Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ekim '08

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Duygusal zeka

Duygusal zeka
 

Zeki olarak tanımlayabileceğimiz IQ’ su yüksek insanların bile bazen tutkularını dizginleyemediklerini, dürtülerine söz geçiremeyerek büyük hatalar yapabildiklerini gözlemliyoruz. 

“ Sen … Kaderin sillesini de , ödüllerini de aynı şükranla karşılamış birisin. Tutkularının kölesi olmayan bir adam göster bana, kalbimin içinde, hatta kalbimin kalbinde taşıyayım o’nu. Tıpkı seni taşıdığım gibi.” 

Hamlet’ten arkadaşı Horatio’ya 

Elbette isteklerimiz olacak ve bazıları içimizde fırtınalar koparacak. Fakat bu asla bizi köklerimizden koparıp savurmamalı. Dengemizi bozmamalı. Duygularımız, irademizi esir alıp bizi kölesi haline getirmemeli. Yaşamın renklerini matlaştırıp içimizdeki heyecanı dondurmamalı. En güçlü kasırgalarda bile duygularımız tatlı bir dengede tutunabilmeli. 

Akılcı zeka ( IQ) yıllardır zekayı genetiğin demir parmaklıkları arasına hapsederek değişmezliğini savundu ve akılcı zekayı duyguların gücünden soyutlayarak ilahlaştırdı. Duygusal zeka (EQ) ise duygu ile düşünceyi barıştırıp el ele yürümesini sağladı. 

Daniel Goleman diyor ki ; 

“ Hislerimiz çoğu zaman düşüncelerimize baskın çıkar. Salt zekaya yani o’nun ölçtüğü şeye verdiğimiz değer ve önemde çok aşırıya gitmişiz… IQ ‘nun başarıya katkısı en fazla %20 ‘dir. Geri kalan %80 ini belirleyen başka etkenler vardır. 

“ IQ duyguların çekiminden bağımsız bir akıl idealini içeriyordu. Duygusal zeka (EQ) ise zihinle kalbin uyumuna zorluyor sizi. Öncelikle duyguları zekice kullanmanın ne demek olduğunu daha iyi anlamamız gerekiyor. “ 

Duygusal zeka, doğuştan gelen bir özellik değildir. Doğumdan bugüne yaşantılar yoluyla edinilen tecrübe, bilgi ve becerilerin bir ürünüdür. Dolayısıyla yeni öğrenmelerle geliştirilebilir ve kontrol edilebilir. Duyguların kontrolünü eline almak kişinin kendi yönetimini eline alarak gerçekten özgürleşmesi demektir. 

Dr . Damasıo’ ya göre 

“ Duygusal beyin, muhakeme alanında düşünen beyin kadar işe karışır” 

Duygusal beyin , aile yaşamımızdan hangi mesleği seçmemiz gerektiğine , toplumsal ilişkilerimizden kiminle evleneceğimize karar vermemize dek mesleki başarımızı ve mutluluğumuzu etkileyen her alanda kararlarımızı yönlendirmektedir. 

IQ ‘ su yüksek, iş yaşamlarında başarılı, akademik ve entelektüel yetenekleri oldukça gelişmiş olduğu halde özel yaşamlarında bir türlü özlediği mutluluğu yaşayamayanların temel sorunu duygularının geçerli ya da geçersiz olduğunu söyleyen değerlerden yoksun oluşlarıdır. Egoları, id ile süperego arasında sıkışıp kalmıştır. 

Dünya genelinde öğretmen ailelerine yapılan bir ankette yeni neslin, önceki nesillere oranla daha fazla duygusal zorluklar yaşadığı anlaşılmıştır. Anket sonuçları, gençliğimizin, daha asi ve sinirli, daha depresif ve saldırgan, daha özgür fakat daha yalnız olduklarını ortaya koymuştur. 

“Tutkularımız, düşüncelerimizi, değerlerimizi ve yaşam mücadelemizi yönlendirir. 

İyi kullanıldığında bilgelik içerirler ancak kolayca yoldan çıkabilirler,  

çoğu zaman da olan budur ” 

Duygu ve düşüncenin dansında duygusal yetenek, akılcı zihinle el ele verip düşüncenin kendisini devreye sokarak veya devreden çıkararak her an kararlarımızı yönlendirir. Bir bakıma akılcı ve duygusal olmak üzere iki beynimiz, iki zihnimiz ve iki farklı türden zekamız var demektir. Hayatı nasıl yaşadığımız her ikisi tarafından belirlenir. Bu ikili iyi bir etkileşim içerisinde oldukları sürece, duygusal zeka entelektüel yetenekle birlikte yükselir. 

“ Duygusal beyin hem öfkeyi hem de şefkati kontrol eder. 

Bu duygusal devreleri çocukluk dönemi boyunca edinilen deneyimler şekillendirir. Bizler bu deneyimleri tamamen oluruna bırakarak kendimizi riske atıyoruz. “ 

( Daniel Goleman ) 

Bazen gülüp geçmemiz gereken öyle önemsiz ve gereksiz ayrıntıları ciddiye alıp yaşamımızı provake ediyoruz ki. Bozuk plak gibi zehirli duygulara takılıp kendimize yazık edebiliyoruz. Oysa yaşadığımız tüm olaylar, düşünceler ve duygular yaşamı anlamak, gelişmek ve olgunlaşmak için bir fırsattır. Duygusal becerilerimizi geliştirerek yaşamımızı daha doyumlu ve verimli sürdürebiliriz. 

“ Bir mutluluk kapısı kapandığında diğeri açılır. 

Oysa çoğu kez dikkatimiz kapanan kapıya odaklanmıştır ki... 

bizim için açılan yeni bir kapıyı fark etmeyiz bile. “ 

( Helen Keler ) 

Daha huzurlu olmak istiyorsak, eskiden neyin daha iyi olduğunu hatırlamak zorundayız. Bizi mutlu eden ve bizim için değerli olan ne kadar olumlu duygu varsa hatırlayıp asla unutmamak üzere şu ana ve geleceğe aktarmak zorundayız. 

 
Toplam blog
: 36
: 6015
Kayıt tarihi
: 06.10.08
 
 

Günün dünden güzel olsun... ..