- Kategori
- Aşk - Evlilik
Evlilik zor iş
Bir yastıkta kocasınlar
Siz hiç bir yastıkta kocamaktan korkutunuz mu? Ben korktum hem de çok. Çünkü yaşadığımız coğrafyada bir yastıkta kocamak demek kadının kafasının yastığa olabildiğince az değmesi ve saçını süpürge etmesi demek oluyor.
Üstelik bu saçını süpürge eden, gecesini gündüzünü kocasına ve çocuklarına adayan kadın belli bir yaşa gelip yıpranmaya başladığında " aman sen çok yoruldun artık sen dinlen sıra bizde" diyen kimse olmadığı gibi bir de kadıncağız torun bakıcılığı yapmaya başlıyor.
Kocasını, çocuğunu ve torununu çok seven hatun kişilerin " biz yaşadıklarımızdan çok memnunuz haddini bil" dediklerini duyar gibiyim. Ama bu hatunlar yaklaşık yarım saat sohbet ettikten sonra " aslında en iyisini sen yapmışsın, aklı olan evlenmez ama ne yapalım bizim başka çaremiz yoktu" diyorlar.
Demek ki eğer kadın ekonomik olarak özgürse, mahalle baskısı yüzünden özgürlüğü kısıtlanmıyorsa, ona güvenen, onu destekleyen bir aileye sahipse evlenmeyi hiç istemiyor.
Kadın baba evinde tutsaklık yaşıyorsa evliliği özgürlük, evleneceği adamı da kurtarıcı sanarak evleniyor ve halkalı köleliğe merhaba diyor.
Çünkü bu toplumda erkek (istisnalar kaideyi bozmaz) bir eş değil, aşçı, bulaşıkcı, çamaşırcı ve son ütücü arıyor ve bu arada bir de gönlü mutlaka hoş tutulsun istiyor.
Gönlü değil gözü de hoş tutulmalı mavi kimlikli vatandaşların. Baba olmak isteyen yurdum insanı çocuk nerede yetişiyor sanıyor bilmiyorum ama doğum sonrası kilo alan kadınları yüz kızartıcı suç işlemişler gibi kendilerinden uzak tutuyorlar.
İşte bu nedenle bir yastıkta kocamaktan hep korktum ben, bu nedenle aşkımın gözü hiç kör olmadı, gönül aşka karar edince akıl baştan hiç firar etmedi.
Darısı hemcinslerimin başına...