- Kategori
- Doğal Hayat
Eşeğe sarılı torikler...
Bir akşam, eşeğin iki tarafında iki küfe ve içlerinde kocaman birer balıkla köydeki evimize gelmişti büyükbabam. Köyümüz İnebolu’ya yani denize yalnızca 3 km uzaktaydı ve bu sayede çeşit çeşit balık olurdu yemeklerimizde. En çok palamut ve hamsiyi bilirdik. Onlar kırk yıl sonra da hala terketmediler bizi.
O gün eşeğin iki tarafında gelen kocaman balıklar torikmiş. O zamanlar çok bol olurdu palamutların büyüğü olan torikler. Geçen hafta bir bayram ziyaretinde iki balıkçıyla karşılaşınca balık sohbeti oldu ve konu eski zamanların toriklerine geldi. O zamanlar benim gördüğüm torikler İnebolu’da avlanmazmış. Kalkan avında yem olarak kullanmak için gemiyle gelirmiş İnebolu’ya, balıkçılar fazlasını satarlarmış. Şimdi normal boyundaki palamutları gördüğümüzde seviniyoruz, hala nesli tükenmediği için.
Eskiden balıkçılar çok büyük kalkanlar avlarlardı İnebolu’da. Kalkanın bir tanesi bir aileye çok geleceği için ortak alınırdı. Altmışlı yılların sonunda, büyükbabam balık pazarına kalkan almaya giderken Mehmet Abi’ye uğrayacağını ve beraber bir kalkanı alıp paylaşacağını söylerdi. Evlerde buzdolabının nadiren olduğu zamanlarda balığın alındığı gün yenmesi gerekirdi. Balıkçı tezgahlarında kalkan görüyorum kimi zaman ancak benim çocukluk yıllarında gördüğüm gibi değil şimdi, minicikler...
Bizden sonraki kuşaklar bizim gördüğümüz balıkları göremedikleri zaman denizleri böylesine kirlettiğimiz için bize ne çok kızacaklar.