Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ocak '13

 
Kategori
Futbol
 

Fenerbahçe, Antep’te Semih’le kendine geldi!..

Fenerbahçe, Antep’te Semih’le kendine geldi!..
 

Fenerbahçe taraftarı, maçları rahatlıkla izliyor mu?

Fenerbahçe taraftarı, anlaşılan o ki, bu yarıda da rahat maç izleyemeyecek. Bu yüzden, en sıkıntılı taraftar, Fenerbahçe taraftarı olmalı! Geriye düşmek, geleneksel bir duruma dönüşmüşe benziyor. Aykut Kocaman, ısrarla aynı oyun düzeniyle, ilk yarının “boşa geçmesi”ne ortam hazırlıyor.

Öyle bir hava oluşuyor ki, “Atarsan atarım!”...

Fenerbahçe’yle oynayan takımlar, beraberliğe razıysa, Fenerbahçe’yi uyandırmamalı!.

Nasıl mı?

Fenerbahçe’ye uymalı, boşa geçirilen ilk yarıya benzer oyun tarzını kendileri de benimsemeli, Fenerbahçe’yi “ürkütmeme"li...

*****

Fenerbahçe, Akhisar’dan sonra, bu sezon dışarıda ikinci maçını kazandı. İkinci yarıya, dışarı galibiyetiyle başlamak, bir umut olmalı. Ama  Fenerbahçe, yine öyle bir havada başladı ki, sormayın. Taraftarı bir anda umutsuzluğa düşüyor, bakıyorsunuz, umut başlıyor.

Yine “boşa giden” koskoca bir ilk yarı!..

Topa, rakibe göre açık farkla sahip olma, sadece “etkisiz üstünlük” sağlamaktan öte gitmiyor. Kimi futbolcular, ne yaptığını bilmiyor, demek daha yerinde. Özellikle rakip onsekizindeki, o çevredeki top kayıpları, pas hataları, “jet hızı”yla geliyor, Fenerbahçe’de kalesinde tehlike oluşturuyor.

Gol olacak denen, beklen durumlarda, kalesinde gol görmek!...

İşte, “geleneksel” ya da “hastalıklı” diyeceğimiz durum bu. Bunun değiştirmek, tersine çevirmek gerekiyor.

Ama nasıl?

Sorunun yanıtının ne olduğu, maçlarının ikinci yarılarında “sistem” denen oyun anlayışından anlaşılıyor aslında.

Pas hataları, top kayıpları!..

Örneklemek gerekirse, “Meireles, Kuyt ne yaptı?” sorunun sormak gerekecek.

Meireles’i tanımak zordu. Kuyt, çok hareketliydi, koştu da... Ama rakip alanda öyle toplar kaybetti ki... Bunlardan biri, rakip onsekizde yitirdiği top, döndü gol oldu.

*****

Fenerbahçe, yine o bildik, işi ağırdan alan havada başladı. Kenarlara yayılan oyun, oyalama, zaman geçirmeye yönelik olmaktan öte gitmiyordu. Çünkü kenarlarda topla oynama, Gaziantepspor’un savunmada birikmesine, toparlanmasına fırsat tanıyordu. İlk yarı, Fenerbahçe’nin bildik oyunuyla geçerken Gaziantepspor, kazandığı iki fırsattan birini gole çevirdi. Ama ikinci yarıda 2-0 öne geçmesi fırsatını Cenk, bencilik diyelim buna, "bozuk para" gibi harcadı!..

İlk yarı, Fenerbahçe açısından yine boşa geçti. Ama ikinci yarı yine farklı oldu. Ortaya konan “güç”, gerçek “güç” müydü, yoksa, var olanı sahaya yansıtmak mıydı? Varın sorunun yanıtı dilediğiniz gibi verin.  Bu arada Semih’in hakkını da vermek gerekecek.

Semih, demek istiyor ki:

Unutma beni!

Semih, gol atmasa bile, savunmayı uğraştıran oyuncu tipi. Rakip savunmanın ileriye top taşımasını engelliyor. Semih, fırsatlardan en çok yararlanan futbolcu.

Semih’i unutmak olmaz!

*****

İlk yarıyı boşa harcayan Fenerbahçe, ikinci yarıda baskılı oyunuyla Antep’ten 3 puanla dönüyor.

Aykut Kocaman ne yapmalı?

Yine döndük başa!

Eleştirilen ne?

Maça yavaş başlama, skor beklenen değilken yan/ geri paslarla zaman kaybetme... İleride “yalnızları oynayacak” bir futbolcu bırakmak... İşi ağırdan alan orta alan oyuncularıyla kaleye gitmek... Giderken de yavaşlığın, bazen de aşırı güvenin etkisiyle pas hatalarının, top kayıplarının bir anda tehlike oluşturması... Golü yedikten sonra da, çabala kaptan!..

Fenerbahçe, öne  geçtikten sonra, oynanan 10 dakikalık bölümde ne yaptı?

O ilk yarılarda beğenilmeyen, “boşa geçen” oyun tarzını daha da “boşa geçen”e dönüştürmek...

Demek ki, eleştirilen oyun tarzı, yerine göre olağan/ yerinde karşılanıyor.

*****

İkinci yarının dışarıda oynanan ilk maçında 3 puanla dönmek iyi olmalı.

Fenerbahçe’nin sorunu ne?

İşte, Aykut Kocaman’ın maç sonrası dediklerinden bir iki cümle:

“Özgüven anlamında nasıl döneceğini bilmiyorum. Resmi olarak Süper Kupa ile başlayan 36. maçta 19 kez geriye düştük. Ligde de 13. kez geriye düşüp çıkarmaya çalışıyoruz. Kolay değil bu. Bu en büyük sıkıntımız oldu.”

Bu “tanı”ysa, tedaviyi de “tanı"yı koyan bulacaktır.

 

http://www.facebook.com/turgutcelik

https://twitter.com/#!/turgutcelik

turgutc@ttmail.com

 
Toplam blog
: 2458
: 2418
Kayıt tarihi
: 10.11.08
 
 

24 Kasım 1944'te İspir'de doğdum. Ankara Kurtuluş Lisesi'ni, Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Tü..