Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Haziran '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

E-günlük, Putin, kene vakası, deniz ampulü

Deniz ampul'ü davası yavaş yavaş yaklaşıyor. Sansasyonlar, kişiler, dekor, sataşmalar ve roller hazırlandı. Sahne açılmak üzere. Harika bir oyun olacak gibime geliyor. Şimdilik oyuncular gizli tutuluyor. Sansasyonların yeri zamanı ve ne şekilde ortaya atılacağı tam olarak kararlaştırıldı. Herkes görevini iyi ezberledi ve beklemekte ve Sahne...

Merhaba e-günlüğüm; Sen ne diyorsun bu tutuklamamalara? Mal varlıklarına tedbir konularak başlanılan bir senaryo güzel olur mu sence? ("bilmem, göreceğiz" anlamında başını salladı)

Bu putin denen amca'yı son hareketinden dolayı kutlarım. Aslında o hareket bizim ülkemizde yapılmalı ama nerede o babayiğit?

Fabrikatörleri hizaya çeken Putin, işadamlarına öfkesini "Sizin bencilliğiniz ve cimriliğiniz beni buralara kadar getirdi. Ya işçilerin paralarını ödersiniz ya da fabrikalarınızı millileştiririm" sözleriyle dile getirmiş.

Putin, işadamlarına "Neden herkes benim geleceğimi öğrenince hamamböcekleri gibi dolaşmaya başladı? Neden daha önce karar almadınız?" sorularını yönelt miş.

Şartları devlet tarafından belirlenen anlaşma metnini cebinden çıkarıp uzattı. Ülkenin en zengin ismi Oleg Deripasko'nun imzasının eksik olduğunu görünce, canı daha da sıkıldı. Deripasko'ya eliyle gel işareti yapan Putin, kalemini ünlü işadamının önüne atarak "Senin imzanı göremedim. Buraya gel ve imzala. Kalemimi geri vermeyi de unutma" diye konuş muş. (ntvmsnbc)

Bu haber üzerine Putin amca'yı bahçede votka içmeye davet ettim. (rakı ikram edecek değilim ya) Hem de bu vesile ile sohbet edip sorular soracaktım. Ne yazık ki olmadı. Beni aradı ve "Murat cığım, sinirlerim çok bozuk, şu işleri en kısa zamanda halletmem lazım, başka zaman içeriz" dedi.

Tabi ben de her zaman ki gibi kendi başıma (oğlum, köpeklerim, kız arkadaşım, ağaçlar, otlar böcekler, çiçekler) bahçe keyfimi tamamladım. Bu kadar zengin bir ortam olunca biraz fazla içilebiliyor...

Değerli e-günlüğüm; Ya şaka maka derken 228 kişi ile uçak sır oldu. Bulunan enkazlar o uçağa ait değilmiş. Uçağı kesin uzaylılar götürdü. Ne uydu, ne teknoloji, hiç biri işe yaramadı. Uçak uçtu gitti. Gidiş o gidiş... Ben yerini biliyorum ama söylemem.

Sabah nedense kalkmakta zorlandım. Akşam fazla mı kaçırdım nedir bilemedim. Genelde hafta sonları hep böyle oluyor. Kahvaltımı yapıp Linda ile iş yerine geldim. Sirkeli su, soda falan derken kendime gelebildim.

Siparişler başladı ve servislere çıktım. "Bu gün bakalım yazacak bir şey olur mu" diye düşünürken bir abonem aradı. Şu sürekli kemik verdiğimiz, barınaktan kurtardığımız köpeklerden birinde kene görülmüş ve en tecrübeli kişi olarak beni aramayı uygun görmüşler. Araba kullanırken telefonla uzun konuşmayı sevmediğim için kenara çekip nasıl alacaklarını tarif ettim ama kimse uygulamaya yanaşmadı. "tamam birazdan gelirim" deyip telefonu kapattım. Servislerimi bitirip doğru gökyüzüne çıktım, "keneman" kıyafetlerimi giyip, bulutların içinden süzülerek, "kara kız"'ın (kene olan köpeğimizin adı) yanına gittim. Etrafına bir sürü insan toplanmış, beni bekliyorlar mış. Ortam çok komikti. Köpek gayet sakin ortada yatıyor ve etrafında daire olmuş korku dolu gözlerle bakan insanlar... Hemen gidip kulağına baktım. Kene dedikleri şey keçeleşmiş bir kıl parçası. "yuh" dedim içimden "bunu bu insanlar kene'mi sandı?" Sonra herkes rahat bir nefes aldı ama ben sinir oldum. Olayı seyredenlerin hemen hepsi hayvan besleyen tipler. "durun ben size bir kene bulup göstereyim" dedim ve Kara kız'ın üzerinde biraz elimi gezdirip buldum bir tane. "işte kene bu" diye sesimi yükselttim ve çığlık koptu. Hiç aldırmadan kene'yi tutup çıkardım, bir süre parmağımda tuttuktan sonra, taşın üzerine incelenmesi için bıraktım. Geri çekilen, kaçan, bağıran oldu. Nasıl korkutmuş bu haberler insanları... Zaten "korkunun baş sebebi bilgisizliktir" derler... Neyse kene yürümeye başla mış ve "kaçıyor" diye bir bağırış oldu. Ben de "biri mi kaçıyor acaba" diye etrafıma bakıyorum. Meğer kene için bağırıyorlar mış. Yahu o nereye kaçar be. Garibin teki, altı bacağı ile zar zor yürüyor. Ben tam gidiyordum ve kene'yi yok etmem için yalvaranlar oldu. Üzülerek kene kardeşi öldürmek zorunda kaldım. Çıkan kanı görenler iyice dehşete kapıldı. (ben alışık olduğum için pek şaşırmıyorum) Bir an da kahraman oldum, sanki insanlığın soyunu kurtarmış gibi bir hisse kapıldım. Bol miktarda teşekkür aldım. Yazarken aklıma bir de Atasözü geldi, ona ekleme yapayım dedim.

"ağacı kurt, insanı dert, köpeği kene bitirir..." (ekleme yaparak uydurdum ama güzel oldu.)

Semtimizdeki kene vakası epey zamanımı aldı. Geciken servislerime devam ettim ve öğlene doğru iş yerine dönüp yemeğimi yedim. Peşinden Boss'un ağlaması duyuldu ona gittim. İshal olmuş o'nu haber veriyor muş. Çıkardım ve ihtiyacını giderdi, tekrar iş yerine geldim, peşinden oğlum Joker'le geldi. (yeni kalkmış) Harçlık alıp annesine gitti. (hafta sonları gidiyor) Ben de bir saat falan derin nefes alıp dinlenme fırsatı buldum.

Isınan hava insanlarıda gevşetmiş olacak ki, trafik de hata yapanların oranı çok arttı. Sarhoş gibi araba kullanıyorlar. Hem sıcak, hem de sıcakla birlikte mayışan cep telefonu frekansları insanların beynini yamultuyor...

Bu gün banka falan soyulmadığı için semtimizde pek heyecan olmadı. Ülke ve dünya genelinde değişmeden artan olaylar, toplumların heyecanlı günler yaşamasına ve adrenalin seviyesini yüksek kalmasına yardımcı oluyor... Tabi beni daha çok bizim mahale ilgilendiriyor. Diğer olaylar dünya vatandaşlarını ilgilendirsin. (dermişim)

Evet e-günlüğüm. En hüzünlü zamana geldik. Veda zamanı. Hava kararmadı, sıcaklığı devam ediyor, güneş bana bakıyor ama, bizim için akşam oldu. Yemeğimi yedim, tatlımı yedim ve gidiyorum. Sen istersen kalabilirsin. Pazartesi görüşür ve yazışırız. Hoşçakal..

Biliyor musun: İnsanları parmak izinden tanıdığımız gibi, köpekleride burun izinden tanımak olası imiş...

Çirkin söz: ''Al it, Kara it, hepsi bir it..."

Güzel söz: "Düşünmeden konuşmanın cezası, sonradan düşünmeye mahkum olmaktır..." Thomas Edison

 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..