Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ağustos '20

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Facebook'taki Kadar Mutlumuyuz

Günümüzde sosyal medyanın yerini, önemini yadsımak imkansız. Öte yandan, olumlu yanları yanında, hayatımıza birçok olumsuzluk kattığı da ortada sosyal medyanın. Öyle ki, eğer kişisel mutluluk düzeylerini ölçmeye sosyal medyadan, hele hele Facebook’u baz alarak başlarsak; bu, yandığımızın resmidir. Mutluluk analizinde, o denli yanıltabilir bizi çünkü; Facebook’tan elde edeceğimiz sonuçlar.

Şimdi, ne demek istediğimi biraz daha açayım isterseniz:

Kullanıcı sayısı 2,5 milyara yaklaşan Facebook’un; Türkiye’de 37 milyonu aşan üyesi var. Sosyal medya kullanımı genelinde ve Facebok  kullanımı özelinde dünyanın ilk 10 ülkesinden biri; Avrupa verileri dikkate alınıncaysa, lider ülkeyiz. Peki, millet olarak bu kadar etkin, bu kadar baskın karakterde olduğumuz bir mecradan, Facebook’tan esinlenerek/hareketlenerek toplumumuzun ne kadar mutlu, ne denli doyumlu yaşadığını ölçebilir miyiz acaba? Sizin cevabınızı bilmem ama bence bu olanaksız.

“Kardeşim, nasıl böylesine kendinden emin şekilde bir yargıya varabiliyorsun, temel gerekçen, sağlam dayanakların, akılcı nedenlerin nelerdir?,” diyenlere, hemen aşağıdaki cevapları vereceğim:

Türkiye gibi Doğulu bir memlekette, kaderciliğin böylesine belirleyici olduğu topraklarda yaşayanların; mesela Facebook’tan yansıttıkları kadar mutlu mesut, şen şakrak halleri olağan mı?

Bizim gibi, her olumsuzluğu kendisi dışındaki faktörlere bağlayanların, sorumluluk almaktan, özeleştiri yapmaktan özenle kaçanların; kendini olduğu gibi görmekten/ göstermekten özellikle kaçınanların; Facebook ve benzeri alanlarda/meydanlarda, öyle gayet güvenli şekilde ortaya atılıp;” Bakın, ben böyleyim. Gördüğünüz gibi çok mutluyum,” pozları vermesi/görüntüleri yansıtması; normal mi; günlük hayatımızın olağan akışına uyuyor mu?

Bizim kadar burnundan soluyan, öfkelenmek için yer arayan, en küçük kıvılcımda hop oturup hop kalkan, karşılaştığı sorunları çözmeyi değil; şanssızlıktan yakınıp bir çırpıda kendini temize çıkarmayı tercih edenlerin ezici çoğunlukta olduğu toplumlarda… Hakiki manada, hak edilmiş mutluluklar yaşanabilir mi? Yaşanabilirse eğer; limitsiz, uçsuz bucaksız bunalımlarımızın; biri biterken diğeri başlayan mutsuzluklarımızın nedeni nedir?

Elbette işimi gücümü bırakıp tek tek saymadım ama… Facebook’ta özel yaşamlarından kesitler paylaşanların büyük çoğunluğunun; her yanlarından mutluluk akıyor, her zerrelerinden keyif deryaları fışkırıyor. Kendileri tarafından insafsizca kahkaha bombardımanına tutulmaktan… Üzerime üzerime gelen, “ çok mutluyum da çok mutluyum!,” abanmalarından; ” Aman da ne güzel bir hayatım var, yaman da hazdan gebermek üzereyim!” türü ardı ardına havai fişek patlamalarından…Fena halde sıkılmış durumdayım. İnsanımın böylesine olmadığı gibi davranmasından olağanüstü utanıyorum.

En küçüğünden en büyüğüne, gerçek kişilerin bulunduğu topluluklarda çıkıp da kendileri hakkında iki kelime etmeye, yarım yamalak da olsa, bir-iki cümle kurmaya cesaret edemeyenlerin… Gözümün önünde yalandan  resim tören geçitleri düzenlemeleri; insani sıcaklıkların çok uzağında kalıyor.

Madem öyle. Madem insanım o denli keyifli. Sokaklardakilerin, caddelerde dolaşanların yüzleri neden bu kadar asık? Neden çatık kaşlı, gergin, kızgın, her yanından keder, korku, şüphe akan sayısız yüzle karşılaşıyorum durmadan? Niçin otobüste, minibüste, dolmuşta, Marmaray’da, Metrobüs’te bir tarafına dokunsam, kazara bir yerine değsem adamın/kadının yanardağ patlamalarına maruz kalıyorum? Neden güler yüzlü, rahatça yürüyebilenler böylesine azınlıkta?

Eğer bazıları, sanal ortamlar da çok iyiler de, gerçek hayatta inanılmaz rahatsızlarsa; bu da bambaşka ikilemlerin,iki yüzlüğün, çift karakterliliğin, samimiyetsizliğin dışavurumu değil mi? Bu denli inişli çıkışlı sosyal roller sergileyenlerin; sağlam, dengeli ruhsal yapılara, içsel bütünlüklere varmaları olası mı?

 Evet, farkındayım, bir tek yazıda iç bunaltacak kadar çok soru sordum ama… Benim sürdüğüm hayatla; sosyal medyada şahit olduklarım arasında öyle uçurumlar, öyle kapanmaz aralar, farklılıklar var ki… Doğal olarak soruyorum kendime: Acaba yanılan ben miyim? İnsanlar bu kadar mutlu da, ben mi farkına varamıyorum?

Üstelik, bizim gibi, “El alem ne der, başkaları hakkımda ne düşünür?” boyunduruğunda ömür tüketenlerin on milyonlara vardığı bir toplulukta, ekran karşısında bu kadar rahat tavırlar sergilenmesi, böylesine kendiyle barışık tavırlar takınılması nasıl mümkün oluyor?

Ya sosyal medyada gördüklerim yalan, ya ben, gerçek hayatı doğru düzgün gözlemleyip sağlıklı yorumlayamıyorum. Ya onların yansıttıkları kadar ışıltılı yaşamları var, ya olmayı diledikleri kişileri oynayıp, düşledikleri ortamları, yaşam tercihlerini yansıtıyorlar oralardan; sosyal terapi niyetine.

Peki sizce durum ne? Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda? : Facebook Cumhuriyeti’nde yaşayan vatandaşlarımızın mutluluklarına inanıp ortak mı olalım? Yoksa olanlara boş verip, kendi dalgamıza,  dümenimize mi bakalım? Yığınla yaman çelişkimizden, gerçekten siz de rahatsız olmuyor musunuz?

Her neyse. Sanırım en iyisi, mış gibi/miş gibi yapıp, görmezden gelmektir hayatı. Her haltı fark ettik de ne oldu sanki? Üç maymunu oynamak lazım. Halinden şikayet eden bir maymuna rastlamadım henüz!

 

 

 
Toplam blog
: 1349
: 1777
Kayıt tarihi
: 30.01.11
 
 

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler veTanıtım, A.Ö.F. Adalet Yüksek Meslek ..