Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Eylül '13

 
Kategori
Çocuk Psikolojisi
 

Edebiyatı seven oğlum

Sevgili oğlum,

Senin sıradan gençler gibi olmayıp, çok farklı şeyler ile ilgilenmen gerçekten her gençte olması gereken  güzel şeyler. Hem futbol ve sporu sevmen, hem sinemayı  sevmen, hem  edebiyatı severek okuman, hem de gençlik  ve kurgu bilim film ve kitaplarına merak salman,  ama her şeyden önce  okuluna önem vermen her gençte bulunması gereken hasletler. Sen bu yaşta bunları aynı anda yaparak gerçek manada takdiri hak ediyorsun yani.

Sevgili oğlum,

Senin edebiyat sevgin, benim edebiyatı sevmeme  sebep oluyor. Nasıl mı?

Mustafa Kutlu’nun  “Uzun  Hikaye” filmini seyretmeden önce kitabını okumak istemen,  kitabını okuduktan sonra bana vermen, benim de okumam, Mustafa Kutlu hikayelerine merak salmamı ve birkaç  ayda Mustafa Kutlu Hikayelerinden en az 11 veya 12 tanesini okumamı ve  Hem Mustafa Kutlu’nun  hikayeciliğini  sevmemi  sağladı. Hem de bu konularda  yorum yapmamı ve yazı yazmamı. Halen Mustafa Kutlu hikayelerini kütüphanelerden  temin ederek okumaya  devam ediyorum. Hatta  bu  hikayeleri okuduktan sonra  çevremdeki  insanlara da tavsiye etmemi sağladı. Bu  paylaşımı okuyunca  toplumumuzu biraz daha güzel analiz etme  duygularım   kabardı.  Bunu da seninle paylaşayım dedim.

Canım oğlum,

Her zaman böyledir. Kitap okuyan ve okumayı  seven insanlar okudukları  güzel şeyleri hemen başkalarına tavsiye ederek,  onların da  o güzel yazılardan, hikayelerden, romanlardan ve filmlerden  faydalanmalarına  ve daha da  gelişmelerine sebep olur. Ama nerede ise bizim insanlarımız  hep dedikodu peşinde veya  muhataplarını peşin  hükümlü  olmak veya  sui zan(Kötü düşünce) etmekle suçladıklarından   güzellikleri paylaşmaya fazla vakit bulamazlar.  Çünkü güzellikleri paylaşmak, kıskanç olmayan ve herkesin de gelişmesini isteyen gerçek manada gelişen insanların işidir.

Canım oğlum,

Düşünüyorum da, okudukları güzel şeyleri  hep hayatımızda  gerçek manada seven anne ve babalarımız, okulda öğretmenlerimiz, hakikaten okumayı  seven ve insanlar arasında ayırım yapmadan hizmet eden insanlar yapıyorlar.  Bir öğretmen  veya  büyüğün,  bir dergi ve kitap okuduktan  ve beğendikten sonra, o kitabı veya dergiyi  bir köşeye atmadan  ve bencil davranmadan  öğrencilerine, çocuklarına okumalarını tavsiye etmesi ne güzel duygudur. O okuyanda başkalarına tavsiye etse  böylece güzellikler   insanlar arasında yayılarak toplumda  sevgi ve saygı yayılır.

Canım oğlum,

Ben küçükken de hacı amca  diye bildiklerimiz,  dedelerimizi kıskandıklarından  bizi  ima ederek “ O adamın torunu  okumaz, adam olmaz” falan derlerdi.  Ama bizler inat okuyarak okumaya aşık insanlar olduk.  O adamın onlarca torunlarından  sadece bir tanesi okudu.  Demek ki insan  sevdiklerinin   ve sevdiklerinin çocuk ve torunlarının okumasını ve gelişmesini istiyor ve  sadece sevmedikleri değil, onların çocuk ve torunlarının dahi gelişmesini istemiyor. Bunu hatırlatsan önyargılı olmakla veya sui zan etmekle  suçlanıyor insan hemen.

Canım oğlum,

Ben hep okuduklarımı  hem  sözlü olarak, hem de   yazarak  paylaşmayı  çok seviyorum. Bunu anlatınca sen diyeceksin ki, “ Baba, iyi güzel, anlatıyorsun, yazıyorsun da  kim dinliyor ve okuyor ki?” Bu konuda kendi açından haklı olabilirsin ama  benim  görevim  okumak, okuduklarıma güzellikler katarak anlatmak ve yazmak. Okumak istemeyen  veya dinlemek istemeyen olursa bu onların sorunu.  Çünkü toplumsal görevlerimizden bir tanesi de okuyan ve anlayan, yani bilgi sahibi  olan insan  bunu paylaşmak ile görevli. Onu dinlemeyen olursa o zaman  sorun dinlemeyende, kötü konuşan insanları dinlerse de gene onun sorunu.

Sevgili oğlum,

Dinleyen az, okuyan az. Boş konuşan çok, kötülük düşünen  çok, biz okumayalım veya yazmayalım, konuşmayalım” gibi bir düşünce ve yaşamın içinde olamayız. Çünkü biz çoğunluğun ne yaptıkları ile alakadar olmadan neye inanıyorsak, neyin güzel ve iyi olduğunu düşünüyorsak onun peşinde olmalıyız. Çoğunluk yanlış  peşindeyse ne yapacağız?  Biz “dedelerimiz böyle inanıyordu  ya da düşünüyordu “ diyerek gelişmeyecek miyiz?  Biz babalarımızdan ve dedelerimizden  daha ileri olmak zorunda değil miyiz?  Biz dedelerimizden sadece ibret alarak geleceğe bakmak zorundayız. Bunu hiç unutmadan  geleceğe gözümüzü dikmeliyiz.

Canım oğlum,

Edebiyat sevgisi ile başladık. Edebiyatla devam edelim. Edebiyat edep kökünden  gelir. Yani edepli şeyleri anlatmak demek bence. Yani güzel ve güzellikleri yazılı ve sözlü uzun vadeli okunsun, asırlar boyunca okunan, dinlenen şeylere edebiyat diyoruz. Divan Edebiyatı, Halk Edebiyatı   gibi asırlardan  bu yana okunan şeyler değil mi edebiyat? Yani, güzellikleri paylaşmak değil mi? O halde  bizlerde edebiyatı severek, daha güzel şeyler ortaya koyarak,  ya da yazma  yeteneğimiz varsa,  daha güzelini yazarak insanlara anlatacağız. Okuyan ya da dinleyen olmazsa da o, onların sorunu olur bizim sorunumuz olmaktan çıkarak.

Canım oğlum,

Hep kıskançlıkların olduğu toplumda, insanlar en küçük bir başarıyı bile kıskanabilir. Mesela sınavdan güzel not alman sana önemli olmayabilir. “ Bunda ne var, normal öğrenci gibi dersi derste dinleyerek, anlayarak çalıştım ve hak ettiğim notu aldım.” Diye düşünsen de çalışmayı ve okumayı sevmeyen insan senin başarını  başka sebeplere bağlayabilir. Ortada bir şey yok iken 15 veya 20 sene önce sana yaptıkları  küçük bir iyiliği bile çok büyük iyilik gibi anlatabilir, hatta  yapmadıkları şeyleri bile yapmış gibi anlatabilirler. Ben bunları çok yaşadım. Hem de hayret ve ibretle. “Çalışmayan,  çaba harcamayan insanın işini şeytan verir” diyen atalarımız ne güzel söylemişler.

Canım oğlum,

Bu yüzden boş konuşmalara muhatap olmaktansa güzel yazılmış ve dilimizi güzel kullanmış, içimizden güzel hikayeler yazan  ve  o hikayelerde hep kötüler cezasını görürken, iyilerin mükafat gördüğü hikayeleri okumak bana zevk veriyor. Bu yüzden Mustafa Kutlu üstadın hikayelerini severek okudum sayende ve  Mustafa Kutlu hikayelerini  benimle tanıştırmandan  dolayı da sana teşekkür ediyorum.Sadece babalar oğullarını değil, oğullarda  babalarını güzel şeylerle tanıştırmalı böylece.

Sevgili oğlum,

Lise hayatında başlayan edebiyat sevginin hayatın boyunca devam etmesini ve  bunu çocuklarınla  çevrene de aşılamanı tavsiye ederim. Edebiyatı sevenin çok oldupu bir toplumda edepli insanlar  da çok olur ve o toplum edepli olduğunden huzur da bulur.

 

 
Toplam blog
: 1096
: 1558
Kayıt tarihi
: 28.12.07
 
 

1967 Tokat'ın  Pazar ilçesi doğumluyum. İşitme engelliyim. İstanbul Üniversitesi iktisat Fakültes..