Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Nisan '11

 
Kategori
İstanbul
 

Eskiden turşu suyu vardı..

Eskiden turşu suyu vardı..
 

İstanbul Tramvayı


İçinde rengarenk turşu sularının olduğu kavanozların yan yana sıralandığı seyyar arabasıyla turşucular vardı. Harçlıklarımızı okulda harcamaz, turşu suyuna yatırırdık. 

"Bazen kıpkırmızı turşu suyu doldurturduk bardağa ve içerken acıdan boğazımız yanardı ama hiç midemiz bozulmazdı." 

Leblebi tozu vardı, bildiğiniz leblebi tozu. Sanırım uyanık bir kuruyemişçinin, buram buram leblebi kokan tezgahta yaptığı leblebilerin arta kalan tozunu satmak için uyduğu bir şeydi.
"Boğulacak gibi olurduk yerken, yutkunamazdık ama hiç birimiz leblebi tozundan nefessiz kalmadık." 

İçinden bazen hediye para çıkan muhallebiler vardı. Okul çıkışı harçlıkların bir kısmı da buna yatırılırdı.
"İçinden çıkan paraya rağmen hiç midemiz bozulmazdı." 

Üzerine renk renk pullar taktığımız telli arabalarımız vardı. Asfalt olmayan karo taşlı caddelerde koşardık korkusuzca. Araba çarpacak diye bir derdimiz yoktu, zaten topu topu birkaç araba geçerdi akşama kadar.
"Telli arabamıza belki yüzlerce toplu iğne takardık ama hiç tetanoz olmazdık." 

Akşama kadar toz toprak içinde koşuşturduğumuz arsamız vardı. Oynayacak oyunlara ne saatler ne ezanlar yetmezdi. Yenmeyen yemeklerdi arkamızdan ağlayan.
"Saatlerce tozun toprağın içinde oynardık ve hasta olmazdık." 

Üzerinden defalarca düştüğümüz incir ağaçları vardı. Toplamak için dereleri aştığımız ve paçalarımızdan akan çamurlara inat topladığımız incirler.
"Bahçe sahibinin her bağırışına inat toplardık, son sürat kaçardık ve hiç yakalanmazdık." 

Anne ve babamızdan öğrenmiştik, ne sağcıydık ne de solcuyduk.
"Ortadan giderdik inatla ve hiç başımız ağrımazdı."
 

Yamalı pantolonumuz ve patlak ayaklabılarımız vardı. Zaten yeni de olsa o kadar keyifle oynayamazdık, topa o kadar sert vuramazdık.
"Eskiydi üstümüz başımız ama hiç canımız sıkılmazdı."
 

Düştük mü yere sağlam düşerdik, bizi kaldıran pek olmazdı. Yara bere içindeydi dizlerimiz, soyardık defalarca ve yerinde iz bırakan zor geçen yaralarımız olurdu.
"Zaten düşe kalka büyüyecektik, bize birşey olmazdı."
 

Andımız vardı gururla okuduğumuz. Okula okutmak için sıranın bize gelmesini beklerken can attığımız.
"Ne Mutlu Türküm Diyene kısmını en yüksek sesimizle okurduk ve hiç ayrımcılık yapmazdık." 

Bir zamanlar biz de çocuktuk ama hep öyle kalamazdık.
Bazen çocuğumu alıp kendi çocukluğuma götürmek istiyorum.
Benim yaşadıklarımı görsün ve benim gibi bir çocukluk yaşasın diye.
Sadece anlattıklarımızdan bilecek ve hiç yaşayamayacak. 

 
Toplam blog
: 36
: 8702
Kayıt tarihi
: 08.04.11
 
 

2000 yılına 30 kala İstanbul'da doğmuştur. Liseden sonra her ne kadar üniversite okumaya yeltense..