- Kategori
- Gündelik Yaşam
Ertelenemez kararların içerebildiği umutlar

Neler vardı aklımızda? Çölü bir damla suyla geçerdik demiştik. Hani aman bitmesin diye içmeye kıyamadığımız, sakındığımız, içmeyi sürekli ertelediğimiz o küçücük parıltılı yusyuvarlak damla... sıcaktan sessizce, fark edilmeden buharlaşmıştı. Ne yapacağımızı bilemezken, öylece bakakalmıştık birbirimize ve yolun ortasında yağmurun yağmasını beklemiştik? Birbirimize asla söylemediğimiz, aklımızda var olan umutlu bir sezgiydi bu bekleyiş. Ne olursa olsun, gerçekleşmesi olasıydı, dileğimiz umudumuz olmuştu hani.
Komik olan neydi biliyor musunuz? Çölde, yarı yolda yağmuru beklerken öylece, aniden kar başlamıştı. Seyrektiler ama iri taneler halindeydiler. Onlar, döne döne, yavaşça aşağıya doğru süzülürken, her birini tek tek sayabilmiştik. İlki nasıl olduysa burnuma denk gelmişti. Senin de gözüne. “Cooz” sesi çıkarmışlardı. Çığlık gibiydiler, öyle bir çığlık ki, "sevinç bağırışımız olsun bu sesler" demiştik.
Sonra üşümüştük. Isınmak için sokulmuştuk birbirimize. Paltosuz, kazaksız, beden sıcaklığımızla ısıtmaya çalışmıştık birbirimizi.
Üşürken aklımıza gelmişti. Acaba, denizi küçük bir sandalla, kürek çekerek aşabilir miydik?
Sonra belirsiz bir zamanda, denizin ortasında, küreklerimiz kırılmıştı, dalgaların arasında öylece kalakalmış, akıntıya bırakmıştık kendimizi. Umarı birbirimizin gözünde ararken, akıntının belki de bizi bir adaya götüreceğini ummuştuk. Ne olursa olsun gerçekleşmesi gerekliydi.
Şaşırtıcı olan neydi biliyor musunuz? Yanımızda aniden bir gemi belirmişti . Motor sesini bile duymamış, sireni çaldığında fark etmiştik onu ancak. Geminin sireni içimizi hoplatırken, sevinç çığlığımıza da eşlik etmişti. Güverteye çıkarken elimi uzatmıştım sana. O zaman sormuştum işte o soruyu.
Pusulasız kuzey kutbuna varabilir miydik? Kum fırtınası çıkar mıydı orada?
Haydi kalk gidiyoruz.
-
Görsel : Andrew Wyeth, Christina's World. 1948