- Kategori
- Sinema
Eve Dönüş - Eski Yazılarım I
Ömer Uğur' un 10 küsur senedir senaryosu cebinde hazır bulunan ve bire bir yaşadığı o dönemdeki; yakalanıp asılan ev arkadaşına ithaf ettiği 12 Eylül filmi vizyona girdi.
O dönem anlatılırken seçilen baş karakterler, tarafsız gözlerle izleyebilmemiz açısından, sıradan ve belirli bir görüşe sahip olmayan kişilerden oluşuyor. Aksi taktirde o dönemin acımasızlığı çok da iyi tarif edilemezdi zaten. İkisi de fabrika işçisi olan Mustafa ve eşi Esma, yeni aldıkları televizyonun taksitlerini ödeyebilmek için canlarını dişlerine takıp farklı vardiyalarda çalışmaktadırlar. Mustafa, sendika gibi gereksiz işlere, bir çocuk kadar şen bakan ve umarsız kalan, suya sabuna dokunmayan ve tek derdi TV taksitlerini bitirmek olan bir kişidir. Eşi Esma ile fazla mesaileri sebebiyle görüşememekte, birbirlerine yazdıkları notlarla haberleşmektedirler.
İkisinin de izinli olduğu ve farklı planlar yaptıkları bir gün bakkala ekmek almaya giden Mustafa, darbe olduğunu öğrenir. Polisler tarafından apar topar götürülen etraftaki insanların hepsi Mustafa' ya göre suçludur, "suçlu olmasalar polis onların eden götürsün ki?" diye düşünür.
Şehirde darbe hareketliliği süredursun, kirayı ödeyemeyince ev sahibi tarafından "komünist" olduğu iftira-ihbar edilen Mustafa' nın evini bir gece yarısı polisler basar. Polisler, evde sadece bir kaç pembe dizi aşk romanı ve erotik dergiler bulur. Polis memurları arama sırasında, taksitlerini ödeyebilmek için onca çaba harcadıkları televizyonu umarsızca yere düşürür ve televizyon paramparça olur. Parçalanan televizyon ile birlikte Mustafa' nın hayalleri de parçalanır.
Bundan sonraki günler herkesin hayatında kapanmayacak yaralar açacaktır.
Yapılan ihbar ve resim benzerliği nedeniyle, yasadışı bir sol örgütün Örnektepe Mahallesi sorumlusu Şeyhmus olduğu zannedilen ve meşhur Gayrettepe Siyasi Şube' ye gönderilen Mustafa, itiraf bekleyen polisler ile şube müdürünün karşısında neye uğradığını şaşırır ve burada 20 gün süren işkencelere maruz kalır.
Başta Civan Civanova olmak üzere Altan Erkekli ve Mustafa Alabora' nın oyunculuklarını başarılı bulduğum filmde gerçekler, gerekçeli olarak Alten Erkekli yani filmde bahsi geçen örgütteki adıyla "Hoca" tarafından dile getiriliyor. Mustafa: "ben hiç bir şey bilmem, anlamam, beni niye aldılar" dediğinde, Hoca: "zaten bir şeyleri bilseydin ve anlasaydın, şu an ne sen ne de ben burada olurduk" der. Hoca, bu sahnede Mustafa' nın duyarsızlığıyla ilgili mesaj verirken "dışarı"da ise Esma' nın, ev sahibi tarafından kapının önüne konulup peşi sıra işten atılmasının ertesinde komşusuyla yaptığı sohbette adeta kimseye fırsat vermeksizin kendi kendini ele veren bir mesaj iletir bizlere kendi duyarsızlığının derecesini belirten: "hayır, suçsuz benim kocam, yani olaylara karışıyor olsaydı anlardım, cezasını çekiyor derdim, içim yanmazdı" diyerek bakış açısını ortaya koyar.
Tüm konular açık ve net ortaya konulmuş aslında filmde, nereden bakarsanız bakın aynı mesajları farklı algılarla alacağınızı zannetmiyorum.
Oyunculuğuyla festivalde ödül almış olmasına karşın Sibel Kekilli' nin oyunculuğu bana göre çok silik olmakla birlikte şivesinin bozukluğundan ötürü de inandırıcılığını yitirmişti.
Ama ne olursa olsun o dönemi bilmeyenler ve merak edenler için aydınlatıcı olabilecek bilgiler içeren yapım! Bunu sağladığı için bile izlenebilecek, tavsiye edilebilecek doğru ve cesur bir dönem filmi.
Kurunun yanında yaş da yanmıyor, bir anlamda yaşlar sayesinde hepsi birlikte yanıp kül oluyorlar.
Not : Filmin yönetmeni ile yapılan röportajı okumak isterseniz http://www.lokomotifkamera.com/mmerugev.html
O dönem anlatılırken seçilen baş karakterler, tarafsız gözlerle izleyebilmemiz açısından, sıradan ve belirli bir görüşe sahip olmayan kişilerden oluşuyor. Aksi taktirde o dönemin acımasızlığı çok da iyi tarif edilemezdi zaten. İkisi de fabrika işçisi olan Mustafa ve eşi Esma, yeni aldıkları televizyonun taksitlerini ödeyebilmek için canlarını dişlerine takıp farklı vardiyalarda çalışmaktadırlar. Mustafa, sendika gibi gereksiz işlere, bir çocuk kadar şen bakan ve umarsız kalan, suya sabuna dokunmayan ve tek derdi TV taksitlerini bitirmek olan bir kişidir. Eşi Esma ile fazla mesaileri sebebiyle görüşememekte, birbirlerine yazdıkları notlarla haberleşmektedirler.
İkisinin de izinli olduğu ve farklı planlar yaptıkları bir gün bakkala ekmek almaya giden Mustafa, darbe olduğunu öğrenir. Polisler tarafından apar topar götürülen etraftaki insanların hepsi Mustafa' ya göre suçludur, "suçlu olmasalar polis onların eden götürsün ki?" diye düşünür.
Şehirde darbe hareketliliği süredursun, kirayı ödeyemeyince ev sahibi tarafından "komünist" olduğu iftira-ihbar edilen Mustafa' nın evini bir gece yarısı polisler basar. Polisler, evde sadece bir kaç pembe dizi aşk romanı ve erotik dergiler bulur. Polis memurları arama sırasında, taksitlerini ödeyebilmek için onca çaba harcadıkları televizyonu umarsızca yere düşürür ve televizyon paramparça olur. Parçalanan televizyon ile birlikte Mustafa' nın hayalleri de parçalanır.
Bundan sonraki günler herkesin hayatında kapanmayacak yaralar açacaktır.
Yapılan ihbar ve resim benzerliği nedeniyle, yasadışı bir sol örgütün Örnektepe Mahallesi sorumlusu Şeyhmus olduğu zannedilen ve meşhur Gayrettepe Siyasi Şube' ye gönderilen Mustafa, itiraf bekleyen polisler ile şube müdürünün karşısında neye uğradığını şaşırır ve burada 20 gün süren işkencelere maruz kalır.
Başta Civan Civanova olmak üzere Altan Erkekli ve Mustafa Alabora' nın oyunculuklarını başarılı bulduğum filmde gerçekler, gerekçeli olarak Alten Erkekli yani filmde bahsi geçen örgütteki adıyla "Hoca" tarafından dile getiriliyor. Mustafa: "ben hiç bir şey bilmem, anlamam, beni niye aldılar" dediğinde, Hoca: "zaten bir şeyleri bilseydin ve anlasaydın, şu an ne sen ne de ben burada olurduk" der. Hoca, bu sahnede Mustafa' nın duyarsızlığıyla ilgili mesaj verirken "dışarı"da ise Esma' nın, ev sahibi tarafından kapının önüne konulup peşi sıra işten atılmasının ertesinde komşusuyla yaptığı sohbette adeta kimseye fırsat vermeksizin kendi kendini ele veren bir mesaj iletir bizlere kendi duyarsızlığının derecesini belirten: "hayır, suçsuz benim kocam, yani olaylara karışıyor olsaydı anlardım, cezasını çekiyor derdim, içim yanmazdı" diyerek bakış açısını ortaya koyar.
Tüm konular açık ve net ortaya konulmuş aslında filmde, nereden bakarsanız bakın aynı mesajları farklı algılarla alacağınızı zannetmiyorum.
Oyunculuğuyla festivalde ödül almış olmasına karşın Sibel Kekilli' nin oyunculuğu bana göre çok silik olmakla birlikte şivesinin bozukluğundan ötürü de inandırıcılığını yitirmişti.
Ama ne olursa olsun o dönemi bilmeyenler ve merak edenler için aydınlatıcı olabilecek bilgiler içeren yapım! Bunu sağladığı için bile izlenebilecek, tavsiye edilebilecek doğru ve cesur bir dönem filmi.
Kurunun yanında yaş da yanmıyor, bir anlamda yaşlar sayesinde hepsi birlikte yanıp kül oluyorlar.
Not : Filmin yönetmeni ile yapılan röportajı okumak isterseniz http://www.lokomotifkamera.com/mmerugev.html