Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Haziran '12

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Ege'nin en kuzeyi Enez

Ege'nin en kuzeyi Enez
 

Saklı cennet


Enez, Saros Körfezi’nde bulunan yaz sezonunda büyük turizm patlaması yaşayan tatil köylerinden biri. Ekonomisi genelde turizme dayalı, Uzun kumsalları ve tertemiz ve berrak deniziyle Enez, tatilcilere mükemmel bir tatil keyfi sunmaktadır.

İstanbul ve Trakya üniversitelerinin kampüsleri de bulunmakta olup, Edirnede güneşin sessizce ve derinden batışının en iyi görülebildiği yer Enezdir. Kumsallarının uzunluğu ve denizinin berraklığı yerli yabancı tüm turistleri kendisine çekmektedir. Sahili bir yana bırakın Enez’de gezip görebileceğiniz bir çok yer vardır. Bunlardan en önemlileri; Akropol deki Enez Kalesi, Kale içinde Bazilika planında Ayasofya kilisesi (Fatih Camii), Has Yunus Kaptan Türbesi, Deveci Hanı, Roma yolu kalıntıları ve Osmanlı Kervansaraylarıdır.

Bundan tam yedi yıl önce eşim Nuray ve ben izinlerimizi almış, elimizde bir miktar memurların biriktirdiği para kadar para varken bir haftalık tatil yapacak yer arıyorduk, Marmara ve Karadenizin dışında nereye gidebilirizin hesabını yapıyorduk. Arabamızın yağını, suyunu kontrol ettik, ufak bir bakım yaptırdık.  Tam koruyuculu güneş kremleri, mayoları, gerekli olan bir takım eşyaları da alarak evi kilitleyip oğlum Merthan ve kızım Gülce ile beraber İstanbuldan yola çıktık. Egenin en kuzeyini hedeflemiştik, burası Enezdi.  “Nerede kalınır, ne yenir, ne yapılır” sorularının yanıtlarını çok net olarak bilmiyorduk. Bu tatil bizim için bir keşif ve bilinmezliklerle doluydu.  Biz hep şunu hayal ediyorduk “Dünyanın belki de en güzel bölgesine, mavi sulara, Temiz, oksijeni bol havaya,her dem yeşil çamlara, Çam ve deniz kokulu rüzgara, nazlı zeytinlere” doğru bir tatil olacaktı.

İnsan, İstanbulun kaosundan kurtulduğu zaman, kendini başka türlü hür hissediyor. Sanki üzerinden yük kalkıyor, sanki güneş başka türlü parlıyor. Yol boyu yeşillik ve çiçekleri izleyip yolculuk yaparken, Tekirdağ’ın gitgide değişen siluetine hayretle izlerken, hani gelenektir ya, Tekirdağın içinde ana yola yakın bir köfteciye girdik. Çorba, salata, ayran ve köfteyle karnımızı doyurduktan sonra tekrar yola devam ettik. Yavaş yavaş Trakya’dan Egeye doğru dönüyorduk. Ayçiçeği tarlaları, tek şerit yol, verandalı kahveler, Çatı ve ağaçlardaki leylek yuvaları, yollarda ağır aksak yürüyen kaplumbağalar, sokaklarda oynayan sarı saçlı çocuklar, panoramayı tamamlıyordu. Sanki gitgide geriye, temize, bakire, doğal yaşama ilerliyorduk.  Ege Denizine gidiyorduk ama Ege insanlarını değil, Trakya insanlarını görüyorduk. Ege insanı ile Trakya insanının karakter özellikleri çok farklı değildi. Ancak, Trakya Ege’ye göre dışarı daha az açılmış olduğu için Trakya insanı özelliklerini daha duru tutmuştu.

Neyse, Enez’in küçücük meydanına vardık, yerleşik nüfusu sadece 3 bin 500. Yazın, daha çok, Edirne, Kırklareli, Tekirdağ ve İstanbul’dan gelen yazlıkçılarla nüfus artıyor. Enezde birkaç sorulan sorudan sonra doğru Altınkum sahiline gidiyor ve orada karşılaştığımız emlakçı Raman Aga vasıtası ile Fırat sitesinde bir haftalık bir yazlık kiralıyoruz. Aman Allahım oda ne? İnanılmaz bir sivrisinek baskını ve bedenimizin tüm çıplak yerleri kabartı halinde, kabus gibi.

Ama tüm bunlar bizi yıldırmıyor. Artık her yaz gider oldmuştuk, bu sefer kardeşlerimide götürerek. Üçüncü yılın sonunda Yazlık almaya karar verdik, emlakçılarla arama tarama çabalarımıza kardeşlerimi de katmıştık özellikle şimdi Dıyarbakırda görev yapan kardeşim Fazlı Enezin denizine ve ormanına hayran kalmıştı. Şansımız yaver gitti ve Turkuaz sitesinden borç harç kredi alarak bir yazlık satın aldık. Artık her yaz Rizeye Köye gitmek yerine uçsuz bucaksız tertemiz denize, onurlu sevecen namuslu insanların yaşadığı, hırsızlığın asla olmadığı Eneze gidiyoruz. Enezin insanı, dışa çok açılmamış ama yabancıya çok açıklar. Galiba, dünyayla en barışık insanlar Enezde yaşıyor diye etki bıraktılar bende. Değil kavga, bağırış çağırışı dahi doğru dürüst bilmiyorlar. Enezde insan gürültüsü duymuyorsunuz. Barışsever ve dingin ruhlarında alkolün ne kadar etkisi var, bilmiyorum. İçkiye çok düşkünler, içki onları agresif değil, tersine yumuşacık insanlar yapıyor. Çok verimli topraklarda yaşıyorlar. Bir Rizeli olarak yeşilin her tonunu bilirim ama Enezde gerçekten yeşil, yemyeşil. Hele hele ağustos ayında büyüyen ayçiçekleri, yeşilin arasına sarıyı da serpiştirince dağların, ovaların renk cümbüşüne doyum olmuyor.  Her türlü meyve ve sebzenin bol bol yetiştiği Enezde hayat da çok ucuz, Cuma günleri pazarından her şeyi temin edebilirsiniz.  Köylüler kendi ürünlerini satıyor pazarda, organik ve ucuz. Sonra İstanbula dönünce manavlarına bir süre düşman kesiliyor insan. Enezde hayat sakin ve dingin. Hemen hemen herkes meseleleri mesele yapmadan yaşamayı beceriyor.

Enez, unutulmuşluğun yanında İstanbul'a yakınlığı ile İstanbul'dan kaçanların, ileriyi görüp yatırım yapanların yeni yurtları olarak sayılıyor. Keşke eski bakirliğine devam etse, doğallığı yok olmasa bu bencilce bir istek ama her yıl daha çok kalabalıklaşıyor daha çok yozlaşıyor, zamanın ve insanın olumsuz etkilerine direnemiyor Enezde.

Enezde, Turnalı göller denizle karışıyor, hem tatlı hem de tuzlu su Balıkları ise çok lezzetli. Bir mühendis olarak ise Enezin yerel yönetim eksikliğini şiddetle yaşadığımı ifade etmeliyim. Son zamanlarda iyi niyetli bir şeyler yapılmaya çalışılsa da, bir çiçek dahi dikilmemiş, doğru dürüst yol yapılmamış, Plajlara su götürülmemiş, duş yok, sinek sorunu kimsende olsa devam ediyor. Ama hammadde çok güzel. Sabah, serin ve taze denizde yüzüp, göllere, ormanlara vurabilirsin kendini.  Alexandroplis-Dedeağaça kadar engin manzarayı seyredebilirsin, Mutlulukla.

Ne olursa olsun, sivri sinekleri ile, yerel yönetim eksikliği ile, tozlu yolları ile Enez bağımlılık yapan, gittiğinde kimsenin vaz geçemedeği iyi bir tatil yeridir.  Enezin sahilinden sevgi ile.

 

Nizamettin BİBER

Uzman İnşaat Mühendisi

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..