Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Aralık '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

E-günlük "ıssız adam" a karşı...

Evine, işine, eşine bağlı, her ortamda sorumluluk alabilen, samimi, saygılı, olduğu gibi görünen, gururlu, aynı zamanda haysiyetli ve dürüst. Erdemli yaşamayı amaç edinmiş, hiç kimseye muhtaç olmadan yaşamayı seven, anlayışlı, hoşgörülü, bir o kadar sabırlı, teknolojinin getirdiği sorunlarla (kimine göre nimetlerle) baş etmesini bilen, elinden her iş gelen, bilgili, yaşamı kolaylaştırmak için donanımlı, sorunları mantık çerçevesinde çözebilen, rasyonel bakış açısına sahip, her önüne gelen kadınla yatamayan, her önüne gelenle arkadaş olamayan, yalanı hiç sevmeyen bir erkek... Etrafında izlenen ve beğenilen ama, bir o kadarda kıskanılan, çekilemeyen, gereksiz tartışma ve çekişmeden, kimsenin arkasından konuşmaktan zevk almayan. tv karşısında geçireceği zamanı, sevdiği veya sevdikleri ile birlikte geçirmeyi tercih eden, "iş seyahatleri", "erkek arkadaş toplantıları" hikayesine tenezzül etmeyen, hayatı her daim sevdiği ile yaşamayı tercih eden, yardımsever, kompleksleri ve zayıf tarafı pek olmayan, koruyucu, babacan, şefkatli, tecrübeli, belli etmesede çok duygusal, kırılgan, sevgi aşığı, sağlıklı, yaşamı paylaşmayı prensip edinmiş, sadece birlikte olduğu kadını özleyip, sadece onunla iyi sevişen, en önemlisi de, ihanet etmeyi ve ihanete uğramayı sevmeyen bir erkek...

Merhaba e-günlüğüm; Bu ne şimdi? Anladııım. Issız erkeğe rakip çıkarmışsın. Var mı böyle biri, hani varsa ben de çıkarım onunla. Söylesene, nerede satılır, kaç paradır? Yoksa saylon erkeği midir? "HASSAS ERKEK" demek... Valla ben aramıyorum, arayanlar düşünsün... Böyle bir erkek varsa ondan korkulur. Bu adamın hisleri, konsantrasyonu, kontrol mekanizması da çok güçlüdür. Kendinden emin olmayan, zayıf tarafları olan kadınlar bu adamla pek birlikte olamazlar gibi geldi bana. Hmmm anladım zaten o da herkesin kendisine yanaşmasını istemiyor... Enteresan bir yapı. Nerede üretiliyor bu modeller. Tamam tamam şaka yaptım. Peki buna uygun kadın modeli var mı? Yani? Peki peki anladım. İnce eleyip sık dokuyor ve kadını iyi tanıyor. Kendisi karar verip, iyi veya kötü sonuçlarına katlanmayı ve kimseyi suçlamamayı yeğliyor... Güzel bir mantık...

Ama bilirim ben bunları. Çok gururlu oldukları için çulsuzdur bunlar. Vergilerini öder, faturalarını zamanından önce yatırır, kimsenin hakkını yemez, gerekmedikçe kredi kartı kullanmaz, sade yaşar, parayı sevmezler. Parayı ihtiyaçları oranında kazanmak onlara yeter... Zor adamdır bunlar zor! Kadınların en çok istediklerini söyledikleri şeyi isterler. Sevgi, ilgi ve şefkat... Dediğim gibi bana lazım değil. Bu özellikler karın doyurmaz. Arabası, işi, evi, villası, hatta arabasının markası, villasının semti gerekli. Kullandığı cep telefonu, giydiklerinin markası, bu saydığın insani özelliklerden daha önemli...

Akşam mesai bitti ve eve doğru yola koyuldum. Eve giderken yolum kesildi (yanlız gidiyordum) bir "merhaba" dedi ve yürümeye başladık ters istikamete doğru. Evet e-günlüğüm, ta kendisi. Belalı (hafif) Yine sinirleri bozulmuş olacak ki, konuşmaya ihtiyacı olduğunu söyledi. Kısa bir süre yürüyüp sohbet ettik. Kısmen rahatladığını söyledi ve çok teşekkür etti. Sonra eve doğru gittim. İş meseleleri, erkek arkadaşı artık onu umursamıyor muş. (halbuki çok güzel kız. Neden umursamıyor acaba, gözü mü kalkmış?) "Biraz zamana bırak" diye klasik bir tavsiyede bulundum. Rezil oldum. Zaten bu umursamamazlık 2 ay önce başlamış ve devam ediyormuş. "ayrıl yavrum, gel bana ben seni umursarım" diyecektim, diyemedim. Ters tarafını biliyorum. Belki adamada dişlerini göstermiştir, adam korkmuştur. Neyse benim, başka düşünecek şeylerim var. Yılbaşından sonra kiralara zam gelecek, arabanın vergileri, iş yeri vergileri, muhasebe gibi bütün giderler bir araya toplanıp, bana yeni yıl sürprizi yapacaklar. Ben de bu sürprize karşılık vermek için geçen aydan bu yana hazırlanmaya başladım. (düşünerek)

E-günlüğüm; Eve geldim ve dün akşam köpeklerim için yaptığım bir tencere yemeği, kaplara bölüştürdüm ve Boss'u çıkarıp, bahçeye kuruldum. Evet bildin e-günlüğüm, yine şarap. (bakalım ne kadar devam edecek) Bu arada markette şarap reyonu boşaldı. Onlarda şaşırmıştır "ne oluyor da aniden bir marka şarap çok satmaya başlıyor?" diye. Yok bir şey olmadı, yakında yine satışı durur.

e-devleti gören var mı? Bu gün açılacak ve hizmet vermeye başlayacaktı. Sabah bakayım dedim, "Tık" yok. Tabi devlet olmayınca, siteside olmaz... Devletin "d" si yok ki "e" si olsun... (sadece "devlet"'in "t" si var: Teokrasi) Zaten o site bir açılsın, başına neler gelecek haberi yok. Hacker'lar şimdiden planlarını yapmıştır bile. Doğru dürüst işleyeceğini hiç sanmam. (parantez açmak zorunda kaldım, çünkü bu paragrafı yazdıktan sonra www.turkiye.gov.tr sitesi açıldı. Yani e-devlet görüldü, Diğer gerçek devleti göremesek de sanalını görmek bile büyük mutluluk.)

Bir aralar Konya'ya gidip Mevlana'yı ziyaret etmeyi, hatta Mevlevi olmayı düşünürdüm... Nasıl öyle dönerek ayin yaptıklarını merak eder dururdum. Gerek kalmadı. Suadiye'de yeni uygulanan yol ve trafik durumu yüzünden, döne döne bir hal oldum. Her yere dönerek gidiyorum. Fırıl fırıl, fırıldak bir araba sürüş tekniklerine sahip oldum... ("fırıldak sürüş teknikleri" bak bu tabiri beğendim) Takılıyorum, ben yine de bir gün Konya'ya Mevlana'ya gideceğim...

Değerli e-günlüğüm; Sabah Linda ile işe geldik ve içeri girdik. O'nu yerine oturtup çayımı demledim ve işyeri sabah keyfimi yaptım. Bu gün biraz hareketlilik var gibi. Öğlen yemeğimi biraz gecikmeli olarak yedim. Bu arada Kastamonu'dan tereyağı, (en kollestrollüsünden) Akçakoca'dan fındıklı tahin helvası gelmişti, ben de dükkana gelirken, fırından yeni çıkmış sıcacık bir ekmek aldım. Tereyağı ekmeğin içine sürerken eriyor ya, o kollestrol kokusuna bayılıyorum. Peşinden yine ekmek soğumadan, dolduruyorsun fındıklı tahin helvayı, (bol karbonhidratlı ve bol yağlı) o bile eriyor. İşte mercimek çorbasının ardından bunları yedim öğle yemeğinde... Afiyet olsun bana.

Servise çıkarken arabamın farlarını yakmaya başladım. Demek ki akşam olmuş ve hava kararmış. Hadi gidip yemeğimi yiyeyim, sonra da sana veda edeyim.

Evet e-günlüğüm; yemeğimi yedim ve çayımı alıp karşına geçtim. Linda havlama! (Linda havlıyor da)

Ne derler: "bu günlük de bu kadar, yolcu yolunda gerek" vs. vs. Bu gece ne içeceğim belli değil, yarın nasılsa yazarım. Yazışmak üzere. Hoşçakal (yine Hayyam ile seni baş başa bırakıyorum)

Akşamları şarap içtikçe Ömer Hayyam geliyor aklıma, onu anmadan edemiyorum. Adam şarap tanrısı mıdır nedir? Yazdıkları ile de hatırlayayım bari. Senelerce denemiş, vardır bir bildiği. Hiç denemeyene inanacak halimiz yok ya... Ne güzel söylemiş:

Hayat evini sağlam kurmak istersen,
Günlerini gamsız geçirmek istersen,
Işıl ışıl şaraptan sakın el çekme,
Her günün tadına varmak istersen...

Biliyor musun: Her 25 kişiden biri astım hastasıymış...
Çirkin söz: "Vatandaşlarımdan şunu rica ediyorum: Lütfen yastık altında ki varlıklarınızı ekonomiye kazandırın..." Maliye bakanı Unakıtan (hangi ekonomiye kazandıracaklar? "Sen önce yastık altında olmayanları, ortada dolaşan kaçak, gayri meşru varlıkları ekonomiye kazandır" demezler mi?)
Güzel söz: "Kadınlar eğer ulusun gerçek anası olmak istiyorlarsa, erkeklerimizden daha aydın ve erdemli olmaya çalışmalıdırlar..." M. Kemal ATATÜRK

 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..