Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Aralık '17

 
Kategori
Alışveriş - Moda
 

Fahriye Abla

Fahriye Abla
 

Ahmet Muhip Dıranas



Hava keskin bir kömür kokusuyla dolar,
Kapanırdı daha gün batmadan kapılar.
Bu afyon ruhu gibi baygın mahalleden,
Hayalimde bir tek sen kalmışsın,  sen!
Hülyasındaki  geniş  aydınlığa  gülen
Gözlerin,  dişlerin ve ak pak gerdanınla
Ne şirin komşumuzdun sen,  Fahriye Abla.!

Eviniz  kutu  gibi  küçücük  bir  evdi,
Sarmaşıklarla balkonu örtük bir evdi;
Güneşin  batmasına  yakın  saatlerde
Yıkanırdı  gölgesi  kuytu  bir  derede
Yaz,  kış yeşil bir saksı ıtır pencerede;
Bahçende  akasyalar  açardı  baharla.
Ne şirin komşumuzdun sen, Fahriye Abla.!

Önce  upuzun,   sonra  kesik  saçın  vardı.
Tenin buğdaysı,  boyun bir başak kadardı.
İçini  gıcıklardı  bütün  erkeklerin
Altın  bileziklerle  dolu  bileklerin.
Açılırdı  rüzgarda  kısa  eteklerin;
Açık  saçık  şarkılar  söylerdin  en  fazla.
Ne çapkın komşumuzdun sen,  Fahriye Abla.!

Gönül  verdin  derlerdi  o  delikanlıya,
En sonunda gitmişsin bir Erzincanlıya,
Bilmem şimdi hala bu ilk kocanda mısın?
Hala  dağları  karlı  Erzincan’da mısın?
Bırak,  geçmiş günleri gönlüm hatırlasın;
Hatırada  kalan  şey  değişmez  zamanla.
Ne vefalı komşumuzdun sen,  Fahriye Abla.!
Ne şirin komşumuzdun sen,  Fahriye Abla.!

(Ahmet Muhip Dıranas)


Ahmet Muhip Dıranas’ın en ünlü şiiri Fahriye Abla adlı şiiridir.Fahriye abla,öyküleme anlatım biçiminde veriliyor. Şiirde,Fahriye ablanın tensel betimlemesi yapılıyor. Fahriye abla, önce uzun saçlıdır. Sonra saçını kestirir. Boyu kısa, teni buğday rengindedir. Yazın, yakası açık giysileri, içi gülen gözleriyle çekici mi çekici... Rüzgârda, etekleri açılınca bütün erkeklerin içi gıcıklanır. Açık saçık şarkılar söyleyen çapkın bir komşusudur, şairin.

Gönül  verdin  derlerdi  o  delikanlıya,
En sonunda gitmişsin bir Erzincanlıya,
Bilmem şimdi hala bu ilk kocanda mısın?
Hala  dağları  karlı  Erzincan’da mısın?
Bırak,  geçmiş günleri gönlüm hatırlasın;
Hatırada  kalan  şey  değişmez  zamanla.
Ne vefalı komşumuzdun sen,  Fahriye Abla.!

Vefalı komşu“Fahriye abla”,sevdiği Erzincanlıyla sonunda evlenir; ama bu ilk kocasında olduğu kuşkuludur.

Hayâl ile gerçeği, romantik duyuş tarzıyla realist görüşü birleştiren ”Fahriye abla” şiirinin yapı ve üslubunu da bu iki temayül tayin ediyor. Şiirde baştan sona kadar dış âleme ait eşyayı olduğu gibi veren objektif unsurlarla şairin duyuş tarzını birleştiren sübjektif unsurlar birbirine sarılmıştır. Her parçada hem dış gerçek hem romantik duygu bir aradadır.(Mehmet Kaplan, Cumhuriyet Devri Türk Şiiri, s.83)

Ahmet Muhip Dıranas’ın Hayatı

Ahmet Muhip Dıranas, Sinop’ta 1909 yılında doğmuştur. Orta ve ilkokul öğretimini Sinop’ta tamamlamıştır. Ortaokulunun adının Ankara Erkek Lisesi olması, eğitiminin üniversite öncesinin de Ankara’da olduğu yanlışını doğurmuştur. Lisedeki edebiyat öğretmenleri Faruk Nafiz Çamlıbel ile Ahmet Hamdi Tanpınar idi. Bu durum Dıranas’ın şiire yönelmesini, şiiri sevmesini sağladı.

Ahmet Muhip Dıranas, Ankara ile liseden sonra tanışmış, 1930 – 1935 yılları arasında Hâkimiyet-i Milliye gazetesinde çalışmaya başlamıştır. Burada çalışırken de Ankara Hukuk Fakültesini kazanmış, bu okula da ancak iki yıl gitmiştir. Daha sonra eğitim hayatını İstanbul’a taşımış, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi bölümünde Felsefe Bölümünü kazanmıştır. Felsefe bölümünü de bitirmiştir. Daha sonra İstanbul Üniversitesi Güzel Sanatlar Akademisinde kütüphane müdürlüğüne getirilir.

21 Haziran 1980 yılında Ankara’da hayata gözlerini yumdu ve vasiyeti üzerine memleketine defnedildi.

Ahmet Muhip Dıranas ’ın Edebi Kişiliği

Ahmet Muhip Dıranas, Beş Hececiler ekolünde değerlendirilir. Biz onun için hece ölçüsünü kullanarak şiir yazan son şairlerden birisi diyebiliriz.

Ahmet Muhip Dıranas’ın hece ölçüsünü kullanma biçimi diğer şairlerden farklıdır. O, hece ölçüsüne yenilikler getirmiştir ki Türk edebiyatındaki en önemli özelliği de budur. Hece ölçüsünün aslına bağlı kalmıştır ama vurgu ve durakların yerini değiştirerek onu çağdaş bir hale getirmiştir.

Şiirlerinde biçime dikkat eden Ahmet Muhip Dıranas’a göre biçim şiirin vazgeçilmez bir öğesidir. Onun deyimi ile yük yüklenen bir gemidir. Bu bakımdan da biçime önem verir.  Bu konuda Cahit Sıtkı Tarancı’ya benzer.  Ahmet Muhip Dıranas’ın Olvida şiirinde ve Kar şiirinde biçim  kusursuzluğu ve ses ile ahengini görürüz.

Ahmet Muhip Dıranas’ın şiir dünyasını oluşturan kişiler, Batı dünyasında Baudelaire ve Verlaine’dır ki bunlar Batı’nın Sembolist şairleridir. Yerli olarak da yine Baudelaire ve Verlaine’yı örnek alan Ahmet Haşim onun esin kaynağıdır. Ayrıca Ahmet Hamdi Tanpınar hem öğretmeni hem de şiirdeki örnek aldığı isimdir.

Gerek Fransız şiiri, gerekse kendinden önceki kuşaktan ustaları Ahmet Haşim ve Ahmet Hamdi Tanpınar'dan aldığı etkileri sanatına uygulayarak özgün bir şiire ulaşmıştır. Hece ölçüsü sınırlarında kalarak ama durak ve vurgu yerlerini değiştirerek gelenekte çağdaşlığı yakalayan, çağrışım gücü yüksek, yurdu, insanı ve doğası ile barışık, alışılmadık deyiş örgüsüyle unutulmaz şiirler yazmıştır. Şiirlerinde aşk, doğa, ölüm, anılar, sığ olmayan bir anlatımla ve düşündürücü biçimde verilmiştir. Fahriye ablaşiiri, Türk Edebiyatı'nın en ünlü şiirlerinden biridir

Dıranas’ın şiirini birçok araştırması “yeni olan anlatımı, imgelerinin zenginliği, ses ve uyum tazeliği, yapısının sağlamlığıyla” över.  Bu bakımdan Dıranas’ın özellikle Verlaine şiirindeki Sembolizmi gelenekle yoğurup Türk şiirine kazandırdığını söyleyebiliriz. Şairin, kendisinden sonraki nesli az şiiri ile uzun müddet etkilemesinin sırrı da bu olmalı.

Ahmet Muhip Dıranas’ ın şiir konuları toplumsal konular değildir, bireysel konulardır. Aşk, ayrılık, özlem, doğa, ölüm ve anılar imgelerle zenginleştirilmiş şiirinin konularından birkaçıdır. Şiirlerindeki en dikkat çekici özellik ise şiirlerinin çağrışım gücünün fazla olmasıdır. Yani şiiri okuyan kişi, sadece şiirin verdikleri ile kalmaz. Bu bakımdan imgesel anlatım Ahmet Muhip Dıranas’ın şiirlerinde ön plandadır.

Ahmet Muhip Dıranas,bireyci bir ozandır. Bireyciliği önerir, över. Ancak, insancıl ve evrensel olma çabasındadır. (Osman Numan Baranus, Türk Dili, Mart 1976.)

Ahmet Muhip Dıranas, gelenekçi şiirimizin ortaklaşa duyarlığını seçkin yanıyla kavrayıp çağdaş şiire uygulayan en başarılı şairdir, kuşkusuz. Gelenekten süzülüp gelen yepyeni bir duyuşla, özgün bir sezme yeteneğiyle bağdaşıveren alışılmadık bir şiir deneyi var. (R.Tomris Papirüs, Ekim 1967)

Yeni üslupla Anadolu, tabiat ve insana yönelen Dıranas, asıl gücünü Ağrı, Olvido, Büyük Olsun, Dağlar’a gibi şiirlerde gösterir… İlk şiirlerinde görülen karamsar, tutuk ve alafranga çalan söyleyişlerinden arınarak gür bir anlatış içinde yaşama sevincini, kurtuluşu ve durulan hislerini terennüm eder. (Ahmet Kabaklı, Türk Edebiyatı III,1983)

Ağrı
Vardım eteğine, secdeye kapandım;
Koşup bir koluna sımsıkı abandım.
Karlı başın yüce dedikleyin yüce,
Sükûn içindeki heybetin gönlümce.

Ağrı Dağı’nın eteğine varan şair, Dağ’ın yüceliği karşısında secdeye kapanır. Gür bir anlatış içinde; yaşama sevinci, doğa sevgisi özgün bir duygu yoğunluğunda verilir.

Bulutu, rüzgârı, denizi, çiğiyle, dağı, yağmuruyla tüm doğa Dıranas’ın şiirlerindedir. Doğa görüntüsünün betimlemesine hep ruhsal dünyanın izlenimleri de katılır.(Orhan Ural, Cumhuriyet Dönemi Türk Şiiri,1984)                                       

Ahmet Muhip, Cahit Sıtkı Tarancı ile şiirde ahenge ve sese önem vermişlerdir. Mesela Kar şiirinde Ahmet Muhip, sesi ön plana çıkarırken Olvido adlı şiirinde ne sesi anlama ne de anlamı sese baskın kılmıştır.

Olvido
Hoyrattır bu akşamüstüler daima.
Gün saltanatıyla gitti mi bir defa
Yalnızlığımızla doldurup her yeri
Bir renk çığlığı içinde bahçemizden,
Bir el çıkarmaya başlar bohçamızdan
Lavanta çiçeği kokan kederleri;
Hoyrattır bu akşamüstüler daima.

Dalga dalga hücum edip pişmanlıklar
Unutuşun o tunç kapısını zorlar
Ve ruh, atılan oklarla delik deşik;
İşte, doğduğun eski evdesin birden
Yolunu gözlüyor lamba ve merdiven,
Susmuş ninnilerle gıcırdıyor beşik
Ve cümle yitikler, mağlûplar, mahzunlar...

Söylenmemiş aşkın güzelliğiyledir
Kağıtlarda yarım bırakılmış şiir;
İnsan, yağmur kokan bir sabaha karşı
Hatırlar bir gün bir camı açtığını,
Duran bir bulutu, bir kuş uçtuğunu,
Çöküp peynir ekmek yediği bir taşı...
Bütün bunlar aşkın güzelliğiyledir.

Aşklar uçup gitmiş olmalı bir yazla
Halay çeken kızlar misali kolkola.
Ya sizler! ey geçmiş zaman etekleri,
İhtiyaç ağaçlı, kuytu bahçelerden
Ayışığı gibi sürüklenip giden;
Geceye bırakıp yorgun erkekleri
Salınan etekler fısıltıyla, nazla.

Ebedi âşığın dönüşünü bekler
Yalan yeminlerin tanığı çiçekler
Artık olmayacak baharlar içinde.
Ey, ömrün en güzel türküsü aldanış!
Aldan, geçmiş olsa bile ümitsiz kış;
Her garipsi ayak izi kar içinde
Dönmeyen âşığın serptiği çiçekler.

Ya sen! ey sen! Esen dallar arasından
Bir parıltı gibi görünüp kaybolan
Ne istersin benden akşam saatinde?
Bir gülüşü olsun görülmemiş kadın,
Nasıl ölümsüzsün aynasında aşkın;
Hatıraların bu uyanma vaktinde
Sensin hep, sen, esen dallar arasından.

Ey unutuş! kapat artık pencereni,
Çoktan derinliğine çekmiş deniz beni;
Çıkmaz artık sular altından o dünya.
Bir duman yükselir gibidir kederden
Macerası çoktan bitmiş o şeylerden.
Amansız gecenle yayıl dört yanıma
Ey unutuş! kurtar bu gamlardan beni.

Olvido, İspanyolca unutkanlık demek. Demek ki lavanta çiçeği kokan üzüntülerin henüz bohçalandığı o ilk gençlik yıllarında sezinlemiştik.

Eski evle ilgili anılar tazelenir,Olvido ’da. Ninnilerle gıcırdayan beşik susmuştur. Camı açtığında, bulutları, uçuşan kuşları anımsar. Akşam saatlerinde, esen dallar arasından görülmemiş bir kadının gülüşü sezilir. Gamdan kurtulmak için pencereleri kapatıp her şeyi unutmak ister, şair.

1990’lı yıllardı, Kızılay’daki ABC Kitabevi’ de Cahit Külebi, Ahmet Muhip Dıranas’ ın şiirlerini okuyor ve yorumluyordu. Ahmet Muhip Dıranas’ın eşi Münire Dıranas da ordaydı. Türkçe öğretmeni bir arkadaş da Cahit Külebi’ye bir şiirinin de eşi Münire Dıranas ’ın okuması dileğinde bulunmuştu. Bu isteğe ünlü şair “Ben okuyamıyor muyum?”diye çok sinirlenmişti. Daha sonra Mustafa Şerif Onaran’ın Milli Kütüphane’de yaptığı şiir günlerinin birin de gündemi Ahmet Muhip Dıranas’tı. Şiirlerini, Rüştü Asyalı okuyordu. Orda da Münire Dıranas vardı, bir hayli de yaşlanmıştı. Kocasının Fahriye abla şiirini okudu; ama ölmüş kocasını, yaşamayan Fahriye abladan kıskanıyordu. (Fahriye abla, Dıranaslar’ın komşularıdır. Ahmet Muhip Dıranas ’la duygusal ilişkileri olmuştur)

Şiirlerinde genellikle aşk, doğa, ölüm, anılar işlenmiş ve bu temalar yüzeysel alışılagelen şığ anlamların dışında yoğun, özlü, seçkin sözcüklerin düşündürücü boyutları içinde verilmiştir. (Orhan Ural, Cumhuriyet Dönemi Türk Şiiri,1984)

Ahmet Muhip Dıranas da bir dil düşkünüydü; ama kullanılan sözcüklerle kullanılmayan sözler kurmaya değil, dil denilen konuşma aracındaki tadı yaratmaya bakardı… Ahmet Muhip Dıranas ’deyişi’ aramıştır; neyi söylediğine değil, nasıl söylediğine bakmıştır ve bunun öylesine ustası olmuştur ki büyük ozanlarımızda sık sık görülen dil uyumsuzluklarına onda rastlanmaz.(Melih Cevdet Anday, Cumhuriyet,27 Haziran 1980)



 

 
Toplam blog
: 391
: 2555
Kayıt tarihi
: 04.12.12
 
 

Hüseyin BAŞDOĞAN, 1942'de Malatya- Arapgir'de doğdu.Arapgir Ortaokulunu, Diyarbakır Öğretmen Okul..