- Kategori
- Tarih
Enver Paşa ve İttihat Terakki Soykırım mı yaptı? Ermeni sorunu (2)
Osmanlı Devlet Yönetim Biçimi[Millet Sistemi]
Bugün batılı tarihçelerin ve siyaset adamlarının Ermeni Soykırımı[!] olarak görmeye çalıştıkları olaylar zincirinin ele alınma yöntemi, ulaşılan sonucu da etkilemektedir. Söylemek istediğim şey, bu görüş açısından bakılınca,19uncu yüzyılda Osmanlı Devletinde yalnız Müslüman Türkler ile Hristiyan Ermeniler yaşıyormuş gibi algılanıp tahlil yapılmaya çalışılmaktadır ki ulaştığı sonuç bir yanlışlıktır. Hâlbuki aynı dönemdeki Osmanlı nüfusu ayrıntılı olarak incelenirse;
1- 881/82-83 nüfus sayımı sonuçlarına göre;
Müslümanlar.........9 333 671......%77.34
Rumlar ....... 1 325 735........%10.99
Ermeniler ..........974 186 ...........%8.8
Yahudiler ............. 90 605 ..............%0.75
Diğer bazı dinlere mensupların oranı %2.84 olmak kaydı ile, toplam 12 064 186 olduğu görülür. Bu rakam içinde gayrimüslim unsur %22.66 oranındadır. Bu da bize Ermenilerin aynı dönemde Osmanlı vatandaşı gayrimüslimler arasında ancak ikinci nüfus yoğunluğuna sahip olduklarını göstermektedir. Yani imparatorlukta yalnız Türkler ve Ermeniler yaşamamakta, çok çeşitli milletlerden insanlar yaşamaktadır
Bu ön bilginin ardından Osmanlı’nın yönetim biçimini de yani ‘Millet Sistemini 'de anlatınca konu daha da anlaşılır hale gelecektir.
Millet Sistemi
Millet kelimesinin modern "nation’" karşılaması oldukça yenidir. 20nci yüzyıla kadar Osmanlı literatüründe millet; ’aynı dine[ veya mezhebe]inanan insan topluluğunu ifade etmek için kullanılmıştır.
Osmanlı, Müslümanları tek millet, gayrimüslimleri de inandıkları din veya mezhebe göre ayrı ayrı milletler olarak tanımlamış; siyasi, idari ve sosyal organizasyonları da bu ayrımın temelinde geliştirmiştir. İslam hukukunun getirdiği esaslara ve kayıtlamalara bağlı kalarak gerçekleştirilen bu organizasyonda her dini topluluk yarı özerk siyasal ve sosyal ayrı bir birim oluşturmakta, bu birimlerin meydana getirdiği sisteme de’ Millet Sistemi’ adı verilmektedir.
Gayrimüslimlerle zimmet antlaşması yapılır ve gayrimüslimlere bir statü kazandırıldı. Bu statüye ‘Zimmi’ adı verilirdi. Bu antlaşma ile Zimmiler, Müslümanlardan farklı bir hukuka tabi olmayı kabul ederler. Medeni hukuk açısından bir Müslümana eşit temyiz kabiliyetini haizdir. Mali, idari ve adli açıdan kendi cemaatleri üzerinde hüküm sahibiydiler. Kendi dinlerine göre ve dilleriyle eğitim yapma, dini örgütlemelerini devam ettirme, vakıf kurma, hastahane ve yetimhane açma gibi hakları vardır.
Görüldüğü gibi gayrimüslimlere önemli ölçüde bir özerklik tanınıyordu. 'millet Sistemi ’bir özerk cemaat yapılanmasının, siyasi birlik altında oluşturduğu mozaik in adıdır.
Yukarıda ayrıntılı olarak verdiğimiz sistem bir imparatorluğun yaklaşık 600 yıl boyunca uyguladığı yönetim biçimidir.
Şimdi asıl sorular sorulabilir. Neden 600 yıl boyunca tüm tebaasına, Müslüman ya da gayrimüslim olsun, sahip çıkan bir imparatorluk aniden içlerinden yalnız bir millete soykırım uygulamak istesin? Üstüne üstlük 1829’da ilk defa milliyetçi ayaklanmayı sağlayıp imparatorluktan kopan Yunanistan’ın soydaşı Rumları değil de Ermenileri niye seçsin. Bu sorulara akıl ile cevap veren hiç kimsenin, Osmanlı’nın mantığında soykırım vardır diyebileceğini sanmıyorum.
Akla hemen yeni bir soru gelebilir. Peki bugün tartıştığımız olaylar yaşandı mı? Yaşandı ise sebepler nelerdi?
1877-78[93 harbi]Rus Savaşı ve Ermeni sorununun doğuşu
Tam bu noktada, İttihat Terakki'nin ardından da Osmanlı’nın o tarihlerdeki en güçlü simalarından Cemal Paşa’nın söylediklerine bakalım; ‘Biz Ermeniler ve hususi ile onların ihtilalcilerini, Rumlardan ve Bulgarlardan daha fazla severiz. Çünkü onlar diğer iki unsurdan daha fazla mert ve kahramandırlar. İkiyüzlülük bilmezler. Dostluklarına sadık, düşmanlıklarına kavidirler. Hususi ile bizim imanımız vardır ki, Ermeni unsuru ile Türk unsuru arasındaki düşmanlığın başlıca sebebi Rusya siyasetidir. Din ihtilafı yani Müslümanlık ve Hristiyanlık meselesi bundan altmış, yetmiş sene evvelisine ve daha doğrusu 1877-78 Osmanlı –Rus seferinden beş, on sene evvelisine kadar bu iki unsur arasında katiyen bahis konusu değildi. Ermenilerle Türkler arasında o kadar büyük bir anlaşma vardı ki, Osmanlı tarihi o zamana kadar en ufak b,r Ermeni meselesi bile kaydetmemiştir diyor ve ekliyor. Ne Anadolu’da ne Rumeli’de, ne de İstanbul’da hiçbir Ermeni yoktu ki Ermenice bilsin. Bütün mekteplerde, Ermeni harfleri iel Türkçe okutulur ve kiliselerde ruhani ayin Türkçe yapılırdı. Devletin en mühim mansaplarıma Ermeniler getirilmiş, hülasa Ermeniler bu Osmanlı devletinin sadık tebaası sayılmıştı.”
“...Binaenaleyh yine tekrar ederiz ki, ta 1853-56 Kırım Savaşında hiçbir tecavüz vuku bulmamıştır.Vaktaki Ruslar büyük bir istila hırsı ile Osmanlı İmparatorluğuna göz diktiler. Rum,Sırp ve Bulgar unsurlarını kullandıkları gibi Anadolu’da da Gürcülerden sonra Ermenileri kullanmaya münasip gördüler... Şurasını da itiraf etmek lazım gelir ki 19ncu yüzyılın ortalarında Avrupa’da artık gereği gibi gelişmeye başlayan milliyetçi cereyanlar, tahsil ve ticaret için Avrupa ve Amerika’ya gitmiş olan Ermeni gençlerinin, mensup oldukları unsurun daha müreffeh bir hususi hayata malik olmalarını arzu edecek bir zihniyet edinmelerine sebep olmuştur.
İşte bu zihniyet Rus diplomatları için kaçınılmaz bir nimet telakki olunmuş, o zamandan itibaren Türkiye’deki Ermenilerin devlet aleyhine ihtilalini temin için ellerinden gelen her şeyi yapmaktan geri kalmamışlardır.
Ermeni ihtilalcilerden bazıları; 1853 Osmanlı-Rus seferi esnasında Ruslara yardımda bulunmuşlardı. İşte daha o zaman başlayan teması Ruslar hiç kaybetmemişler ve Ermeni ihtilalcilerini teşvikten geri durmamışlardı.1867 de Zeytun’da ilk Ermeni ihtilali çıkmıştı.
877-78 Osmanlı-Rus seferi esnasında Rusya Ermenilerde Anadolu Ermenilerinin Osmanlı Ordusuna karşı gösterdikleri güçlükler her türlü tasavvurun üstüne çıkmıştır.”
Cemal Paşa’nın anlattıkları tarihi gerçeklerdir. Bunları devrin ne Rus, ne de diğer ülke diplomatları da reddetmiyorlar. Hatta Rus komutanlarının hatıratlarında bütün bu söylenenler desteklenmektedir.
Rusya’nın 1877-78 savaşının sonunda imzalanan Ayastefanos antlaşmasına Ermeniler hakkında özel bir madde eklemesi ve ardından yapılan Berlin antlaşmasında da bu maddeyi tekrar ettirmesi, Rus siyasetine yeni bir araç sağlama çabasıydı. Bu antlaşmalarda ilk defa uluslararası bir belgeye konu olan Ermeni sorunu, yavaş yavaş olgunlaştırılarak ülke içinde de kanlı ayaklanmalara neden olmaya başlamıştır.
1890-96 yılları arasında Ermeni komitelerinin 6 kanlı ayaklanma girişimleri olmuştur. Bu isyanlarda batılı tarihçiler 300 000’e varan sayıda Ermeni öldürülmüştür derler. Ancak gerçek o dur, ki Ermeni komitacıların kurşunları ile ölen Ermeniler de dahil olmak kaydı ile rakam zorlama ile 20. 000’e çıkartılabilir. Osmanlı kayıtlarına göre ise Osmanlı Bankası baskınında ölen Ermeniler dahil toplam 13 432 kişidir.
Aynı olaylarda ölen Türk sayısı ise en az 5000 kişidir.
( Devamı Var)