Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Şubat '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Emekli hayat, oh ne rahat (!?)

Bugün 02 Şubat 2012 Perşembe günü sabahı… Yatağan’daki evimin penceresinden, ince ince yağan yılın ilk karını seyrediyorum…

Acaba bu sefer tutacak mı? Her yer beyaza bürünüp, benim İlçemde de, sayın Çiller’in “Beyaz Sayfası” gibi yeni ve bir temiz sayfa açılacak mı, yoksa ardından yine yağmura çevirip, hevesimizi bu yıl da kursağımızda mı bırakacaktı?

Geçen yıl da böyle olmuştu: Meteorolojiye güvenip, iki gün sonra yağacak olan karın helvasını yapmak için taa Menteşe’den pekmez getirtmiş, yıllardır giymeyi unuttuğum deri eldivenlerimin tekini ancak bulabilmiş, güvelerin tırtıkladığı ve tepesinden de bir delik açtıkları yün kar başlığımı giyip, yine aynı pencerenin önünde iki gün beyhude beklemiştim…

Evet, kar yağışı biraz artınca hemen hanıma koşup müjdeli haberi verdim. O kadar çok sevinmiş olmalıydı ki, yattığı yerden arkasına dönüp; “Bana ne!? Yine soğuk olacak, yine komşuya giderken kardan kayıp düşeceğim, apartman önündeki yavru kedi – köpeklerin dini titreyecek! Bunun nesi müjde!?” deyip, battaniyeyi tepesine kadar çekip, vurdu kafayı yattı…

Ben yine pencere önündeki nöbetime koştum. Birkaç yılda bir rastladığım manzaranın keyfini, yaşlandıkça daha da aksileşen bu benim evin “Hanımsal Alanlar Komutanı” yüzünden kaçıracak değildim ya?

İrileşen kar tanelerini izlerken, İşadamı Turgay’ın tank misali beyaz arabasının altına yan yatan ve apartmanlarımızın ortak malı olan Fino cinsi köpeğimiz Tobi, üç eniğini emzirtiyordu. Hayatlarında ilk defa kar gören yavrular, zaman zaman annelerinin sıcak memesini bırakıp, arabanın altından çıkarak, iri kar tanelerini tutmaya çalışıyor, yerdeki karları yalıyor, sonra pek anlam veremedikleri bu beyaz ve soğuk nesne için, yüzlerini buruşturarak geri dönüyor, annelerinin sıcak sütünü emmeye koşuyorlardı.

Ortak mallarımız olan kedilerimiz Tekir ile Alaca, sıcak kalorifer boruları üzerine uzanmış, ara sıra pençeleriyle yağan kar tanelerini tutmaya çalışarak eğleniyor; arada bir, yere yiyecek bulmaya inen kuşların peşinden koşuyorlardı…

Karşılıklı pencerelerini açan komşu kadınlar, TV’de oynamakta olan bazı dizilerdeki kötü karakter rolündeki insanları çekiştiriyor, evlenme programlarında birbirlerine talip olan eşlerin uyumsuzlukları hakkında ahkâm kesiyor; “O emekli adamdan koca mı olur!? O boya küpü kadından, eve karı mı olur!?” diyorlardı…

Aaa… Bir de baktım ki; iki aydır borcumu ödeyemediğim marketçimiz Emin, aracıyla komşuların siparişlerini getiriyor. Zati market önünden günlerdir geçmiyor, arka yoldan eve geliyordum. Hemen beni görmesin diye penceremi kapatıp, perdenin arkasından dikizleyebilecek kadar içeri çekildim…

Biraz nazlı yağmaya başlayan karlara bakarken düşündüm: “Yahu, geçen yıl kalorifer parası ayda 150 liraydı, bu yıl 200 lira oldu, yani % 33 zam gelmiş… Ekmek 60 kuruş idi, 75 kuruşa çıktı, % 25 zamlanmış. Geçen yıl ayda 45 lira elektrik faturası öderken, bu yıl 78 lira gelmeye başladı, ortalama % 40 zamlanmış… Et 18 lira idi, 28 liraya fırladı… Eee, bu ne demektir? Bu ülkede enflasyon en az % 25 ile % 30 demek değil midir? Niye bizim tam emekli maaşlarına zam verilecekken, bu gözünü sevdiğim enflasyonunun ayağı kayıp da, niye hep % 9’lara düşer  ve biz emeklilere % 5 gibi gülünç zamlar verilir ki!?

Bayramlık ağzım dolusu bu enflasyon hesabı uzmanlarına “iyi dileklerimi (!)” bildirip, penceremden çekilirken haykırdım: “Emekli ve lüküs hayat, oh ne rahat/ Ah bir de paran olsaydı, garibim Murat!..”

2 Şubat 2012/ Sakin KOŞAR…

    

  

 
Toplam blog
: 191
: 753
Kayıt tarihi
: 09.08.08
 
 

16/07/1951 Bozüyük / Yatağan / Muğla doğumlu, 1970 Isparta - Gönen mezunu, 1986 Anadolu Üniversit..