Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ağustos '09

 
Kategori
Edebiyat
 

Edebiyatta romantizm (coşumculuk)

Edebiyatta romantizm (coşumculuk)
 

Edebiyat Masası


Güney Avrupa' nın yalınlığı, arılığı, açıklığı ve kuralcılığı ile belirlenen klasik edebiyatına karşıt olarak kuzey Avrupa' da düşe, coşkuya, bulanık düşüncelere verdiği önemle belirlenen romantik edebiyat gelişmeye başlamıştı.

Almanca "Die Romantik" kelimesinden gelen romantizm; Almanya'da ilk kullanılmasından on beş sene sonra Madame de Stael tarafından Fransa' da kullanılmış ve 1800 başlarında başlayan yeni bir edebiyat akımının adı olmuştur. Romantizm, klasik edebiyatın sanatçıyı kıskıvrak bağlayan, özgürlüğünü ve kişiliğini elinden alan baskıcı kurallarına karşı bir ayaklanmadır. Romantizm akla dayanan bu kuralları yıktıktan sonra, kişisel duyguların gürül gürül akmasına yol açan bir akım olmuştur.

XVIII. yüzyıl Fransız yazarlarının devamlı yazdıkları görüşe göre; toplum yaşamını iklim, siyasal kurumlar, din ve yasalar koşullandırır, kitlelerin düşünce yapısı da toplum yaşamı ile koşullanır. Özellikle, Fransız İhtilali ve sonrasında geçirilen büyük değişimler sonucu, insan romantik ve hüzünlü bir niteliğe bürünmüş, acılı bir yetersizlik ve eksiklik duygusu içinde kıvranır olmuştur.

Özellikle insan aklına seslenen klasik edebiyat böyle bir insanın yönelimlerini dile getiremezdi. Herkes için geçerli bir "kutsal" yoktur, artık. Ne kesin ilkelerden, ne sürekli kurumlardan ne de durmuş oturmuş düşünce ve inançlardan söz edilemezdi. "Bireycilik" gittikçe önem kazanmaya ve her şeyin önüne geçmeye başlamıştı. Bireyselliğin bu denli önem kazandığı bir ortamda, kişisel çıkar çabalarının gittikçe yoğunlaşması, kendini alabildiğine yalnız bulmaya başlayan bireyin başkaldırı ya da kaçışa yönelmesi doğaldır. Yaşanılması daha zor bir duruma dönüşen şehirlerin gürültü ve kargaşasından bunalan, yalnız ve anlaşılmamış kişinin en yakın sığınağı doğa olmuştur. Sanatçı, toplumla bağlantıları zayıfladığı oranda doğaya yaklaşır, insanlar arasında bir türlü bulamadığı sakinliği, rahatlığı ve dinlenişi doğada bulur. Bu yüzden sık sık seyahate çıkmaya başlar. Dünyanın dört bir tarafını dolaşma arzusundadır.

Romantikler, bir yandan doğada ve uzak iklimlerde acılarına ve umutsuzluklarına bir çıkış yolu ararken, bir yandan da geçmiş çağlara yönelmeye başlamışlardır. Kendi çağlarında bulamadıkları arılık ve güzelliği geçmiş çağlarda arama isteminden kaynaklanan bir yöneliştir, bu. Doğaldır ki aynı düşünce içinde bazı yazarlar da daha mutlu, daha aydınlık, daha barışçıl bir geleceğe özlem duymaya başlarlar; yeryüzüne en sonunda barış ve mutluluğun egemen olacağına ve buna katkıda bulunulması gerekliliğine inanırlar.

Bir çok sanatçı da toplumun sorunlarına daha yakın bir ilgi göstermeye, özellikle de toplumun dışına atılmış insanların, yoksulların, hırsızların, haydutların, satılık kadınların kaderleri üzerine sevgiyle eğilmeye; kendileri gibi bu insanlarca da benimsenmeyen toplumsal koşulları değiştirmek için yollar arama yönelmişlerdir.

Romantizmi hazırlayan sanatçıların başında Rousseau gelmektedir. Chateaubriand, Madam de Stael, Senancour eserleriyle romantik ruhu hazırladılar. Romantizmi körükleyen eserler hep şiir kitapları olmuştur. Lamartine, Hugo, Alfred de Vigny peş peşe şiir kitapları yayınlamaya başladılar. Ancak romantizm, engin ölçüsünü ilkin şiirde bulmakla beraber, tıpkı klasisizm gibi açık anlamını tiyatroda kazanmıştır. Her iki akım için gerçek savaş alanı da tiyatro olmuştur.

Romantizm, bir yandan klasisizmin sert kurallarına karşı bir ayaklanma bir yandan da duygunluk, geçmişe özlem, doğa duygusu, zaman ve çevreden kaçıştır.

SÜRECEK ...

 
Toplam blog
: 237
: 361
Kayıt tarihi
: 22.11.06
 
 

1949 Antalya doğumlu, ANSAN üyesi Orman Yüksek Mühendisi, ressam ve öykü yazarıyım. KAKTÜS MEDYA ..