- Kategori
- Aile
Eksik etek kızlarımız

ŞİŞEDE DURDUĞU GİBİ DURMUYOR.
Saat Sabaha karşı bir buçuk, az önce hastahaneden geldik. Gayet sağlıklı olan oğlum gece saat onda iki, büklüm oldu ve acıdan kıvrandı. Ne olduğunu anlamadık. Kasıklarını tutuyordu, üşüttüğünü zannettik. İki saate yakın baktım, çocukta değişiklik yoktu. Hemen en yakın hastahaneye acile gittik.
Tahliller, rontgenler... derken sonuçta apandist çıktı.
Biz acile gittiğimizde bir hasta vardı, danışmadaki görevliye espri yaptım. "Biz gelince ışıkları yaktınız, hastane şenlendi." dedim. Demez olaydım.
Taksiler korna basa basa acilin önüne dizildi. Doktor bizi bırakıp dışarı koştu. Tekerlekli sandalyeler kapıya geldi ve araçtan bir genç kız çıktı.
Kafayı tutamıyor, yan tarafı şiş, gözleri yarı kapalı ve kaymış.
Geri kalan arabalardan hiç abartmıyorum, 14 kişi daha indi. Etrafta bağırıştılar. Taksiciler de içeri girdi. Kızın kardeşi olan kişi sürekli "Ebru" diye bağırdı.
Doktor yanımızda müdahale ettiği için ben de duyuyordum.
Gençler eğlence mekanına gitmişler, içkiyi kaçırmışlar. Kızımız iki bira, arkasından viski, son olarak da iki kadeh votka içmiş. Doktor sonra ne oldu, kafası nasıl şişti? diye sorunca kardeşi cevap verdi.
-Ya benim kalkınca gözüm karardı (Artık o da neler içtiyse...) ,ablam sandalyeyi görmedi, ben onu tutamadım.... falan filan.
Hepsinin kafası güzeldi. Bu arada ateşi çıkan iki bebek ile kolu şişen 10 yaşlarında bir çocuk; bulantıyla gelen bir nişanlı çift ve apandisit için gelen bizler bekliyorduk.
Başını çarptığı için doktor onu ambulansla büyük bir sağlık kurumuna göndereceğini söyledi. Ailenizden biri gelsin dedi, o anda itiraz ettiler. Arkadaş imzalasa olmaz mı diye. Doktor red etti. Bizle odasına gitti, oğluma baktı, iğnelerini yazdı.
O sırada da "Ablacım, görüyor musunuz? ailesi okuması için yollamış, hallerine bakın. Nasıl genç bunlar." dedi. Bu arada taksiciler para için beklediler.
O kadar yüksek sesle konuşuyorlardı ki, hasta ve yakınları kızdılar. Hemşire telefonla ailesini çağırmasını istedi. Kardeşi İskenderun'da olduklarını ve babasının ya da amcasının gelme durumunda kendilerini böyle görünce öldüreceklerini söylediler. Korkudan aramadılar. Adana da akraba varsa arayın dendi. Bu defa nişanlısı olmaz mı deyip, birini çağırdılar. Doktor kızımızla ilgilendiğinden herkes bekledi.
10-15 dk. içinde iki genç geldi, bu arada ikisi paralarını birleştirip taksiyi ödediler.
Kızlara öğrenciler mi diye soran hemşire sorduğuna pişman oldu. Adana'ya üniversite okumaya geldiklerini, ama okulu bıraktıklarını, ailelerinin haberi olmadığı için çağırmaya korktuklarını, sosyal güvencelerinin de olmadığını anlattılar. Bunu anlatan kızın kardeşiydi ve sallanarak konuşuyordu,saçları dağılmış, çantasının üstüne taktığı montunun kolları da yerde sürünüyordu. Diğer gençlerde ayakta duramıyordu, kaldırımlara omuz omuza oturdular.
Sonra doktor bunları başka hastaneye sevk etti, ambulansla yolladı. Giderken paraları olmadığından nasıl gidecekler diye telaşlandılar. Gece o saatte otobüs-dolmuşta yoktu.Aralarından biri karşı bankamatikten koşarak para çekti.
Yaaa... üzülerek seyrettim. İzlemek zorunda kaldım. Benimde kızım var ve Ankara'da üniversitede okuyor.
O alkol komasındaki kızın sedyedeki şok halini gördüm, gözleri kaymıştı.
Ben ailesine kızdım. Mutlaka çok sıkmışlardır, onlarda iki kardeş okuyoruz diye aileden aldıkları paralarla hayatlarını yaşadıklarını zannediyorlardı.
Kardeşi yaptıklarının yanlış olduğunun farkında değildi. Giderken "Deli Ebru, içmesini bilmiyor. Ona dedim, votka birden içilmez. Yavaş yavaş içeceksin... Ama dinlemedi."
Bakın, Ebru hızlı votka içtiği için olmuş sanıyor. Votkadan önce içtikleri bira ve viski birşey yapmamış demek ki.
Size bunları aktarırken, oğlumun başucunda bekliyorum. Bulantısı olmadı. Sabaha kadar olursa acile döneceğiz. İğnelerin etkisiyle uyuyor.
Rabbim, evlatlarımızı korusun.
Lütfen, çocuklarımızı kısıtlayarak, korkutarak kendimizden uzaklaştırmayalım. Onların en yakın arkadaşları olalım. Yaptıkları ne olursa olsun, başları sıkıştığında ilk arayacakları anne baba olarak bizler aranalım.
Aksi halde anne -babalar sabaha karşı sıcak yataklarında yatarken evlatları beş parasız ve çaresiz, dost sandıkları kişilerle çırpınır dururlar.