Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Temmuz '18

 
Kategori
Deneme
 

Ey İnsan!

Ey İnsan!
 

"Lanet olsun bilgi ve düşünceleriyle ölenlere" diyemeyiz. Çünkü sonuçta bireysel özgürlüğün seçimidir bu sırlar; üstelik hepimiz az çok bu lanetin içine düşebiliriz. Hangimiz tüm sırlarımızı açık edip de ölmüşüzdür ki? Aslında demokrasi kişisel ve kurumsal bilgiye sır fırçası çekmeyi lanetleme özgürlüğünü de verir. Ancak, "lanet olsun sırlarını saklayana" demek kadar "lanet olsun sırlarımı açıklayana" demek de haktır. Denge, kamuyu ilgilendirmeyen kişisel sırların korunma hakkıyla sağlanabilir. Her şeye rağmen, devletin ve kamusal bilincin bilgiye sır fırçası çeken elini bağlamayan bilince lanet olsun…
 
Ne zaman ki en saydam bir demokratik yönetime kavuşur, ne zaman ki bireysel veya toplumsal şiddet ve terör çağrısı yapmayan her tür düşünce ifadesi toplumda korkusuz bir saygıyla karşılanır, işte o zaman bilginin ve düşüncenin üstündeki sır perdeleri korkusuzca açılabilir. Çare şiddetsiz ve şiddete övgüsüz her tür ifade ve yaşam biçimine dokunulmazlık veren demokrasi kültürünü en öncül bireysel ve toplumsal varlık nedeni yapmaktır...
 
Demokrasinin kendisi insan uygarlığının en büyük devrimidir. Buna rağmen hiçbir devrim demokrasinin doğasıyla bağdaşmaz. Çünkü demokrasi bireye kadar indirgenen özel hakları dahi gözeten bir çoğulcu uzlaşı bilinciyle evrimsel ilerlemeyi yol tutmuşken, devrim sadece kendi ideolojik bilincini en tez zamanda somutlaştırma derdindedir.
 
Devrimsel ilerlemenin uygarlığı bilginin sırlarına daha tez taşıyacağı düşünülebilir. Ancak, ben demokratik ilerlemeyi insan uygarlığını huzurlu yaşama taşıyacak en güvenli bilgelik yolu görürken, devrimsel ilerlemeyi zorlayıcı niteliğinden dolayı huzursuz edici görmekteyim. Acelenin gereği yok; güneşin yok olmasına daha milyarlarca yılımız var. Bilincimizi kendini bilir yapacak eğitim ve yaşam biçimleriyle güncelleyerek yürümek bizi çok da geciktirmez. Demokrasi içinde yeni bir insan uygarlığı yapmaya hâlâ daha çok zaman var. Yeter ki biz dünyayı kendi ellerimizle daha önce yok etmeyelim.
*
Beylik sözleri sıralayarak, eğriyi doğru göstermeye çalışan, bir şey bilmezken biliyor görünerek ille de saygı görmek ve onurlanmak isteyen kaba ve boş beyinli bir sürü insan vardır. Bunlar çoğu zaman ağızları köpürerek hep birden konuşarak karşılarındakini sindirmekle kalmazlar, doğru bilginin kaynaklarını da kurutmayı hedef alırlar. O leke sürmeler, bilinci yenileyen bilgiyi çekemeyen cehalet nice nice onurlu güzel insanların yok olmasına yol açmıştır. Her şeye rağmen, değeri ne denli az olursa olsun bir işi yaparken ölüm kalım endişesine kafa tutarak doğruyu eğriyi zaman boyutuyla sorgulayan yiğit insanlardır dünyayı mutlu geleceğine taşıyacak olanlar. Onlar kendini bilmiş bilinçlerdir…
 
Bilgeliğin yolları taşlı tozlu ve tuzludur. Hatta tabanlarım ne denli kalın olursa olsun, dikenleri batar bu yolların. Fakat beni ulaştırdığı vahalar bütün acılara değer… “Elde edilmesine çaba gösterilmesi gereken şey, “asıl iyi” olanı (yani hayatın tümlük bilgisine iyi geleni) amaç edinerek bilgiye özenli ve ödün vermez bir araştırmayla ulaşmak ve böylelikle bilginin gerçeğiyle donanmış erdemli bir bilinç ile mutlu yaşamaktır” diyen Sokrates, beni duyduysa kesin alkışlıyordur.
 
Bildiklerimizin ve sanılarımızın gerçekliği ve ipuçlarıyla düşünerek bilmediğimiz şeyleri araştırmalıyız. Bilinmeyen şeyi bulmanın olanaksız olduğuna, evrenin sırlarını çözme gayretinin tanrısal iradeye isyan olduğuna inanmak ve inandırmak evrensel varoluş bilincini taşlamaktır... Ve onlar bilmezler, aslında Tanrı evrensel varoluşun en yüce bilincidir...
 
Ey insanlar, ey canlarını başlarını para kazanmaya koyanlar! Boynunuzun borcu olan şeyleri ihmal ettiğinizin farkında değil misiniz? Çocuklarınıza bırakacağınız parasal zenginlik huzurlu bir dünya satın almalarına yetecek mi? Buna aldırdığınız yok; kendi kendinizi de yetiştirmeye pek uğraşmış değilsiniz zaten. Okuma yazma, sanat teknikleri, spor, bilgisayar ve matematikte uzman meslek sahibisiniz; aklınızca yüksek bilinçli oldunuz. Siz sadece, çatışmacı rekabetle yükselen tüketim uygarlığının ihtiyaçlarını gözeten meslekli oldunuz…
 
Ey insan, tüm öğrendiğin sadece mal mülk edinmek için midir? Erdemli ve mutlu yaşam uygarlığının yeni bir düzen ve eğitim sistematiğiyle kurulabileceğini görmüşken neden bu düzen ve eğitim ortamını sağlayacak bilinci oluşturmaya emek vermezsin de mal mülk tapulamayı uygarlık başarısı yaparsın? 
 
Ey insan! Bu kendini bilmezliğe derhal bir son verecek çarelerin bireysel ve toplumsal alt yapılarını düşünmeye başlamalısın. Kendini bilmeye yükselten erdemli yaşamı gözün kesmiyorsa çocuk sahibi bile olma. Kendini bilmiş bilincin sorgusuyla özeleştiri yapamıyorsan bari ölümün dünyaya bir nimet olsun. Canından ne yapacağını bilmeyen canlardan olma. Gelişigüzel yaşayacaksan geleceğin gelişini rahat bırak.
 
Ve aslında insanlık tarihi, maddenin eytişim (diyalektik) doğallığı içinde basitçe bir var bir yok oluşun bilincidir. İnsanlık bilincinin toplumsal bir oluş olduğu bilgisinin gerçeğiyle bu bilinç bireysel var oluş gerçekliğinde yeniden yapılandırılmalı; bilimin ve teknolojinin kullanımıyla bireylerle paylaşılmalı ve bireysel bilinç ürünlerinin toplumsal varlık boyutunda demokratik hak tanımı çerçevesinde serbest dolaşımıyla maddenin bilinci artık özgürleştirilmeli...
Ben de artık kendi akıl bakışımı bilincimin kendini bilmesine temel yaparken, başka canların varlık bilgilerini de bilincimin özgürlük nedeni yapmalıyım...
 
Muharrem Soyek
 
Toplam blog
: 363
: 1765
Kayıt tarihi
: 04.08.08
 
 

Parasız yatılı Darüşşafaka Özel Lisesi'nde iki yılı hazırlık sınıfı olmak üzere yedi buçuk yıl ok..