Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Mayıs '09

 
Kategori
Güncel
 

Etnik ve inanç baskıcılığı Almanya'dan Mardin'e aynı hatta, aynı tren vagonunda seyahat ediyor.

Etnik ve inanç baskıcılığı Almanya'dan Mardin'e aynı hatta, aynı tren vagonunda seyahat ediyor.
 

Bu coğrafya, biçimle gelen dayatmayı redle kalmadı, biçim faşizmine karşı kendi direncini koydu.


Batı kültürünün modern döneminin ana temalarından biri olan müzik biçimlerinin Türkiye'de uygulama, tekrar, taklitten oluşan döngüsü, Mozart eserlerinin bilmem kaçıncı kez çalınmasını kastederek, "İşte gelecek, işte Türkiye bu." demek, yıllar önce her köye piyano girmesi ile modernitenin sağlanacağını sanmak aynı yaş aralıklarında düşünülen/düşülen şeyler, bir ironidir.

Biçimsellik önünde çizilmiş bir resme benzetilen modern Cumhuriyet öyküsü, kurucusunun düşüncelerinin aksine, modernitenin aslının, analiz, anlaşılma ve yeniden üretimi yerine onu biçimsel taklite yönelince kaos/açmaz/düzensizlik bu topraklarda kaçınılmaz hale geldi.

Batıyı, batıdan geleni dili, kültürü modernite olarak varsayıp onu olduğu gibi yaşamımıza alma durumu, ana zeminimizi/ekseni kayma tehlikesi ile baş başa bıraktı. Her modernitenin kendi öz hikayesi olduğunu unutup batının kendisi için bile şekilci hikayeleri, müziği, yaşamı "seçkinciler" tarafından yüksek kültür, yaşam değeri olarak, bu coğrafyaya hoşgörü toplumuna, büyük kültür birikimini reddederek, olan bir şeyin yerine montajlanmaya çalışıldı.

Bu coğrafya, biçimle gelen bu dayatmayı reddetmekle kalmadı, biçim faşizmine karşı kendi direncini/baskıcılığını koydu. Bugün batı tarzı taklitçilikle kendini özdeşleştiren temsilciler ile onun karşıtı olan, köylülüğün, "mazlum baskıcılığı" arasında süren iktidar çatışması, üzerinde yaşadığımız coğrafyanın öz değerlerine, kültürüne, biraradalığımıza ağır zarar veriyor.

Mardin'de, beslendiği kanallardan kalplerine oluk oluk irin akanlar hala temizlik kararı veremediler. Kürt meselesi için akşam sabah ahkam kesenleri duyamıyorum, orada oluşan meseleyi Mardin'de aşiret, tarikat, feodal ağalık düzeninden beslenenler tanımlamayacak mı? Yıllardır sürdürülen mazlum oyunu bu perdede patladı. Mazlumun baskıcılığa, yok ediciliğe dönüşen halleri için bir ses yok mu? Sesim geliyor mu?

Bir yanda inanç, bir yanda duygu sömürüsünün en iyi değer haline getirildiği bu kaos ortamı tarafların çaba, emek ve her türlü dinamizmini bu işe koymasıyla yaşam değerinin bile önüne geçen bir hal alıyor. İnsanı ön plana koymaktan çok ona atfedilmiş varsayımlar inanç ve köken olarak önem kazanma eğiliminde oluyor. Hareket noktası insan olan inanç ve biraradalık, hareket noktası kin ve çatışma olan insan üstü bir değere dönüştürülüyor.

Cambaza bak diye uyutuyorlar. Bu topraklarda etnik ve inanç mazlumu görüntüsüyle rol çalanlar, emeğimizi sömürenler, mazlumu oynayarak her tür melanetten medet umanlar üzerlerine dönen ışıktan gözleri kamaşıyor.

İnancı kullanarak konum, servet, iktidar yapanlar hala Deniz Feneri için harekete geçmedi, bu pisliğin temizlemesini bekliyoruz.

Etnik mazlumların da yaşam ve özgürlük sorunu karşısında seslerini duymak istiyoruz. Orada olanların sadece işlerine geleni öne çıkaran, mazlumu faşiste, baskıcıya çevirenleri görüyoruz...

Kendimi ifade ettiğim kimliğim bugün baskı altında, Türk kimliğimden söz ediyorum. İnanç ve etnik haydutluğa dönüşmüş yapısökümcüler, sadece tanımlama olan sınırları, dili, kültürü, kökeni ve çeşitliği bir kaynaşma, birarada olma zenginlik görmeyip bir baskı aracına dönüştürdüğü aidiyet sorgulaması nedeniyle bütün enerjimiz bu yönde akıp gidiyor. Kültürümü, varoluşumu kendi topraklarımda tehdit altında hissediyorum.

hatırlıyor musunuz? demokratikleşmenin bu topraklarda yaşayan herkes için istendiğinden söz ediyorduk. Kökenleri farklı olan, değişik etnik yapı taşıyan bu halkı bugün halklar diye ayrımlamaya, yüz yıl öncesine taşımaya çalışmak, çocukluk hastalığı, yapı sökümcülüktür. Halkın daha iyi yaşama, demokratikleşme hedeflerine vurulan darbedir.

Anayasa gibi ayrıntılarda etnik kökenlerin, inancın tanımlanma ve bulundurma isteği de ırkçılık, gericiliktir. Anayasanın hedefi, herkes için demokrasi, insan hakkı ve daha iyi yaşama isteğidir. İinanç, etnik köken tanımı yapmak, o çerçevede tanımlamak tekrar başa karmaşaya dönmektir.

Bu topraklarda yüzyıllardır birarada yaşayan insanları bugün etnik köken ayrımı ile "Kürtleşme", inanç ayrımı ile "Araplaşma" çemberine sokmayı makul bulmuyorum. Birlikte daha özgür, daha iyi yaşamak isteğimi belirtiyorum, bu kadar.

Almanya'dan Mardin'e aynı hatta tren vagonunda seyahat eden etnik ve inanç baskıcılığı, ışığı hala başka yerlere çevirmeye çalışıyor.

Açılım olarak sunulan bir konuda bir şey öğrenmek istiyorum. Değişmesi gereken eski semt, şehir veya yerleşim isimlerinin değişeceğini kim belirleyecek? Örneğin doğuda değiştiği söylenen isimler değiştirilince, batıda değiştiği söylenenlerin yerine ne konacak? Toplumun bugün geldiği yerde bu tarz bir söylem açılım değil dağılımdır. Bu toprakların her hangi bir yeri herhangi bir etnik kökene ait değildir.


Türkiye'de bir Kürt sorunu değil demokrasi sorunu, serbest yaşam hakkı sorunu vardır. Bu nedenle bu topraklarda yaşayan insanların daha iyi yaşamak, medenileşmek ihtiyaçlarını bu tür kısır döngülere, söylemlere atanlar, kendi hırs ve ihtiraslarının peşinde gidiyorlar. Yerleşim yerlerinin isimlerinin değişimi serbest olacaksa bu Tüm Türkiye'yi kapsamalıdır.

Serbestlik ve demokrasi hakkı, bütün halk için ifade, girişim, inanç ve yaşam hürriyeti olarak temel bir anayasa ile güvence altına alınmalıdır. İnanç ve etnik köken büyük bir devletin ve halkın anayasası, kanunları ve uygulamalarında yer alamaz.

Bu nedenlerle ülkenin her hangi bir bölgesinde etnik ve inanç kökenliler için diğer bölgelerinden farklı uygulamalar gerçekleştirilemez. Yapılacak bütün değişimler ülkenin her yanında yaşayanlara daha çok serbest yaşama hakkı tanımalıdır.

Makuliyet olarak hala, Mardin'de de, Deniz Fenerinde de temizlik bekliyoruz.

 
Toplam blog
: 202
: 994
Kayıt tarihi
: 29.06.07
 
 

Sosyal medya danışmanı, grafik tasarımcı.  ..