Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ekim '12

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Eruzurumdaki konağımız

Eruzurumdaki konağımız
 

Eski Erzurum evlerinden birinin içi (alıntı)


Erzurum doğu ile batı arasında önemli bir köprü görevi üstlenmiştir. Selçuklular ve Osmanlılar döneminde Doğu’nun en gözde kenti olma özelliğini bugün de sürdürmektedir. Erzurum evlerindeki yapı sanatı kuşaktan kuşağa gelişerek sürdürülmüştür. Evlerin iklim koşullarının olumsuzluklarına göre biçimlenişi bu yöre mimarlığına ayrı bir özellik kazandırmıştır. Büyük boyutlu olan evler kalın kesme taş duvarlarla inşa edilirken, belli aralıklarla yatay ahşap hatıllarla birbirine bağlanmıştır. Bu uygulama ağır taş yapımının deprem yüklerini karşılayabilmesi için yapılmıştır. Erzurum’daki konağımızı hatırlıyorum.

Büyük bir bahçe içerisinde 2 katlı taş bir evdi. Bahçesinde uzun selvi ve kavak ağaçları bulunuyordu. Evimizin dış cephesi, kırmızı ve pembeye çalan kamber taşlarla süslenmişti. Bahçe kapısı iki kanatlı demirden yapılmış, her 2 kanatta: bronz tokmaklar bulunuyordu. Bahçeden geçip konağın kapısına geldiğimizde, kocaman demirden kapı eve ayrı bir güzellik vermişti. Kapı açıldığında uzunca bir avlu ve sağ tarafta dedemle ninemin odası. Evimizin her odasında duvara gömülü gusülhane denilen küçük bir banyo bulunurdu. Banyonun kapısı ahşap süslemeli bir kapı ile duvarda süs gibi dururdu. Avludan ilerleyince Tandır evine geçilirdi. Tandır evi çok büyüktü, kare şeklinde bir oda yerde çeşitli desenli kocaman bir kilim, yerlerde çiçekli içi yün dolu minderler ve duvara yaslanmış halı yatıklar. Yastıkların üzeri kanaviçe ile işlenmiş tertemiz beyaz örtülerle süslenmişti. Ortada Kocaman 10 kişinin etrafına dizildiği kalaylı bakır bir sini. Burada evde çalışan yardımcılar yemeklerini yerlerdi. Ailenin dede, nine, de dâhil olmak üzere bütün fertleri yemeklerini başodada yerlerdi. Tandır odasından başodaya geçilirdi. Erzurum evlerinin başodası; hane halkını bir araya toplayan, sobanın yanı başına kurulan yer sofrasında, yemeklerin yendiği, minderlere bağdaş kurularak limonlu kıtlama çayların içildiği ve en önemlisi bitmez tükenmez sohbetlerin yapıldığı mekânlardı. Duvarları,  çeşit, çeşit halılar süslerdi. Sağ yanda demirden demir bir soba, üzerinde kocaman bir su kazanı bulunurdu. Tandır odasında 2 merdivenle tandır başına çıkılırdı. Orada yere gömülü kocaman bir tandır vardı. Tandırda lavaş ekmek ve yemekler pişirilirdi. Tavanda lüks lambası asılır, duvarlarda gaz lambaları bulunurdu. Üst kata 12 basamaklı merdivenlerle çıkılırdı. Merdiven bitiminde kocaman bir sofa yine taban halılar, minderler, halı yastıklarla kaplı. Pencerelerde uçları dantellerle süslü bembeyaz perdeler. Yatak odalarımız bu sofa etrafına dilmişti. Erzurum’da komşuluk ilişkileri, yardımlaşma çok gelişmişti. Uzun kış gecelerinde, komşular bir araya gelerek sohbet edip, hikâyeler anlatır, semaver çayları içilir, kete, çörek, kavurga, kuru üzüm yenilirdi. Şimdi o sıcaklık yok olup gitti. Ben 6 yaşımda iken ailemiz Ankara’ya yerleşti. Her birimiz bir yerlere dağıldık. Apartman dairlerindeki odalarımızda her fert kendi sorunları ile baş başa. Komşuluk ilişkileri zayıfladı. Kültürümüz yavaş, yavaş kaybolmaya doğru gidiyor.Rengârenk iftar sofralarının kurulduğu, hatimlerin okunduğu, sohbetlerin yapıldığı, birlikteliğimizin perçinleştiği o konağımızı arıyorum, özlem duyuyorum. Şimdi o konaklar, Erzurum evleri adı altında restoranlara dönüştürülerek, eskiye yönelik düzenlenmiş ve hizmet veriyor. Turistik mekanlara dönüştürülmüş, görmenizi ve Erzurum'a has yemeklerini tadmanızı öneririm.

 

NAHİDE ÇELEBİ

 

  

 
Toplam blog
: 1977
: 1045
Kayıt tarihi
: 25.11.08
 
 

Erzurum doğumlu, Ankara'da yaşıyor. D.T.C.F mezunu, emekli lise öğretmeni, evli, 2 çocuklu. "İsya..