Düz memurlar- vekiller- öğretmenler ve bir hile!

Sn başbakan, ögretmen maaşlarında istenen artış için ‘’ bu düz memurlara haksızlıktır’’ diyor.

Sn Erdoğan buna, sıtmayı gösterip zatürreye razı etmek derler. Eğer böyle bir karşilaştırma yapacaksanız sizin tabirinizle -düz memurları- işi parmak kaldırıp indirmekten ibaret olan yüzü- gözü toparlak vekillerle karşilaştırsanız daha iyi olur herhalde. Bir de toplumun herhangi bir kesiminin herhangi bir hak talebi karşisında hep ‘’millet millet’’ diyorsunuz, ‘’millet adına karar veriyoruz’’ diyorsunuz. Peki! bu yüz binlerce ögretmen, aileleriyle birlikte başka bir galaxsiden gelmiş illet midir? Bunlar millet değil midir? Yani! Böyle, millet kavramını yine milletin mensuplarına karşi bir manipülasyon aracı olarak kullanmak, toplumun çesitli kesimlerini hak istemleri mücadelelerinde birbirinin karşisına dikmek gibi klasik bir yöntemdir ki, neredeyse kölelik devrinden kalmış bir alışkanlığa benziyor.

Diğer taraftan birine hakkını vermenin, diğerine haksızlık olduğu gibi ters bir geri besleme dünya hak mücadelesi literatüründe nerede yazılı? Ya da nereye yazılacak? Bilmiyorum. Atatürk'ün, yükselen yeni neslin yaratıcısı olarak nitelendirdiği ögretmenlere karşi bu rencide edici, bu küçümsemeye yönelik tutumuzun altında yatan nedeni anlamakta zorluk çekiyoruz doğrusu.

Ben bir Tarih Ögretmeni olarak kendim ve bu işe ömrünü, gönlünü, gözünün nurunu, idealini, hayalini, veren meslektaşlarım adına bu tutumuzu asla kabul etmiyorum. Bu anlamda Size şunu söylemek istiyorum ki, ögretmenlik öyle haftada bir kaç saatlik bir iş değil, bir ömrün vakfedildiği, bir ruhun adandığı bir yaşamın nakış nakış işlenip, ilmek ilmek dokunduğu bir iştir. Burada niteliği ret edip, nicelik üzerinden konuşmak tuz ile şekeri karıştırıp satmaya benzer ki, bu bir ulusu topyekun toplumsal yanılgıya sürüklemek demektir. Çünkü kimyası farklı bu iki şeyi karıştırmak onları aslında hiç yapıp satmaktır. Lakin bu hile, toplumu renk olarak bir kereliğine kandırabilir ama tat olarak asla aldatamaz. Çünkü nihai gerçek şaşmaz bir bilgiye sahiptir ve asla yanıltılamaz. Bundan dolayı değer denilen olgu gerçeklikle ilgili bir kavram olduğu için tabi ki, herkes her şeye anlayışı kadar değer biçer ama ben bir tarih ögretmeni olarak kendim ve kendini fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiler yetiştirmeye adamış meslektaşlarım adına hakkım olanı istemekten asla vaz geçmeyeceğim çünkü tarih bize şunu ögretmistir ki, hakkını savunmayanlar ve onu istemekten mahrum olanlar onu hak ettiğine inanmayanlardır.(m.ali şirin tarih ört)

Not

.Bu konuda bir de bu konuda Sn Kılıçdaroğlu’na atıfta bulunuyorsunuz. Sn Kılıçdaroğlu değil bizim hakkımız korumak aksine sizin onun üzerinden, bize her türlü haksızlığı yapabilmeniz için çok uygun bir kişi konumuna düşmüştür.