Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Haziran '12

 
Kategori
Sosyoloji
 

Düzenbazın fendi

Düzenbazın fendi
 

Fend düzenbazdan çıkmalı


Bu kadar baskıya, bu gerilime, bu birikime sinirler lastik olsa dayanmıyor. Sinirleri bozuk bireyin, ruhsal yapısı da, fiziki binası da projeye uygun olmadan az demir kullanılmış, çalınmış malzeme ile beton atılmış yığma binalar gibi çöker ve bu çöküntünün altına kendisi ile birlikte çevresi de kalır. İşte bu sosyal hastalığa normsuzluk denir, diğer ifade ile normsuzluk, değer tanımamazlık, erdemsizlik, kişiliksizlik, silikliktir.

 Şark uyanıklarının ve düzenbazların bu hastalığa karşı ise bağışıklıkları vardır, hatta kaygan zemini kullanarak, tarlalarını sürekli yağmura taşıyarak, sürekli güçlünün ve iktidarın çevresinde durarak, küçük ayak oyunları ile bu ortamı lehlerine çevirebilirler, asla muhalefette olmazlar. Kendi bireysel çıkarlarından başka hiçbir şey düşünmedikleri için, başka hiçbir şeye inanmadıkları için kendilerine bu ortamda mevkii bile edinebilirler. Diploma esas değildir. Her alandaki siyasi, ahlaki, maddi,  manevi var olan boşlukları çabucak fark ederler, bilim ve sanatı ayaklar altına alarak baş at olurlar.

Bu sosyolojik bozukluklar çok geçmeden yeni psikolojik bozukluklar yaratır. Her yaşanan bu yaşam biçimine erdemli, doğru, namuslu, çıkarsız düşünen sosyal aydın insan ne kadar dayanır. Şimdilerde köylerde, kentlerde ve büyük kentlerde yaşayan, yürekleri yanan insan yığınlarının burnuna kazara fiske değmesi ise en korkunç yaşanılabilecek olaylar doğurabilir. Kavga, şiddet, cinnet merkezinde toplumsal birey hiçbir fiziki zorlama olmadan bile toz-duman olmaktadır. Hoş görüsüz, zengin bir iç dünyaya sahip olmayan insan, en küçük olayda içindeki fırtına kopmasına engel olamaz. Sinir sistemi çöken birey, kolonları, payandaları ve dayanakları çöken yapı gibidir.

Devamlı seçim yapmak, karar vermek zorunda olan bireylerin durumları, yanlış seçim yapmanın pişmanlıkları, yarın ve gelecek kaygıları, en ağır ceza olan işsizlik, sürülme, işini kaybetme korkusu, ister işçi, ister köylü, ister öğrenci, ister sanatçı, ister bilim adamı olsun, kuşku ve korku içinde mutsuz olurlar.

Sosyal olarak birey gelişemez, bireyini geliştiremeyen toplumda dolayısı ile gelişemez, tercih edeceği şey ise şark uyanıklarını taklit eden kötü bir tiyatro oyuncusu özelliği alır. Toplumsal olarak, hedeflenen “Çağdaş uygarlık düzeyine çıkmak” ise utopik bir hayalden öteye geçmez.
Yaşamın akışı suyun akışı gibidir. Sarp kayalar aşar, köpürür, bulanır, coşar, yükselir, iner ovaya sakinleşir, o kabarmayı ve alçalmayı içinde taşır, çevresini yıkar da yeşertir de. Değiştirir de geliştirir de. Bu doğal akışın önüne engel konulursa birikirde birikir. Bu birikimin önüne durulmaz, boşaltım kapakları konur önlerine, bir dönem sonra bu kapaklarda yetmez, aşınır ve aşılır, akan su pislik tutmaz deyip, su her şeyi alıp gider.  Ben suyun deli deli, başı boş akmasını öğütlemiyorum. Her damlası insanlık olup aksın istiyorum.  Suyun içindeki enerjinin, birikimin, gücünün, akışının önüne gelişigüzel, saptırıcı, sömürücü, bentler, barajlar tuzaklar kurularak engellenmesini istemiyorum.

Doğanın gücü, kişinin yaratma gücü, yaşamın gücünün ta kendisidir. Ben bu gücün insanın değişmesinde ve gelişmesinde kullanılmasını istiyorum. Yaşamın doğal akışı önünde bir takım engeller, kurallar, kurumlar ve durumlar konur. Gün olur bunları kullanan düzenbazlar sanat ve bilim alanındaki her bir ileri adıma köstek olur. Bu kösteklik yapan kurumların ve insanların önünde kitlelerin yaşama ve de aşama özlemleri birikir de birikir.

Bir gün gelir ipler kopar, düğümler kesilir. Köstekler, engeller, kurumlar ve de değişik durumlar yerle bir olur. Yok olur, tarihin derinliklerine gömülür. Ve tarih ileri dönen tekerleği ile yolunu bulur.

Ancak, kendi çıkarları için diğer insanların islerini bozan hile yapan, aldatıcı, mevcut düzenin yasal boşluklarından yararlanarak kendisine ya da yakın çevresine çıkar sağlayan, düzeni çok düzen düzenbaz insanlar yine pusudadır, iktidar kokusunu içine çekmekte ve ellerini ovuşturmaktadır.

Başkalarını yanıltarak, belli etmeden kandırarak istediğini elde etmek, aklı sıra çaktırmadan üç kağıtçılık yaptığını sanan insanlar, ben yaptım oldu diyebilenlerin arasına dahil olabilmek için düşlerini süsleyenler, hele bir de 'yersen, işine gelirse ' diyebilecekleri güce kavuşanlar, o gün o gündür diyenler, güce tapanlar, paraya kul köle olanlar, beleş sirkenin baldan tatlı olduğunu keşfetmiş şark kurnazı, düzenbazlardır.

Sabır, azim, adanmışlık onların harcı değildir, koordinatlara dair algıları doğru zaman, doğru yerden ibarettir. Öne çıkmak, ortaya atılmak bedel ödemeyi gerektirdiğinden medeni cesaret gerektiren eylemleri olmaz. Kişisel güvenliğine fena halde zaafları vardır. Yüzleşmezler, pusu kurarlar, itiraf etmezler, inkara saparlar, sıra beklemezler, tanıdık ararlar, bulamazsa kaynak yaparlar, kurallara riayet etmezler, hile yaparlar, takdir etmezler, kıskanırlar, örnek almazlar, haset ederler, emek vermezler, abartırlar.

Saf, cahil ve dahi aptal görünüp kazık atmaya çalışmak, basit ama etkili olur. Hiç bir kötülük beklemeyen, bütün savunma mekanizmalarını devre dışı bırakan namuslu erdemli insanlar güzelce av olurlar.

Şark kurnazlığı, düzenbazlık, geri kalmışlığın, seviyesizliğin, alçaklığın nedenidir ön koşulu ile sanat, çağdaş yaşam normlarını benimseyen, rasyonel akıl ve bilim yanlısı insanlarca daha da dikkatli olmalıyız.

Esen kalın.

Nizamettin BİBER
Uzman İnşaat Mühendisi  

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..