Favori Hollanda

Uruguay’ın dünya kupasında en son finali bundan tam elli yıl önceydi. Dolayısıyla müzesinde tam iki dünya kupası bulunsa da gök mavililer için bu başarıların büyük tecrübelerden ziyade önemli unvanlar olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Hollanda’nın da, tıpkı rakipleri gibi dünya kupasında final oynamasının üzerinden otuz yıldan fazla bir süre geçti ancak portakalların 1988’deki Avrupa Şampiyonluğu ve sonraki dört Avrupa Şampiyonası’nın üçünde yarı final oynamaları onları büyük turnuvalar için yeterince “tecrübeli” hale getirmiş durumda.

Hollanda’nın bu dünya kupasında çok üst düzey bir futbol oynamadığını düşünmek mümkün ama diğer yandan da Avrupa temsilcisinin turnuvada karşılaştığı beş rakibi de (bunlardan birisi en büyük favorilerden biri olan Brezilya’ydı) maçı uzatmaya dahi bırakmadan yendiğini akıldan çıkarmamak lazım.

Hollanda’nın sahadaki en büyük avantajı sahip olduğu futbol ekolü ve elbette başta Sneijder olmak üzere Kuyt ve Robben gibi bir yandan orta alan kontrolünü elinde tutup diğer yandan da her an gol atmaya meyilli ustalara sahip olması.

Uruguay’da ise rakibinin aksine en göze çarpan özellik geride kalan maçlarda kalelerinde sadece iki gol gören başarılı savunma anlayışı. Bu başarıda kaptan Lugano’nun payı oldukça fazla ve bu nedenle tecrübeli oyuncunun sakatlığının geçip geçmemesi takımı adına büyük önem taşıyor.

Uruguay için yarı final karşılaşmasında önemli bir diğer eksiklik de başarılı hücum zincirinin önemli bir halkası olan Suarez. Golcü oyuncu Gana maçındaki hareketiyle takımını yarı finale çıkarmayı başardı ancak aynı Suarez, cezası nedeniyle, olası bir Hollanda yenilgisinin de müsebbiplerinden biri olabilir.

Neticede Hollanda, gösterişsiz bir yapıya sahip olsa da, hem sistemi hem de etkili orta sahası ile eksikler nedeniyle güç kaybeden Uruguay karşısında favori görünüyor. Ancak artık her takımın o büyük kupaya sadece yüz seksen dakika uzakta olduğunu da unutmamak ve tam elli yıl sonra Uruguay’ı tekrar finalde görmek de kimseyi şaşırtmamalı.