Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Mart '11

 
Kategori
Teknoloji
 

Elektronik gözetleme, Echelon ya da gözetim toplumuna doğru

Elektronik gözetleme, Echelon ya da gözetim toplumuna doğru
 

Bunun adı Echelon diyenler, daha ötesinin daha yakınımızda olduğunu bilmeliler. Artık çok geç, çok!


Günümüz bilişim teknolojisinin geldiği seviye, aslında ilan edilen ve piyasa ürünlerinde kullanıcılara tanıtılan seviyenin çok üzerinde. Eskiden de böyleydi, şimdi de böyle. Mesela bundan 20 yıl önce, 90’lı yılların başında, piyasa daha 386’lardan yeni-yeni kurtulurken; yani 486’lar ve bir seviye daha gelişmiş çipler olan 487’ler ancak üniversite ve askeri merkezlerde kullanılabiliyordu. Ülkemiz o gün de şimdiki gibi satın al kullan politikası ile sömürülmekteydi. Piyasada, işlemci hızı: 90 Mhz civarında bilinirken çok daha üstün özelliklere sahip makineler vardı. DIGITAL tarafından geliştirilen ve bugünkü Windows işletim sistemleri serisinin esin kaynağı olan NT’nin üretilme amacı olan ALPHA serisi bilgisayarlar neredeyse bugünün işlem gücüne sahiptiler. (NT ALPHA için geliştirildi. Ama OpenVMS sistemi daha verimli kullanıyordu.) Bunlar bile BİLİNİYOR olduğuna göre geri kalmış demektir. Ki halkın kullanımında ALPHA serisi bilgisayarlar mevcuttu değildi. Araştırma merkezlerinde ve çok özel yerlerde vardı. 

PEKİ GÜNÜMÜZDE:
Yapay zeka üzerine odaklanan bilişim sektörü, hem yazılımcılık kolunu, hem de otomasyon kolunu bu ana konuya odaklandırmış durumda. Burada sözünü ettiğim ana konu o kadar genişledi ki açık kaynaklı ve GNU lisanslı kodlar internette gezinir hale geldi. Fotoğraf makinenizde ve kameralarda görüntünün analizini yapıp insan kafalarını yakalayan özellikler bu tür yapay zeka yazılımlarının ilk örnekleridir. Bunların işlediği verilere ‘Biyo-metrik veri’ deniliyor. Bu verilerin içerisinde kişinin bedensel özelliklerinin geometri yolu ile sayısallaştırılmış bilgileri var. Yüzünüzün görüntüsünü bir antropolog gibi inceleyen yazılım, kemik yapınız, göz ve kulak ölçüleriniz gibi verileri kaydedebiliyor. 

Bu bilgileri kimliğiniz ile eşleştirmesi için sistem üzerinde herhangi bir noktada kimlik bilgilerinizi girdiğinizi görmesi yeterli. Mesela banka ile bağlantılı bir yazılım sistemi ATM’den para çekerken sizin kimlik bilginizi görüntünüz ile eşleştirebilir. Yada kredi kartı ile ödeme yaptığınız sırada market kamerasının bu bilgileri eşleştirmesi mümkün. 

Siz istemeseniz de hastane, okul, işyeri, pastane, kafe ve sokaklarda girip çıktığınız, konuştuğunuz yada selamlaştığınız kişilere kadar büyük bir toplumsal matriste (1-1) birebirden (n-n) ye kadar sınırsız bir toplumsal ilişki sanal matrisi mevcut. 

Bir süre sonra bu matrisin analizine doğru giden süreç iyice gelişecek. Böylece istatistiğin bir dalı olacak olan: “itarasyonel riskler analizi” yapılmaya başlanacak. Elimizdeki toplumsal hareket matrisi geliştikçe normallik hali için bazı kıt beyinli yöneticiler öngörüler yapacaklar. Risk gördükleri olay ve işlere yönelecek (yada yönelme ihtimali) olanları müdahaleler ile engellemeye çalışacaklar! Matris elimizde gitgide büyüyecek! Suç profili, suçlu profili, suçluluk oluşturan toplumsal özellikler hesaplanacak. Öncelikli fonksiyonu sosyoloji gibi insani bir bilim alanında hizmet verebileceği düşünülen sanal bir model oluşturulacak. 

Sonuçta ortaya bir sosyolojik analiz simülatörü çıkacak. Buna benzer senaryoları 80 ve 90’lı yıllarda izlerken birer fantezi olarak görenler 87 yılında bir banka reklamına çıkan küçük kızın hayalini hatırlasınlar. 15-16 yaşlarında bir kız ekrana çıkıp: 

- “Bir gözlük olsa; binaları, daha inşa edilmeden önce, varmış gibi gezebileceğimiz sistemler olsa... Tasarladığımız eşyaları, olmayan evimize dizip nasıl göründüğüne bakabilsek, odalarında, koridorlarında, mutfağında dolaşabilsek...” Demişti. Sanırım İş Bankası reklamıydı. Ama aradan geçen zaman içerisinde o kızın hayallerinin nasıl gerçekleştiğine bizzat şahit oldum. 

Bugün mimarlar bilgisayar ekranında birkaç tuşa dokunarak projelerini müşterilerine gezdirebiliyorlar. Simülatör teknolojisi o kadar gelişti ki milyonlarca insanı milyarlarca noktada izlemek için trilyonlarca veriyi işleyen bilgisayarlar var. 

Bugün öyle analiz teknikleri mevcut ki; 200 kelimelik bir yazıdan kişiye ulaşmak mümkün. Yani serbest ruh hali ile (bu tekniğin varlığını göz önüne almadan) yazılmış 200 kelimelik bir metinden yola çıkarak o kişinin yazılarının tümünü onaylamak yada bir yazının kime ait olduğunu tespit etmek mümkün. Bu analiz özellikle internet ortamında yazı paylaşanlar için uygulanması çok kolay bir teknik. 

Avustralya’da kaçırılan bir Japon genç kız, 2003 yılında kaçıran kişinin blog yazılarında kullandığı yazı stili, yerel bir gazetedeki yazı stili ile örtüştüğünün tespit edilmesi sayesinde bulundu. Yazar her iki yazı alanında da büyük “O” harflerinin yerine “0” sıfır yazıyordu. Bugün bu tür analizleri yapmak için süper bilgisayarlar mevcut! Mesela; Rusya’dan yayıldığı iddia edilen bir virüste kodcunun Türkiye’ye özgü karakter seti kodu unutması gibi... 

Bu gün her ne kadar, Kars’taki çiftçiye, olmayan traktörü için, köprü geçiş cezası kesecek geri zekalı uygulamalar yaşanıyorsa da bu dengesizliklerin temel nedeni: ÇÜRÜMÜŞ BÜROKRASİNİN GÜNÜMÜZ ŞARTLARINDA ZORUNLU BİR PARAZİT OLARAK ÜLKEMİZİ KEMİRMESİDİR. Bu çürük yumurtalar ayıklanıp, sistemler tümüyle makinelere teslim edildiğinde kusursuza doğru çok büyük bir adım atılacak. 

Hep sevgi ile kalın.
Gerçi, makineler gelince bizlere de gerek kalmayacak! 

Murat SEVGİ
 

 
Toplam blog
: 370
: 1092
Kayıt tarihi
: 10.07.08
 
 

1969 doğumlu. Tasarımcı, endüstriyel otomasyon sistemleri için yazılım geliştiriyor. Yüksek öğren..