Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Nisan '20

 
Kategori
Çocuk Psikolojisi
 

Erteleme

ERTELEMEYİ SEVMEYEN OĞLUM
           Merhaba Sevgili oğlum,
 
           Bugün sana toplumda yalancılığı körükleyen ve yalan söylemeyi normal bir şeymiş gibi gösteren bir toplumsal hastalıktan bahsedeceğim. “Erteleme hastalığı” Çok tehlikeli gördüğüm bu hastalık uzun vadede tedavi edilemezse bence ölümcül virüslerden daha tehlikeli bir şey. Bunu tedavi edecek olan da insanın gene kendisi ve istekleri gayreti olacak. Başka türlü tedavisi yok bence. Ama toplumda normalleştiği için bu davranış, tehlikenin farkına varamıyor toplumumuz. İşte bu mektubumda yaşadıklarım örneklerle sana bunu anlatmaya çalışacağım. “Erteleme hastalığı en tehlikeli hastalık insani gelişimin önünde” bunu asla unutma.
 
          Sevgili oğlum,
 
          Biliyorsun sana mektup yazdığım gibi, gençler ile de düşüncelerini topluma rahatça anlatsınlar diyerek sporcu, ressam, müzisyen gençler ile gazetede röportajlar yapıyorum. Bu röportajları da yazılı olarak yapıyorum ki, gençler hem yazılı ifadelerini geliştirsin, hem de kendilerini güzel anlatmış olsunlar. Olabilir ki, bu röportajları okuyup da bazı gençler ilham alırlar. Sözlerimizden insanların ilham alması, yazılarımızdan faydalanması her insana da mutluluk verir. Bunu tecrübelerimle yarım asrı geçen hayatımda yaşadım.
 
          Sevgili oğlum,
 
           Bu röportajlara hakikaten inanan insanlar, soruları hemen cevaplıyorlar. Soruları Bizi kırmamak adına isteyenlerin çoğu da cevaplamıyor. Çünkü istemiyor ya da söyleyecek sözü yok. Erteliyorlar. Erteleyenlerin çoğu da cevaplamıyor. Yani ertelenen bir iş büyük oranda olmayacak demektir. Halbuki, cevaplasa gazetede çıkınca ailesi mutlu olacak, kendisi mutlu olacak ve  “benim sözüme de değer veren insan var” diye özgüveni gelişecek, özsaygısı artacak, belki de hayata bakışı da değişecek. Bunu yaşayanlara da şahit oldum. Ama anlamayana, buna inanmayana ve ertelemek için bahane arayana ne edeceğiz. Davasına, eğitimin önemine inanan insan hiçbir zaman eline aldığı işi ertelemeden yapar ve bunu da hayatının disiplini yaparak hayatı boyunca mutlu olmaya bakar.
 
           Sevgili oğlum,
 
            Ama benim bu niyetimi anlamayarak inanmayan, röportaj isteğimizi ret eden, erteleyen, anlamayan  insana da zorla da olsa erteleyen insana biz  bir şey yapabilir miyiz?. Ertelemek insanın kendi işi başkasının değil çünkü.  Ertelemek de ret etmek de hemen yapmak da özgüvenli insan olmak da bizim elimizde çünkü. Ben eğitim hayatımı iki sene erteledim ve sonrasında pişman olarak gayretle çalışınca hataları hemen düzeltince  inanılmayacak kadar  güzel eğitime de sahip olduk sonradan. Ama bunu anlamayan insan röportaj isteğimizin arkasında  “onu kullandığımızı”  düşünerek dedikodu ediyorsa,  ya da “bu adamdan nasıl para kopartabilirim” diye düşünüyorsa biz ne yapabiliriz ki? İnsan niyeti kadar vardır çünkü. İbadetler de davranışlarda niyetimiz oranında değer bulur sonuçta. İnsan niyeti, çalışkanlığı, ertelememesi ve sorumlulukları ile sevgi, bilgi ve okuluna işine, ailesine olan ilgisi ile vardır veya yoktur. İşte bu yüzden başarının formülüne bazıları  “üşenme, erteleme, vazgeçme”  demişlerdir. Ben de  “ertelenen bir iş büyük oranda olmayacaktır o yüzden erteleme.” diyorum.
 
           Sevgili oğlum,
 
           İnsan niye konuşur? “Sözlerim etkili olsun, insanlar benden öğrensin, benimde fikirlerim olduğunun farkına varsın, ben varım, sözlerim ile insanlara faydalı oluyorum “ mesajı vermek için değil mi?Ama sözlerimiz dinlenmiyorsa, ya da dinleniyormuş gibi yapılıyorsa konuşmanın anlamı yok ve bu konuşma“ boş konuşma” olarak algılanır ve boş konuşan insanı da insanlar zorunlu olarak dinleseler de sevmezler ve muhatap olmamaya bakarlar. Daha doğrusu bilinçli ve farkındalık sahibi insanlar bunu yapar. Yani ben yaparım. O yüzden insan faydalı konuşmayı öğrenmek ve bunu da hayatına uygulamak zorunda. Yoksa kimse üzerinde etki bırakamaz.
 
          Sevgili oğlum,
 
           İnsanlar sözünde durmayanı ve borcunu ödemeyeni, gereksiz yere para isteyeni ve boş konuşanı, genelde boş insan gördükleri engellilerin çoğunu, kadınları ikinci sınıf insan gördüklerinden onları, onların karar almasını sevmezler. Boşanan ve ayrılmak isteyen kadınların durumunu her gün gazetede okuyoruz. Yani insan bir gün severek evlendiği insandan zamanla nefret eder hale gelir. Çünkü insanlar değişir. Fikirler değişir, Dünya her gün dönerek değişiyor çünkü. Yenilenmeyen ve kendini yenilemeyi erteleyen insan her zaman mutsuz olur çünkü. O yüzden sana ertelemenin ne kadar kötü olduğunu anlatan bu mektubu yazıyorum. Bilinçli insan olmayı ertelemek de ertelemelerin en kötüsü diye düşünüyorum.
 
          Sevgili oğlum,
 
            Her gün ödevini yapan öğrenciyi öğretmeni sever. Projeleri zamanında yapan insanı amiri sever. Kendine değer verdiğini bilen eşini kadın sever. Bu yüzden de kendisine söz veren ve bu sözü tutanı sever insan. Erteleyeni de sevmez. Sorumluluk sahibi insanlar belki paraca zengin olmazlar ama inan ki, sevenleri çoğalır. Çok sevenin olması sayıca değil gerçek manada sevmesi ile alakalı. En büyük sevenin de seni yaradan Rabbin ile ailen olsun. İyi bir aile her zaman insana değer katar çünkü.
 
           Değerli oğlum,
 
           Bugüne kadar bize  “seni ziyarete geleyim, bana dergi, kitap ver, okuyup gelişeyim” deyip de gelmeyen insanların çokluğu ve bu insanlar adına üzülürdüm. Beni suçlamaya kalkan, insanlar adına üzülürdüm. Bundan sonra üzülmemeye kendini düşünmeyen adamı benim düşünmemin hem bana, hem ona hem de topluma bir faydası olmadığından, insanlar ne derse desin kulak asmamaya ve bizi üzen insanlardan da uzak kalmaya karar verdim.  Dost istersek kitap okumak en güzeli, sevgi istersek “okuma sevgisi” sevgilerin en güzeli diye düşündüm. Okudukça bilgimiz artacak ve hayat daha rahat gelecek. Çünkü bilgili insanlar sorunlarının karşısında daha rahat çözüm üretirler. Bilgisi az olan insan ise çözüm üretiyorum zannederek onu bunu suçlamaya ve ertelemeye bakar sorunlarının çözümünü.
 
         Sevgili oğlum,
 
         İnsanları düşünmek ve onlara faydalı olma isteği gerçekten insan olmanın bir gereği: Ama biz ne kadar seversek sevelim, insan kendini sevmiyorsa, bizim ne anlatmak istediğimiz anlamıyorsa ve bir adım ötede bizi sevmiyorsa biz ona e yapabiliriz ki? Gerçi insanlar yanımıza gelmemesin sebebini işlerinin yoğunluğuna falan bağlarlar. Ama onların işi var da sanki bizim işimiz yok mu?  Hereksin işi kendine yetiyor. O yüzden “işim çoktu da gelemedim” çok büyük yalan ki, büyük insan da yalan söylemez.
 
        Sevgili oğlum,
 
        Annemiz, babamız da olsa olumsuz düşünen ve erteleyen, karşımızdakine değer vermeyen insanlardan uzak olmak ve onları düşünmemek bizim mutlu olmamızı sağlayan nesneler olur. Bazen onları düşündükçe insan sinir olur ama onları düşünmenin anlamı da yok. Başkasını suçlayan mahiyette konuşan ve küçümseyen eda ile konuşan insanlara değer vermemek bizim de insanlık görevimiz olmalı ve bu başkalarını da küçümseme tutumlarına az da olsa engel koyan tutum olur. Yani demem o ki, bizi küçümseyene de başkalarını küçümseyene de tavrımızı net koymalıyız. Yoksa bizim hayatımızı bir kene güve gibi yiyerek bitirirler.
 
         Sevgili oğlum,
 
         Dünyada kimse kimseden daha değerli değil. Değerli olan insan olmasının bilincinde olarak ailevi, işle alakalı görevleri kimsenin hakkını yemeden adilce ve ertelemeden yapabilmekte yatar. Bu yüzden doğru bildiklerimizi kişilerin kim olduğuna bakmadan  en doğru şekilde yazmaya ertelemeden anlatmaya devam edelim. Başkaları ne derse desin ama biz doğru ve inandıklarımızı diyelim. Doğruyu ve doğru insanları ertelemeden sevelim . Bunu da  tavırlarımızla gösterelim.
 
Toplam blog
: 1096
: 1558
Kayıt tarihi
: 28.12.07
 
 

1967 Tokat'ın  Pazar ilçesi doğumluyum. İşitme engelliyim. İstanbul Üniversitesi iktisat Fakültes..