Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Nisan '21

 
Kategori
Güncel
 

EĞİTİMLİ EĞİTİMSİZ VE SONUÇ

 

Bizde genel bir kanı var; standart okullara gitmemiş, medeni olmanın sözde tarifi olan kitapları okumamış kişilere cahil deniyor. Bence çok yanlış:  Sorun; cahillik ya da bilmemezlik, insanın kafasının çalışmaması değil, bu durum cahillikten öte bir şey:

Bizde tasarım tamamen farklı; ne tasarımı? Toplum tasarımı. Hilekârlık hile yapma düzeni, nasıl? Sabrınız olursa anlatayım:

Benim de içinde bulunduğum gruplar eskiden başta çocuk yaşta insanlar yazları amelelik yapmak üzere uzaklara fındık bahçelerine giderdi. On on beş kişiden başlayan bir grup halinde gidilen yerlerde o küçücük çocuklar birileri onları gözlediği zaman şahin gibi saldırırlar, onları izleyen gözler başka yere bakınca o zaman elense yaparlardı. Kim öğretmişti onlara sahtekârlığı? Elbette aileleri değilse çevrelerinden öğrenmişlerdi. Bana çok garip gelirdi. Durum böyleydi.

Sonra yine bir grupla sabah erkenden pazara gidiyorum; annem rahmetli de tereyağı, peynir falan yük yapmış tabi o zamanlar pazara arabayla gidilmiyor atlarla aynı köylüler hep beraberce ve kafileler halinde gidiliyor. Pazar yeri dediğim bir Perşembe günü iki ilin ortasında bir yaylada takas veya satış usulüyle oluyor. Kafileden iki erkek kendi aralarında konuşuyorlar: “Sabah erkenden kalktım ve dua ettim, birkaç Kilci kandırmak için” diyor. Tabi Kilcilerin ne diye dua ettiğinden haberi yok! (Ordu ilinin Aybastı ilçesi ile Tokat ilinin Reşadiye ilçesi sınırdaştır. Her iki ilçe farklı illere ve farklı iklimlere sahip olduklarından birinde olanlar diğerinde olmaz. Köylüler de kendi aralarında bir takas sistemi geliştirmişler her Perşembe günü, medyada da zaman zaman gündeme gelen Perşembe yaylasında takas yapıyorlar.)

Neyse köyde başka daha nice anılar var da uzatmayalım: şehre inelim bakalım şehirde ne varmış? Üniversite yıllarım;

Bir kafe barda çalışıyorum: ön bahçede çaya bakan bir arkadaş var. Akşama kadar beraber çalışıyoruz. Ben, bar restoran kısmında o bahçe kafeterya kısmında. Akşam olunca beraber çıkıyoruz. Öğreniyorum ki bu arkadaş otelde kalıyor. Şaşırıyorum ama yine de konduramıyorum. Unutmayın! İnsan önce karşısındaki insanda kendini görür. Meğerse uzun zaman sonra o bizzat kendisi anlatınca anlıyorum; bu bizim arkadaş da meğerse içeriden beş çay getirip dördünün parasını içeriye veriyormuş. Orada bir açık nokta yakalamış oradan yürüyormuş…

Sonra başka bir yerde, daha sonra birçok yerde çalıştım; elemanlar yaşları ne olursa olsun mutlaka bir şekilde tırtıklıyorlardı. Patronlar biliyor muydu? Herhalde tahmin ediyorlardı. Çünkü onların da kendince çalışanları ölçme yöntemleri, bir şekilde durumu kontrol eden adamları vardı. Dürüst adamı bir şekilde anlıyorlardı, sahtekârı da ama yine de iş çok büyük değilse bir şekilde göz yumuyorlardı. Sanki nasılsa çalar o yüzden az verelim üstünü bir şekilde tamamlar anlayışı hemen her yerde uygulanan bir yöntemdi… Kendimi övmek için söylemiyorum ama bu işlerin içine hiçbir şekilde girmedim. Bizzat mafyaya ait işletmeler dahi ki bunların nereler olduğunu herkes aslında bilir; işten ayrılırken kendi rızalarıyla fazladan para vererek beni uğurladılar. Bu işletmelerden biri Diyarbakırlılara aitti. Fettah isminde birisi bakıyordu işlere ama yukarıda gündüzleri hiçbir şekilde dışarıyla kafasını uzatması bile yasak biri vardı. Ben sormadım onlar da bir şey demediler. Yine bir yaz çalıştım, okullar açılırken Fettah Bey’e gittim, “benim okulum açılıyor, bunu daha önce de size söylemiştim, o yüzden bu hafta ayrılmam gerekiyor Fettah Bey” dedim. Fettah Bey hesabı çıkardı. Yanlış hatırlamıyorsam anlaştığımız rakamın iki katını verdi. Tabi ben itiraz edince “biz seni tanıyoruz, bu senin öğrenci olduğundan bizim de sana karınca kararınca bir katkımız” diyerek beni uğurlamasını hiç unutmam. Hâlbuki adamlar bana bir kuruş dahi vermeseler benim pek de yapabileceğim bir şey, hiçbir şey yoktu. Dürüstlüğün ödülü olmaz diye düşünülür bence yanlıştır. Çoğu zaman dürüstlük kazandırır. Kazandırır derken dünyaları kazandırmaz elbette sizi öyle hemencecik kat yat sahibi yapmaz ama iş bulmanızda yardımcı olur. Her ürünün bir marka değeri yoktur. Marka anlamında her insanın da bir değeri vardır ve bu değer zamanla oluşur. Dürüstlüğü kullanan, dürüst insanı keriz yerine koymaya çalışan olmaz mı? Zaten de problem burada. Dürüstlük bizde zamanla eriyen bir değer haline geldi.

Para kazanmak, vahşi kapitalizmin en temel ilkesi olunca ve suç işleyenlerin dahi suçları bir şekilde birilerince üstlenilince gerçek suçlular günden güne daha fazla özgürleştiler. Neticede çocuğunu sağlığına kavuşturmak için böbreğini satan adam, açlıktan ölmek üzere olan başka bir insan aç kalmamak için hırsızlık yaparsa bu insanı kim yadırgayabilir?

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..