür' mantığıyla hareket ediyoruz. Hele biz yasayı çıkaralım da, nasılsa zamanla eksiklikleri gideririz diye düşünülüyor."
ADD Şube Başkanı'nın, kadınlara ya da çocuklara yönelik cinsel saldırı ve şiddet suçlarında "İyi Hal İndirimi"nin kabul edilemez olduğunu belirtmesi üzerine, Tokmak, "Ceza indirimi" veya muafiyetine neden olabilecek "Haksız tahrik", "Meşru Müdafaa", "İyi Hal İndirimi" gibi durumların bu tür suçlarda uygulanmasını eleştirdi.
İstanbul Sözleşmesi'ni bilmiyorlar
Aslında bizdeki yasalardan daha ağır hükümleri içeren İstanbul Sözleşmesi gibi bir yasal düzenlemeden bazı hakimlerin bile haberi olmadığını söyleyen Av. Müge Kızılırmak, 2011'de İstanbul'da imzalanan, "Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi hakkında bilgi verdi. (Sözleşmeyi imzalayan ülkeler, gerekli yasal önlemleri almakla yükümlü olmasına karşın, Türkiye henüz ön koşulları yerine getirememiş.)
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın "Alo 183" hattının aranabileceğini de anımsatan avukatlar, kolluk güçlerinin, ilgili birimlerin görevlerini yapmaması durumunda, bu yöndeki şikayetlerin de 183'e bildirilebileceğini belirttiler.
Konuk konuşmacılara çiçek sunulması ve karşılıklı teşekkürlerin ardından, Halide Edip Adıvar'ın Vurun Kahpeye adlı romanından uyarlanan, 1973'de çekilen, yönetmenliğini Halit Refiğ'in yaptığı, başrollerini Hale Soygazi, Tugay Toksöz, Tahju Gürsu'nun paylaştığı film seyredildi.
Gülçin ERŞEN – 8 Mart 2018