Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Mart '14

 
Kategori
Güncel
 

Erdoğan'ın "kalesi" düşmek üzere!

Erdoğan'ın "kalesi" düşmek üzere!
 

Erdoğan'ı öfkelendiren bir süreçten geçiyoruz ama neler olup bittiğini henüz bilmiyoruz.


O da mümkün ama aklınıza hemen İstanbul gelmesin!

İstanbul, Ankara, Orta Anadolu, Kürt coğrafyası; yani “Misak-ı Millidir” kastettiğim.

Türkiye birinci ama şehirlerin ikincisi.

Düşmek üzere olanın yalnızca belediyeler olmadığını Erdoğan da biliyor; kısılan sesinin altında işte bunun öfkesini hissediyorsunuz.

Ey…” diye başlayan birbirinin tekrarı cümlelerle oy istiyor.

Kavgadan ve rakamlardan medet uman bir görüntü içinde; hangi şehri gitmişse o şehre yaptıkları yatırımları anlatan rakamları da araya serpiştirdikten sonra öncelikle Kılıçdaroğlu ve Gülen’e, sonra da yerine göre Bahçeli ve Demirtaş’a öfke kusuyor.

Öfkesi ve rakamlar birbirine karışıyor!

Misal, yıllardır modern bir hastane özlemi çeken Kastamonu’ya, “15 Şehir Hastanesi yaptık” şeklinde bir bilbord asmışlar; Başbakanın gelişi şerefine!

En büyük sorunu hastanesizlik olan şehirde, başka bir şehirde yapılanlarla övünmek, nasıl bir ruh haliyse!

Anlaşılan o ki Başbakanın çok da dert ettiği yok yerel seçimleri.

SANKİ BABALARININ ÇİFTLİĞİ!

Başbakan için 30 Mart seçimleri, bizim henüz ayrıntılarına vakıf olmadığımız bir nedenden dolayı “kardeş-kardeş” geçindiklerini düşündüğümüz Gülen Cemaati ile hesaplaşma arenasına dönüşmüş durumda.

Bir bildiği var ama biz henüz Başbakanın ne bildiğini bilmiyoruz.

Ne istedilerse verdim” diyor, öfkesini dışa boca ederken.

Dün Gökçek de, “CHP’ye oy verenlere hakkımı helal etmiyorum” repliği eşlinde,“hizmet hareketine ben yıllarca yardım ettim. Her türlü fedakârlığı yaptım. Onlar istemediler ben teklif ettim” dedi.

Bir derbi maçı izler gibi seyirci konumuna düşürüldüğümüz için sormak aklımıza gelmiyor; kimin kesesinden vermişler acaba?

Demek ki devleti de, belediyeyi de “babalarının çiftliği” gibi yönetmişler!

Hala da öyle!

Bir bakıyorsunuz Ankara’da “solun tek adayı” bilbordları kaplamış her yanı; Mansur Yavaş’a rağmen ve Yavaş’ın fotoğrafları eşliğinde. Bir bakıyorsunuz, Sarıgül adına SMS’ler atılmış, “başkanlık yarışından çekiliyorum” diye.

Gökçek öyle de Başbakan O’ndan geri mi kalmış?

O da oturup Baykal’ın genel başkanlıktan istifa etmesine yol açan görüntüleri izleyip, “bunlar CHP’yi bitirir” repliği eşliğinde tez elden servis edilmesini istemiş.

Yalnızca bu bile yürüttükleri o görevlerden bizzat sandık yoluyla uzaklaştırılmaları gerektiğinin işareti!

Sandık dediğiniz bir gündür; o gün de Pazar günüdür. Anlaşılan o ki başta büyükleri olmak üzere pek çok şehirde önemli değişiklik olacak. Bunların arasında, kendisine oy vermeyenlere hakkını helal etmeyeceğini söyleyenlerin olması da kuvvetle muhtemel!

Bir ömre sığabilecek şeyler yaşadık bu seçim sürecinde ama öyle görünüyor ki bütün bunların çarpan etkisi, asıl Pazar akşamından sonra ortaya çıkacak.

Mahkeme kararına rağmen twitter yasağı sürüyor. “Devletin sırlarını ifşa ediyor” diye youtubeu da yasakladılar; “vatan hainliği” repliği eşliğinde.

Yasağa neden olan görüntüleri kim elde ettiyse “kalenize girerim” mesajı vermek istemiş.

Tekfurun kalesine sızan Kara Murat filmlerine benzetmek isterdim ama safiyane bir tarafı yok.

Daha çok korku filmi gibi!

İçeriğinde geçen diyalogların ürkütücülüğünü bir yana bırakalım; devletin istihbarat teşkilatının şefinin de içinde olduğu bir toplantı afişe edilmiş.

Sorun o değil” diyor; MİT yetkilisi; “gönderirim birkaç kişi attırırım füzeleri”!

REYHANLI’YI HATIRLIYOR MUSUNUZ?

Gel de Reyhanlı patlamasını yahut Niğde saldırısını kimin yaptığını düşünme!

Siz düşünedurun Başbakan habire “inlerine kadar gireceğiz” diye tuhaf cümleler kuruyor.

Twitter ve youtube yasağını , “iletişim özgürlüğüne yapılan kabul edilemez saldırı” olarak tanımlayan Pen International’e, bir zamanlar kendisini el üstünde tutan ABD ve AB’ye rağmen  olup biteni öğrenmeyelim diye habire her yere yasak getiriyor.

İnsana darbe dönemlerini hatırlatan bir deja vu hali gibi!

Ama Başbakan yalnızca “öfke balı” ile besleniyor. O öfkelendikçe çember daralıyor.

Toplum pek farkına varmasa da toplumun vicdanı konumundaki sosyalistleri bir yana bırakalım; Erdoğan için önceleri yalnızca CHP vardı. İstediğinde öfkelenecek; istediğinde vurdukça oy alabilecek bir hazine gibiydi CHP! Ama Erdoğan yetinmedi; “altın yumurtlayan tavuğu” kesti.

“CHP’yi bitirelim” derken, en büyük müttefikini CHP’ye kaptırdı.

Ava giderken avlandı”!

Erdoğan’ı tehlikeli hale getiren işte bu ruh halidir!

Herşeyi gördüğümüzü zannedip asıl olan görmemizi engelleyen“mini etek” kuralı burada da devreye girmiş durumda; gözümüzün önünde kavga ediyorlar ama aslolanı göremiyoruz.

Ne oldu da Batı’nın “asıl sosyal demokrat” diye yutturmak istediği Erdoğan, Tunus’tan başlayıp Mısır’a kadar hızla ilerleyen ve hatta kendisini Suriye üzerinden pek bir iştahlı hale getiren “bahar” rüzgarının ağına düştü?

Sorular bizi gerçeğe, gerçek bizi özgürlüğe ulaştırır!

 
Toplam blog
: 102
: 682
Kayıt tarihi
: 06.07.10
 
 

8 Ocak 1961'de doğdu. Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu Gazetecilik ve Halkla İlişkiler..