- Kategori
- İnançlar
Ebuzer el-Gifari

(ö.31/651 52)
Cundub bin Cunade bin Sekanlakabı Ebu Zer, Ebu Zer el-Gifari
İslam'ı ilk kabul eden sahabilerden biriydi. İslam Peygamberi Muhammed kendisine Abdullah adını vermiştir.
Beni Gifar kabilesindendi.
Doğum tarihi bilinmemektedir. 652 yılında, Medine çölü yakınlarındaki El-Rabaza kentinde ölmüştür.
Bir çok önemli zatı muhteremi, Yaşar Nuri Öztürk Beyin sayesinde tanıdım. Onu dinlerken, ya da kitaplarını okurken notlarımı alıyorum. Sonra onlar kimdir diye araştırıyorum. Bildiklerim oluyor, bilmediklerim oluyor.
Şunu biliyorum ki; Yaşar Nuri Öztürk birinden söz ediyorsa önemlidir.
“Maun suresi Böyle Buyurdu’
Kitabının ilk sayfasında:
“Ebu Zer el-Gıfari’nin ölümsüz hatırasına”
Demişse onu araştırmam gerektiği, bende mecburiyet olmuştur.
Hocamız sayasinde bilgi sahibi oldum ve elimden geldiğince köşemde yazmaya da gayret gösterdim.
Ebu Zer zahitliği ve aynı zamanda üçüncü halife Osman Bin Affan'a karşı muhalif tutumu ile bilinmektedir.
Şia mezhebi onu, Ali Bin Ebu Talib taraftarları erken Şii Müslümanlardan olan Dört Sadık Sahabi'den biri olarak addetmektedir.
Ebu Zer, İslam peygamberi ile birlikte Mekke'den Medine'ye hicret eden Muhacir Müslümanlardandır.
Türkiye'de, Adıyaman ilinin Ziyaret köyünde Ebu Zer'e ait olduğu iddia edilen, OsmanlıSultanı IV. Murat tarafından Bağdat Seferi dönüşünde inşa ettirilmiş olan bir türbe bulunmaktadır.(alıntı)
İslam dinini kabul etmeden önceki yaşamı hakkında çok az şey bilinmektedir. Ebu Zer çok ciddi bir genç adam, dünya nimetlerinden uzak ve İslam dinini kabul etmeden önce bile tek tanrılı inanca sahip biri olarak tarif edilmektedir. Kabilesi küçük ve fakir olduğu için, Mekkeliler arasında yüksek bir mevkiye sahip değildi. Gifar kabilesi, Mekke ve Medine'nin batısında kurulmuş olan Kinane kabilesinin bir koluydu.
Ebu Zer hakkında yaygın söylentilere göre kabilesinin geçim kaynağı bölgeden geçen kervanların soyulmasına dayanmış, ancak Ebu Zer çoban olarak fakir ama dürüst bir hayat sürdürmeyi tercih etmiştir. Mekke'de ortaya çıkmış yeni bir peygamberin haberini alır almaz, peygamberlik iddiasında bulunan bu kişiyi bulmak için Ebu Zer kardeşi ile birlikte Mekke'ye doğru yola koyulur. Hak dini arayan genç adam tereddüt etmeden yeni dini kabul eder ve vakit kaybetmeden o zamanlar putperest bir dinin merkezi olan Kâbe'nin önünde yeni inancı hakkında şehadet getirir. Mekke müşrikleri kendisini bu küstahlığı için döver. Kabilesine döndükten sonra, başkalarının da İslam'ı kabul etmesini sağlamış ve İslam Peygamberi Hazreti Muhammed'in Medine'ye hicretinden sonra ya da Hicret'te Hazreti Muhammed'e katılır.
Erken dönem Müslüman tarihçi Taberi'ye göre, Ebu Zer İslam'ı kabul eden dördüncü ya da beşinci kişidir. Diğer bazı erken Müslümanlar da aynı iddiada bulunsalar da, İslam'a geçiş sırası hiçbir zaman tam olarak netleştirilmemiştir. Ancak erken Müslümanlardan olduğu bilinmektedir.
Ebu Zer, Peygamberin vefatından sonraki halifelik ihtilafında Ali bin Ebu Talib'in sadık bir destekçisiydi. Tanınmış Şii ve Sünni tarihçiler bu konuda mutabıktır.
Tarihçi Wilfred Madelung'a göre, Ebu Zer, Osman bin Affan'ın hilafeti esnasında halifenin gözünden düşmüştür. Osman bin Affan kendi akrabalarını İslam Devleti'nin değişik vilayetlerine vali olarak tayın ediyordu ve onlara beytülmal'den para kaynağı sağlıyordu. Ebu Zer bu davranışın İslam'ın prensiplerine aykırı olduğunu görüşünü savunuyordu.
Osman, İfrikiya Gazvesinden (H. 27/M. 647) elde edilen ganimetten alınan Humsvergisinden kendisi gibi Emevi kabilesinden olan kuzeni Mervan bin el-Hakem'e 500.000 Dirhem,
Haris bin el-Hakem'e 300.000 Dirhem ve Medineli Zeyd ibn Sabit'e 100.000 Dirhem verince, Ebu Zer Medine'de bu uygulamaya karşı çıkmaya başlamıştır.
Zenginlikleri biriktirenlere cehennem ateşini vaat eden Kuranayetleri okumuştur.
Mervan bunun üzerine Ebu Zer'i Osman'a şikâyet etmiş ve Osman Ebu Zer'i ikaz etmek amacıyla ona kendi hizmetçisi olan Natil'i göndermiştir, ancak Natil Ebu Zer'i ikna etmeyi başaramamıştır. Osman bir süre Ebu Zer'in muhalefetine sabretmiş, ta ki Ebu Zer halifenin huzurunda, halifenin beytülmal paralarını kullanma usülünü destekleyen Ka'b el-Ahbar'ı kızgın sözlerle yerene kadar. Bunun üzerine Osman Ebu Zer'i azarlamış ve kendisini Şam'a göndermiştir.
Ebu Zer Şam'da da tavizsiz tutumundan vazgeçmeyerek, Osman'ın yeğeni ve Şam vilayetinin valisi olan (I. Muaviye|Muaviye bin Ebu Sufyan)'ın şaşaalı yaşam tarzını ve savurganlığını tenkit etti. Bunun üzerine Medine'ye geri gönderildi.
Beytülmal'dan yapılan usülsüz harcamalarını yine de tenkit etmekten vazgeçmeyince, doksan yaşlarındayken Medine çölü yakınındaki El-Rabaza kentine, eyersiz bir deve üzerinde, sadece tek kızı refakatinde sürgüne gönderildi.
Madelung'a göre, Ali bin Ebi Talib, Osman'ın ilk müslümanlardan ve peygamberin en sevdiği sahabilerden olan Ebu Zer'i cezalandırmasını kınamıştı.
Ali'nin bu tutumu, halife yasakladığı halde Ebu Zer'i kent sınırına kadar eşlik edip, onu en iyi dileklerle ve hürmet göstererek sürgüne göndermesinden de anlaşılmaktadır.
Ebu Zer'e iyi davranmak için halifenin yasağını çiğnemeyi göze almıştı.
Ebu Zer'in ölümü Osman'ın askerleri tarafından aldığı darpların etkisiyle ya da çölde açlıktan olmuştur.(alıntı)
Bir rivayete göre, Hazreti Muhammed Ebu Zer'in bu hazin sonunu önceden bu sözlerle haber vermişti:
“Allah sana merhamet etsin, ya Eba Zer! O yalnız yaşayacak, yalnız ölecek ve yalnız diriltilecektir.”
Yazımın başında söylemiştim.
Yaşar Nuri Öztürk hocamız birinden söz ediyorsa, özellikle bir kitabını da ona ithaf ediyorsa önemli bir nedeni vardır.
Buyurun okuyun lütfen yazılmışları, bana hak vereceksiniz…
Nazan Şara Şatana
http://www.facebook.com/#!/profile.php?id=100002892442552
http://twitter.com/#!/nazansarasatana