Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ocak '14

 
Kategori
Deneme
 

Duy/arsız olma!

Duy/arsız olma!
 

Duy/Arsız Olma! (Resim için Hatice Atalay'a teşekkürler.)


Fatih Altaylı ‘Ne zaman adam oluruz.’ diye bir bölüm yazar köşesinde. Bu yazı da ilhamını o köşeden alıyor işte.

Hiç kimse üzerine alınmasın. Yazılarım sadece bana ait. Nazım’ın dediği gibi “Yaşadıklarımın hiç biri aşk değildi. Ben kafamdaki aşka aşıktım.” Her ilişkide durum bundan ibaret aslında. Hikayeyi besleyip büyüten kahramanı, senaristi, yönetmeni olan biziz, kendimiz. Karşımızdaki bizim ona yüklediğimiz ‘en’lerin hiçbirine sahip değil. Ne en yakışıklı, ne en kibar, ne en sevecen, ne en sadık, ne en samimi, ne de…

Biz sevdiğimiz için olmayanı oldurmaya çalışıyoruz. Hepsi bu. Bu kadar basit. Biz ne zaman adam oluruz peki? Cevabı da basit. Önce kendimizi düşünüp, önce kendimiz için yaşamaya başladığımız zaman.

Halil Cibran bir hikaye anlatır: Suların yükseldiği sırada Nil kıyısında bir sırtlan ile bir timsah karşılaşırlar; durup selamlarlar birbirlerini. Sırtlan konuşur ve der ki: ‘Günleriniz nasıl geçiyor efendim?’

Timsah cevap verir: ‘Kötü geçiyor. Gün oluyor acılarım ve hüznüm içinde ağlıyorum ve yaratıklar diyorlar ki: Bunlar yalnızca timsah gözyaşları. Bu beni her sözün ötesinde yaralıyor.’

Sırtlan, Timsah’ın bu sözleri üzerine ise şunları söyler: ‘Acınız ve hüznünüzden söz ediyorsunuz; ama bir an için beni düşünün. Dünyanın güzelliğine, harikalarına, mucizelerine bakıyorum ve salt bir sevinçle, günün güldüğü gibi gülüyorum. Ormanın insanları diyorlar ki: Bu yalnızca bir sırtlan gülüşü.’

Görünmeyeni de gören kaç dostunuz var hiç düşündünüz mü? Ben düşündüm. Sonuç olarak kör olanlara veda ettim deyip konuyu kısa tutalım. Nasılsa yeterince vakit kaybettik dostluklarına inanarak. Pardon ya sanırım veda da etmedim. Düşündüm ki adam olmanın bir diğer yolu da vedasız vedalardan geçiyor. Onlar hala hayatınızda kalbinizde yerleri olduğunu sansınlar siz, fazlalıklardan kurtulun. Yer açın yüreğinizde. Ferahladığınızı göreceksiniz. Kanserli hücrelerden bir bir temizleyin hayatınızı. Bir cerrah titizliğinde çalışın ki metastaz yapıp diğer hücrelerinize de bulaşmasın. Mutsuzluk bulaşıcıdır unutmayın. Önce evinizden silin izlerini. Kırın, yakın, kesin … Eşyalar da yaşar tıpkı canlılar gibi.  Önce eşyaları, sonra yazıları, sonra duyguları silin. Delete işlemi sürdükçe göreceksiniz ki ne çok yer varmış belleğinizde.

Sevgiden şımarmayı , bencilliği marifet sayanlara; dışı içe , parayı  huzura, gündelik aşkları dostluğa tercih edenlere koca bir nanik yaptığımız zaman adam oluruz. O halde iş başına. Eğlendiniz değil mi? Ah çocukluk güzel şey hele de yetişkinsen. Hele de sıkışmışsan sorumlulukların arasına. Korkmayın. Sarsılmaz sanılan kalelerini yerler bir edin, indirin tahtlarından. Tahta yeni birini geçirin. Kendinizi. Sevin, şımartın, şefkat gösterin, özenin, dinleyin, mutlu edin. Duyuyorsunuz değil mi? Bu ısıtamadığınızı sandığınız yüreğinizin kan pompalama sesi. Heyecanı hissedin.

Şimdi koca bir kapı inşa edin o taptaze kalbinizin girişine. Girişin parolasını kimseye vermeyin. Çünkü sizin hayatınızda olanlar zaten parolayı bildikleri için hayatınızdalar. Diğerleri ise boşuna beklediklerini bile bilmeden bekleyip dursunlar. Boş verin. Boşlukları dolduramayanları boş verin. Kendi başıboşluklarına terk edin gitsin.

Selam olsun yeniliklere, güzele, doğruya, umutlara deyin. Derin bir nefes alın. Sıra en zorunda. Katiller mutlaka cinayet mahalline geri döner, bilirsiniz. Giden, mutlaka geri döner unutmayın. Ama siz dön-me-ye-cek-siniz. Hayır diyeceksiniz ilk kez. Aradığınız kişiye ulaşılamıyor. Siz kimsenin limanı , sığınağı değilsiniz. Umutmayın , gemiler limanlara ihtiyaçlarını gidermek için uğrar. Yolculuğuna ortak olmadığınızın erzağınıza ortak olmasına izin vermeyin.

Sevgilere kapatmayacağız tabi ki yüreğimizi. Bu bir savaş değil. Ama olsaydı eğer adil bir savaş olmazdı. Karşınızdakiler adil dövüşmüyor çünkü. Cenk meydanı, er meydanı onlar için okudukları ama bir türlü anlamadıkları kitaplarda kalmış beylik laflar. Siz , benzemeye çalışmayın kimselere. Son dinazor olmaya devam edin.

Kendi değerinizi kendiniz belirleyin. Sizden sadece bir tane var. “Herkes kendi kaderini yaşar ve sadece bir kez yaşar”. (Liz Tyler)

Yaşamaya devam edin. Kimse sizin enerji vampiriniz olamasın. Gücünüzü tüketmeyin boş yere. Son düzlükte o güce ihtiyacınız olacak.

Aslında sadece şu an’ımız var. Tek sahip olduğumuz bu. Anı ve kendi değerimizi duyumsayalım her bir an.

“…yalnızca bir günah vardır, tek bir günah. O da hırsızlıktır. Onun dışındaki bütün günahlar, hırsızlığın bir çeşitlemesidir...”

...

Bir insanı öldürdüğün zaman, bir yaşamı çalmış olursun. Karısının elinden bir kocayı, çocuklarından bir babayı almış olursun. Yalan söylediğinde, birinin gerçeğe ulaşma hakkını çalarsın. Hile yaptığın, birini aldattığın zaman doğruluğu, haklılığı çalmış olursun. Anlıyor musun?” (Khaled Hosseini-Uçurtma Avcısı)

Kimse, bizden bir şey çalamasın artık. İzin vermeyelim. Duyarsızlıklara hayır diyelim. Duy/arsız olma!

 

03.01.2013   16:15/ 06.01.2014 00:38 

 
Toplam blog
: 27
: 295
Kayıt tarihi
: 12.08.11
 
 

Bazen kelimeler içinize sığmaz olur ve taşar. İşte o zamanları yaşadığım şu günlerde yazdıklarımı..