Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Haziran '13

 
Kategori
Deneme
 

Düşüncemin telleri 002

Düşüncemin telleri 002
 

* Kader kaçınılmaz biçimde yaşanırken olası kaderlere çare bilgisi yapılabilen bir olmuşluktur.

*Kuşkunun dürüstlüğüyle düşüncemi özgürleştirmeliyim. “Ben bilirim” dediğim an düşüncenin bilgisini bağladığımı da bilmeliyim.
 
* Zamanı güzel yapan, geçmişin bilgisi ve geleceğin hayaliyle birlikte "şimdi" var olmanın dayanılmaz farkındalığıdır.
 
*Soyut ve duygusal olan şey insanın ona yüklediği anlam kadar önem ve değerdedir; insansız sadece bir hiçtir. Öte yanda gerçekliğin somut bilgisi insanın ona yüklediği anlam ile özel önem ve değer kazanırken, insandan bağımsız tek başına hayatı değiştirici etkinlikte var olabilir.
 
Ölüm bunu açıklayıcı en çarpıcı gerçekliktir; çünkü hem somut hem soyut gerçekliğin bilgisidir. Ölüm, sonlu ve sonsuz yokluğun adı, ahrete açılan, Tanrı huzuruna çıkaran, yeniden dirilişin kıyamet kapısı anlamlarıyla önemsenen bir soyut bilgidir. Ölüm, kederli bir yas üzüntüsü veren son ayrılık veya mutluluk veren bir umudun başlatıcısı olabilir. İkisi de ölüm olgusuna insanın yüklediği özel anlamda önem ve değer bulur. İnsani kültüre ve ihtiyaca olduğu kadar, kişiye özel duygusallığa bağlı bir önem ve değer de arz edebilir.
 
Ölümün somut olgusu ise insanı takmadan hayatın bir gerçekliği olarak varlık etkisini sürdürür. Bir ağacın ölüm somutluğu, mantar, yosun, böcek gibi canların ve en önemlisi toprağın var olma kaynağını oluşturan ortamı sağlayan gerçekliği somutlaştıran önemli bir etkendir. Ölüm burada hayatı kısmen yeniden biçimlendiren bilgisiyle önem ve değer arz eder ki, bu tamamen insandan bağımsız maddesel bir çözünüm ve oluşumun somutluk bilgisidir. Bence canlı varlık evriminin, hatta cansız varlık evriminin tabanı ve tavanı ölümdür.
 
Ancak insanlık sürecinde var olmak, doğum ve ölüm arasına sıkıştırılmış somut gerçeklikten ileri bir şeydir. Çünkü var olmak algılanabilir olmaktır; algılanabilirliğin soyut olması var olma gerçekliğini yok etmez. Bu bağlamda her hangi bir gerçeklik ölümünden sonra algılanabilir olduğu müddetçe var olabilir. Yani insan öldükten sonra bedensiz de var olabilir; bu varlık nedeni insanın hayata armağan bıraktığı kullanılabilir düşünce, duygu ve eylem gerçekliğidir. Bu yüzden bazı insanlar bedenen öldükleri hâlde var olmaya devam ederler.
 
***
 
* Gençliğimde heyecanla rağbet ettiğim "ölümsüzlük" ütopyasını boşladım; artık biliyorum ki ölüm de sonsuza kadar değil; evren bile varlığının sonu olan kıyamete kadar bir an için vardır. Ondan ötesinde ölüm bile olmayabilir. Ancak nesnel olabilen bir sonsuzluk ölümsüz olabilir ki, bunu da bilinebilir evrensel var oluş bilgisi reddetmektedir; çünkü bu bilgiye göre somut varlık olabilen hiçbir şey sonsuz kalıcılıkta olamıyor. Nesnel varlığını inkâr ettiğim her şey sonsuz olabilir ki, bu da inkârımdan dolayı benim nesnel var oluş gerçekliğimin hiçbir işine yaramaz.
 
Sonsuzluk her şeyin ötesidir ki, bu da her şeyin sonunu inkârımla olasıdır. Tanrı da böyledir; tanrının sonsuz varlığı, onu her şeyin ötesi yapan nesnel varlığını inkârımla olasıdır. Öte yanda, tanrının sonsuz varlığına kendi nesnel varlığımı inkârla da varabilirim ki, bu da inkârımdan dolayı benim nesnel gerçekliğimin işine yaramaz. Ancak, nesnel yokluğumdaki hayatın sonsuz var oluşlarını duyumsayan ölümsüz bir ruhum olduğunu varsaydığım an sonsuz bir varlık olabilen tanrı beni ölümümden sonra da var edebilecek bir sonsuzluk yapabilmektedir.
 
***
 
* " some scholars have argued that liberalism actually "rejects ideological thinking" altogether, largely because such thinking could lead to unrealistic expectations for human society." (http://en.wikipedia.org/wiki/Classical_liberalism)
 
"İnsan toplumu için gerçeküstü olan beklentiler doğurabileceği kaygısıyla, bazı bilgin öğretiler liberalizmin amaçlama içeriğinin ideolojik düşünme bağlamından çözük olması gereğini savunur 
 
"I wish to be a social liberal man in the social demokracy" -Sosyal demokrasinin liberal sosyalist bireyi olmak istiyorum; fakat sosyalist ideoloji hem sosyalist hem liberal olamayacağımı dikte etmekte ısrarlı görünüyor.
 
Demek ki, her ne kadar kendisi bir ideoloji sayılsa da, liberalizm gerçeklik gücünü ideolojik düşünmeye ve düşünceye bağlanmayı reddetmekten alıyor. Ben de ideolojileri düşünceye malzeme yaparken düşünceyi ideoloji yapmayı reddederim. Salt ideolojik düşünmek insan toplumunda mutlak mükemmelin olası bir gerçeklik olduğu beklentisini doğurur. Bağımsız özgürlükte oluşturulan düşünceyi hiçbir ideoloji sevmez; ancak liberalizm bana göre düşüncenin bağımsız özgürlüğüne en hoşgörüyle katlanabilen ideolojidir. Gene de her şeyde olduğu gibi, insanın eylem niyetine bağlı olarak liberalizmin de insanlığa hayırlı ve hayırsız bir ideolojik yanı vardır.
 
***
 
* İleri olmak bir önceki son iyinin daha iyisi olmaya doğru ilerleme göstermek anlamındadır. Mevcut olan kendini geriye ve durağan olana bağlamadıkça ileri olabilir. İleri olan da mevcudiyetini (varlığını) iyi niyetiyle bile olsa durağan olmaya (statükoya) bağlarsa tutucu olur ki, ilericilik sanısıyla geride kalır. Bu yüzden ileri demokrasi bilincinin sınırlanabilir bir mevcudiyeti yoktur. İleri demokrasi bilinci var olan ve vaat edilen demokrasi ile yetinip toplumsal yönetişimi sorgulamaktan daha özgür bir yaşam isteğinden asla vazgeçmez. İleri olsun olmasın, demokrasi bilincinin mevcut yetkinliği her zaman demokrasinin toplumsal somutluğuyla ortaya çıkar. Demokrasinin toplumsal varlığı da toplum bireylerinin demokrat davranışlarıyla biçimlenir. İleri demokrasi bilinci mevcut demokrasiyi daha iyiye ilerleten toplumsal bir düşünce ve davranış enerjisi olarak aynı zamanda ve her zaman mevcut demokrasinin bir ürünüdür; fakat hiçbir zaman mevcut demokrasinin kendisi değildir; hep daha ilerisidir… 
 
*İleri demokrasi, birey öncelikli özgürlük yapıcı, özgürlüğü koruyucu ve denetleyici olan toplum yönetici ve yönlendiricisi kurumlar düzeneğidir; özgürlük alanlarını en geniş tutan, özgürlük ilişkilerini en kolay eden demokrasi en ileri olandır. Muharrem Soyek
 
**
 
* Deniz Kızılçeç çevirisi olan, “Marx’ın Ekolojik-İktisat ve Doğa Üzerine Düşünceleri” adlı kitabın tanıtım sözcesinden:  “Marx’a göre insan, “doğadaki güzelliğin yasaları” doğrultusunda üretmeyi hedeflemelidir ve bu en yüksek idealdir.” Bence de, insan uygarlığının onuru olabilmenin en bağlayıcı ipucu bu sözde saklıdır. İnsanlık ancak ekolojik uygarlığıyla kendini yüceltebilir.**
 
* Çok yönlü kuşkulanmayla düşünmek ideolojiyi kutsal çarmıhtan indirir…
 
*Barış, yaşamı cennet yapan mimarın adıdır.
 
*Bir kimlik oluşturmada ana etken olsa da, insanın ana dili bile doğrudan kimliği yapılamaz; dil kimliğin ifade aracıdır; kimlik sahiplerinin beyinsel iletişim aracıdır. Hatta insanın bir milliyete aidiyet unsuru bile sayılamaz. Çünkü, “Türkler Türkçe konuşurlar” diyebiliriz de, “Türkçe konuşan Türk’tür” diyemeyiz; Türkçe konuşması insanı Türk yapmaz. Nasıl ki, “İngilizler İngilizce konuşurlar” bilgisi, “İngilizce konuşanı İngiliz yapmazsa.
 
Dili, kültürü ve yaşam biçimiyle benimsediği ve reddettiği maddi-manevi toplumsal varlıklarıyla kişi kimliğini, yani insan varlığını oluşturur. İnsan bilincinin özgür iradesine teslim edilmeyen kimlik oluşumları, yamama, toplum mühendisliğince tasarlanmış kimliklerdir. Ana babaları çocuklarına bir kimlik yapma gayretinden men etmek bugünkü toplumsal yapıda mümkün olmasa da, eğitim ve öğretimin kimlik oluşturma misyonu kaldırılmalıdır.
 
*Herkes kendini ve dünyayı güzelleştirmeyi arzuyla amaçlamış olsa Tanrı cennet vaadini geri çekerdi.
 
**
 
*                        
 
JÜRİ
 
“Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu; birinciliği beyaza verdiler” demiş Özdemir ASAF
 
“Öyleydi, çünkü jüri cehaletin karasını giyinmişti” der Muharrem Soyek
 
**
 
Muharrem Soyek
 
Toplam blog
: 363
: 1765
Kayıt tarihi
: 04.08.08
 
 

Parasız yatılı Darüşşafaka Özel Lisesi'nde iki yılı hazırlık sınıfı olmak üzere yedi buçuk yıl ok..