Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Şubat '12

 
Kategori
Deneme
 

Evde bütçe idaresi

Evde bütçe idaresi
 

Bu sıcacık kestanelerin görüntüleri int.ten alıntıdır.


Merhabalar. Kiminiz çayınızı, kiminiz de kahvelerinizi yudumlamaktasınız... Çocuklar da patlatılmış mısır veya kestaneleri yemekteler... Afiyetler olsun.

Ben mi? Bu soğuk günde ne yapılır, yapılabilirse sohbet ama sıcağından... (Benimki monolog).  Ne zamandır aklımda bir soru var: İnsanlar neden çok borçlular? (Borçlu olmak sorusu bile soğuk) Eskiden nasıldı, şimdi niye böyle? Aramaya başladım sebepleri, bulabildiklerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Televizyonlar:  Renk renk ışıltılı kutuyu da suçlu kategorisine aldık ya, bravo. TV lerde programlardan çok reklamlar var. Reklamlarda en yeni ürünler, cazip görüntülerle bize tanıtılıyor. Evinizde var, henüz eskimemiş, ama bu yeni modeli, daha çok fonksiyonlu bir cihaz.

-"Değiştirelim, yenisini alalım"...

Evin bütçe sorumlusunun kaşları çatılıp hayır dese de... Limoni bir hava eser günlerce, taaa ki istenilen yeni nesne alınıp eve gelinceye dek... Ödeme kolaylıkları, taksitler, kredi kartları , tüketicinin önüne pırıltılarla sunulur. Satıcının da alıcının da açıktan dile getirmedikleri bir cümle vardır: "kredi kartı da olsa, taksit de olsa, sanki ödenmeyecek". Başlar, 6-8 aylık taksitli devre... Çok değil tahminen 70 li yıllara kadar sade yaşam vardı herkeste...

Maaşını alan evin babası, annesi her kim ise; kirada oturuyorlarsa, önce evin kirasını öderdi. Sonra varsa bakkalına, giyimcisine borcunun tamamını öderdi. Öyle taksit falan yoktu. Kalan kısmı, ihtiyaçlarda "öncelik esasına" göre harcama yapılırdı. Öncelik gida, eğitim, ısınma, giyim vs. Bazı ihtiyaçlar duruma göre, ertelenirdi... Evin hanımı tasarruf yönünden erkeğine tam destek verirdi. Erkek de hanımıyla ittifak içindeydi, yetinirlerdi, şükrederlerdi, mutlulardı... Şimdiki gibi,

- Vitrinde şunu gördüm,

- Şu eşyayı hemen değiştirelim,

- Komşuda var, bizde niye olmasın?

- Canım şunu istiyor...

Gibilerinden anlık isteklerle evin bütçe sorumlusu şaşkına çevirtilmezdi.

Dışarıda yemek yemek... Normal bir bütçe için lüks bir durum. En sağlıklı olanı ev mutfağıdır. Neyi yediğinizi biliyorsunuz, hangi kalite malzeme kullanacağınız size  bağlı... Sağlık sizin sağlığınız... Ve de bütçenizin sağlığı...

Küçük hesaplar peşinde olunuz lütfen. Dört kişinin dışarıdaki bir öğün yemek masrafı ile evin üç günlük mutfak ihtiyacını karşılarsınız. İsterseniz deneyin...

Bu kadar çok çeşitli tüketim ürünleri yoktu. Şimdi baş döndürücü şekilde cipsler, gazlı-gazsız içecekler, çok çeşitli farklı özellikleri! olduğu empoze edilmeye çalışılan kimyasal temizlik ürünleri...

Bulaşık makinaları, kendisi yüklüce masraf ayrıca deterjan ve elektrik sarfiyatı artı masraf...

70 lerden evvel, sabun ile bulaşık ve çamaşır deterjanı yetiyordu evlere...O zamanda tertemiz, pırıl pırıldı evler...

Şimdilerde,

Elektronik eşyalar, bilgisayar, aylık limitli-limitsiz harcama kalemi...

Cep telefonları, başlıca giderlerden...

Eve kutusuyla pil aldırtan pilli oyuncaklar...(ince pil, kalem pil, saat pili ayrı ayrı.)

Bunlar gözümüzde küçük ama bütçede yeküne girince büyüyen harcamalar...

Kıyaslamaya geçtiğimde; bütçeler rahattı o tarihlerde, harcama kalemleri az sayıdaydı. Çocuklar için zararlı gıdalar fast-food ve cipsler de henüz piyasaya sürülmemişti.

Herkesçe bilinen;  ev mutfağındaki tencere yemekleri, meyve, ayran limonata, çay-kahve...

Şimdi çocuklar ayaküstü neyin faydalı, neyin zararlı olduğunu bilmeden abur cubur yiyorlar. Satıcılar da yüksek kalorili zararlı yağlar ve ketçaplarla lezzet veriyorlar.

Hızlı tüketim zamanla bağımlılık yapınca, çocuklar hormonlu bir şekilde şişmanlıyorlar. Kendilerini taşıyamaz hale gelince de, nasıl zayıflatılacağı yönünde girişimlerde bulunuluyor. Bu girişim de bütçe harcamalarına yansıyor.

Eskiden insanlar borçlu yaşamıyorlardı, evlerinde huzur vardı. Huzurlu yaşamda stres yoktur, sağlık vardır.

Aşırı istekler ailelerde  tartışma sebebi oluyor. Bu sonu gelmez tartışmaların sonuca bağlanmaması başka bir sonuca götürüyor: Boşanmalara...

Peki boşanınca hangi sorun çözülür? Aksine sorunlar daha da artar, tazminat, nafaka... Yine maddi külfet... Arada çocuklar varsa o da bambaşka bir pürüz yumağı...

TV program yapımcılarının amacı, çok reklam almak, yapım maliyetini çıkardıktan sonra kâra geçmek...

Reklam firmalarının amacı: Reklamını yaptıkları ürünlerin çok satılırlığını sağlamak. Bu suretle bundan sonraki reklam gelirlerinden daha yüksek kazanç sağlamak...

Herşey paraya ve kazanca endeksli...

Burada, biz tüketicilerin yapacağı tek şey: iradeli olup bütçemizi iyi yönetmek, reklamlara kanmamak..

Pastahanede, 5.- Liraya bir fincan espresso içip hava atmak veya dört kişinin bir akşam yemeği için restoranta 120.- ödemek, en sonunda insanları borç batağına götürür.

Altından kalkamayacağı kadar çok borçlanan insan ne yapar?

Bu sorunun cevabını sizlere bırakıyorum.

Şimdi yazımın başına dönelim, çayları tazeleyelim, kahve fincanlarını kapatalım, eğlence olsun diye kahve falına bakalım.:-))

Sade yaşayarak yaşamı güzelleştirelim bütçelerimizi de sağlığına kavuşturalım...

Anneler, babalar, çocukların kestaneleri, mısırları bitmiş, meyve ile devam etsinler. :-))

Dertsiz ve tasasız olarak gününüz güzel, keyfiniz bol olsun.

Selam ve sevgilerle...

Yurdagül Alkan.

 

  

 
Toplam blog
: 344
: 1671
Kayıt tarihi
: 09.04.09
 
 

Özel bir finans kuruluşundan emekliyim. Hayatın her aşamasını acısıyla tatlısıyla yaşamış biri ol..