Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Şubat '17

 
Kategori
Futurizm
 

Durgunluk, sessizlik, uyaransızlık, yanıtsızlık “abla”nın kitabında, ölümle eş anlamlıdır.

3 Mart 2007, “abla” ve kız kardeşleri çoktaaaan başlamış tam ay tutulmasını kaçırmamak için arada bir sobanın gürül gürül yandığı sıcak salondan “abla”nın tekstilci arkadaşının verdiği döşemelik kalın kumaş örneklerini boyayıp kurdelelerle ekleyerek yaptığı şallarına sarınıp serin verandaya çıkarlar. Rasata uygun hava rüzgârsız, gece yarısını geçe gerçekleşecek tam tutulmaya daha var, içeri dönerler. Ortanca kardeşin, ailesi, Yunanistan’da oturan bir öğrencisinin getirdiği övdüğü kadar var! incecik çekilmiş kahveyle yaparak içtikleri nefis Türk kahvesi falı kapattıkları fincanlar soğumuş… Her ne kadar geçmişimizi bildiğimize göre geleceğimizi de biliyor olmalıyız iddiasında olsa da “abla” bir kanıta sahip olmak, karşılaştırma yapabilmek amacıyla not almak üzere kucağına tek çizgili A4 boyutlu okul defterini ve tükenmez kalemini alır, kulağını açar.
 
Ortancanın “abla”nın fincanında gördükleri; Güzellik, iyilik ve hoşlukla çalıştırdığın mekanizma, girmek istediğin kalın kontürlü alana işlemiyor, sen bu alana girmeye çalışırken cılız iyi niyetin bir dizi atın kopup geldiği ışıklı yola bağlanıyor. Atlar az eğimli bir yerden ışığı yelelerinde sürükleyerek bir yamaca sarıyorlar. Girmeye çalışıp da başaramadığın kalın kontürlü alanı tüm reel çözümlemeleriyle düşüncende donduruyorsun. Atlar düzgün olmayan çok düzenli bir olaylar silsilesi bir dizi inci gibi, aralarında bir at senin kısmetin/muradın ve bu at, inci dizisinin ayrılmaz bir parçası; öndekiler neredeyse dorukta, yamaca ulaşarak ışık içinde eriyorlar ya da ışık o kadar etkili ki sen, onlar doruğa vardıklarında ışığı görüyorsun. Bu çok disiplinli, düzenli doruğa yolculuğu izliyorsun. Yüreğine üç parça ışık iniyor. Özel ambalajlı, özenilmiş bir şey sana ulaşacak, sen aydınlığa takılmış olduğundan gereken/hak ettiği ilgiyi göstermeyeceksin. Doruktan akan ışık içinde devinimsiz ulu bir kişi, ayağı dibinde bir F harfi, çevrede 7-8 göz aydını… Sen çok sabırlı, seçilmiş bir devinimsizlik içindesin. Gizliden seni izleyen iyi niyetli iki çift göz! 
 
Fincan tabağında gördükleri; Bir sorun çözülüyor, çözümlenme süreci birkaç yerde donuyor, akmakta iken rastlantısal donmalar oluyor, çok ilginç!, birileri fikir beyan ediyorlar, o arada yine bir akış oluyor, sonra yine tıkanıyor. Çözüm, meselenin kendisinden daha ilginç, iş bitmişken bir engelle karşılaşıyor, bu süreç seni üzmüyor. Birileri çevrende para saçıyor; bu iş çevrendekilerle birlikte sürüklediğin bir şey, tüm çevrendekilerin rol aldığı iki ileri bir geri olaylar, tıkanıp açılmalar sonucu senin göz yaşlarınla mutlu sona ulaşacak! Sonrasında, bir dönemi kaplamış olmasına karşın olay üzerinde hiç konuşulmayacak. Konu çoktaaaan geride kalmış görünüyor, senin çevrende üretiliyor, fikirler, paralar, birlikte bir dönem yaşanıyor, sonunda bir çözülme rahatlama…
 
Gezegeni Merkür’ün, 18 saatlik kısa günü ve bir kedinin patileri arasına düşmüş talihsiz yumak örneği karmakarışık yörüngesiyle, bekleme özürlü “abla”nın ne zaman? sorusuna Ay’lı, sonsuz sabır kapasiteli ortanca kız kardeşin epey zaman alacak! yanıtı “abla”nın kanını dondurur… Onun epey zaman alacak!’ı, burcunun elementi cıva olan, uzun süre aynı biçimde oturamadığından iki saatlik grup terapilerinde sandalyede kıvranan, festivallerde arasız film izlerken bacaklarına kramp giren, arka arkaya üç bardak çay içme süresinde bile üç kez ayağa fırlayan, kardeşlerinin eyvah! dolanmaya başladı, çabuk şuna bir iş uyduralım, eline düğme, sökük bir şey verelim de bize sarmasın! dedikleri “abla” için, olmayacak iş, anlamına gelir.
 
İşin kötüsü şu, biraz zaman alacak… lâfını ikinci kez, yakında, komşu ile soba operasyonu sırasında onun hızlıca baktığı fallardan birinde bir şey görüp söylediğinde duyan “abla”nın tüyleri yine diken diken olur, bir yıl geçti diye düşünür, halâ mı zaman alacak? Durgunluk, sessizlik, uyaransızlık, yanıtsızlık “abla”nın kitabında; 27 yaşında bademcik ameliyatı geçirip bir kaç günlüğüne sesi kesildiğinde, 3 yaşındaki kızının elini başına koyupi ölecek misin anne? diye sorduğundaki gibi ölümle eş anlamlıdır. Zamanın “abla”nınki dışında normlarla kavranıp, olayların buna paralel hızla gelişmesini beklemek onda, bedeninin boylamasına dilimlenmesi kadar acı yaratır. Bir şey “abla” hızına uygun biçimde devinmiyor, gelişmiyorsa onun için ölüdür, bu yüzden kim bilir kaç tren kaçırmıştır ve daha kaç tane de kaçıracaktır.
 
Öte yandan, Basiret Hanım’dan aldığı tüyolarla “abla”nın metabolizma, kavrayış, tepki… hızına bakıldığında yaşamı boyu çok kişinin fark etmediği bir çok fırsatı/treni yakalamış olması olasılığı da gün gibi ortadadır. Hayatın çok adil, her şeyin 50/50 düzeninde olduğuna candan gönülden inanan “abla” için mesele, bardağın dolu ya da boş yarısını görmekte ısrar edişimizde olduğu gibi, konuya hangi açıdan baktığımız meselesidir, o kadar! Enerji parçacıklarından oluşan düşüncenin, maddeyi, dolayısıyla da geleceği şekillendirebileceğinden hareketle, yarısı dolu bardak fikrinden fazlalık, varsıllık, doluluk, bardağın yarısı boş ısrarından eksiklik, yoksulluk, boşluk üreteceği noktasına vardığında “abla”nın artık tek yapacağı, ibreyi artıdan yana tutmak, en azından buna gayret etmek olur.
 
Kendisi için ölüm kalım savaşı olduğundan Sebastian’ın baltaladığı, ibreyi artıdan yana tutma çabasında “abla”, bir Kryon kitabında okuduğu ve epey aklına yatan koşu bandı örneğini unutmamaya çalışır. Zamanın çizgisel değil dairesel bir koşu bandının hareketli bandı olduğunun varsayıldığı bu örneğe göre, bandın üzerinde yürümekteyken elinde ağzına dek sıvıyla dolu bir kap tutan kişinin, bandın hareketiyle sıvı dökülüp geride kaldıkça ve bant döndükçe az önce dökülen sıvıyla tekrar tekrar karşılaştığı bir kurgu; doğal olarak neyle karşılaşmak istiyorsa onu koymalıdır kaba, “abla”nın aklında sevgi için yavru ağzı-pembe ışıltılı, hafifçe buharlaşıp havayı taze biçilmiş ot kokusuyla dolduran cinsten bir sıvı… Basiret Hanım’ın dediği gibi, o, yeterince döküp-saçıp bir o kadar da karşılaştığında, hak ettiğini bildiği ve sahip olabilmek için kendisine izin verdiği sevgi dolu bir hayata kavuşacak!
 
 
Toplam blog
: 591
: 63
Kayıt tarihi
: 27.07.15
 
 

İstanbul'da 20 yıldan fazla, tasarımcı grafiker olarak çalışırken bir kız çocuğu da yetiştiren "a..