Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Eylül '10

 
Kategori
Spor
 

Fenerbahçe 85. dakikaya gelmeden işi çoktan bitirmeliydi

İlk yarıda dört, ikinci yarı da iki çok uygun pozisyonu kaleye vurmak yerine dışarı gönderen Gökhan Gönül, Dia, Alex ve Niang bir anlamda maçın kaderini ve sonucunu belirleyen adamlar oldular. Bu üç oyuncu rakip kalecilerle burun buruna ve karşı karşıya kaldıkları pozisyonlarda kaçırdılar golleri; ancak maç sonunda Fenerbahçe taraftarı Aykut Kocaman’ı istifaya davet etti.

Aykut Kocaman’ın maçın beraber sonuçlanmasında etkisi var mıydı?

Maça her iki takım da önceden konuştuğumuz kadrolarla ve dizilişle çıktılar. Beklenen, Beşiktaş orta sahası ile birlikte Fenerbahçe sahasına yığılacak defans hattı da ileri çıkacaktı. Fenerbahçe’nin golüne kadar o defans Aurelio’nun da geride kalması nedeniyle kendi kalesine yakın oynamaya gayret etti. Ancak erken gol bir anda öngörümüzü doğrular nitelikte bir oyuna dönüştürdü karşılaşmayı; bu Fenerbahçe’ye daha fazla pozisyon sağladı. Önce Gökhan Gönül boş kale yerine topu kafayla dışarı attı; sonra da yukarıda ismini saydığımız futbolcular teker teker sahne aldı.

Alex’in sahada kaldığı ana kadar maçın genel havası bu şekildeydi ve Fenerbahçeli futbolcular 85. dakikaya gelmeden çoktan işi bitirmeleri gerekiyordu. Ancak yapamadılar, beceremediler. Farkı arttırmak yerine onu korumak içgüdüsü her dakika biraz daha ağırlık kazandı.

Açıkçası bugün bir kere daha görüldü ki Aykut Kocaman ile sahadaki on bir arasında ciddi bir bağlantı, iletişim kopukluğu var. Teknik adam bu karşılaşmada riske girmedi. Futbolcular(!) da dahil olmak üzere hemen bütün Fenerbahçelilerin gönüllerine göre bir oyuncu seçimi ve dizilişle çıktı sahaya. Bu taktik kurgu zaten takımlar sahaya çıkmadan 1-0 öne geçiriyordu Fenerbahçe’yi, öyle de oldu. Ne zaman Aykut Hoca bir şeyler değiştirmeye çalıştı bu sahaya yansıdı. Emre-Özer değişikliği temelde hücuma dönüktü. Olmadı. Ne Özer ne Mehmet Topuz futbol adına olumlu hareketler yapamadılar. Mehmet Topuz kayboldu; Özer ise çok uygun durumda ve işi bitirecek kanat akınlarını değerlendiremedi. Mehmet Topuz’un Fenerbahçe golü öncesindeki o başarısız kafa vuruşunun da golün görüntüsü ve etkisi altında kaybolduğunun da altını çizmek istiyorum.

Maçın ilerleyen bölümlerinde Fenerbahçe teknik direktörü futbolcusunun arzusuna boyun eğdi. Cristian’ın alınması teknik, taktik ve futbol açısında teslimiyetin ifadesiydi. Bu anlamda önce Fenerbahçeli oyuncular sonra da Aykut Kocaman beraberliğe davetiye çıkardı. Oysa Alex-Stoch tercihi belki de oyunun son on beş dakikasında Fenerbahçe’yi Beşiktaş yarı sahasına daha fazla taşıyabilirdi.

Fenerbahçeli oyuncuların Guti-Quaresma ikilisine bir dakika içinde iki defa üst üste kornerden aynı taktiği denemesine; Quaresma’ya üç adet yarım vole vurmasına izin vermiş olmasına hayret etmemek mümkün değildir.

Yine bir milli takım kalecisinin yoktan bir penaltı yaratmasına söylenecek çok şey vardır. Volkan bu hareketleri bundan dört sene önce daha tecrübesizken yapıyordu. O zamanlar anlamak mümkündü ancak bu penaltıyı böylesine önemli bir maçta yapıyorsa gerçekten ilginçtir.

Bütün bunları alt alta topladığımızda Aykut Kocaman’ı istifaya davet etmek hem büyük bir haksızlık hem de o tribünleri dolduran futbolseverlerin futbolla ilgileri olmadığının önemli bir göstergesi olsa gerektir.

Beşiktaş cephesinde farklı bir şey yok. Çok teknik ayaklara sahip olmalarına karşın kırılgan bir takım görüntüsündeydi Beşiktaş. Guti ve Quaresma oyunun genel bölümlerinde (duran top organizasyonları hariç) fazla etkili olamadılar. Bu iki oyuncu Beşiktaş’ın güçlü takımlara karşı oynadıkları maçlarda hep yumuşak bölge olacaklarmış gibi bir mesaj verdiler.

Schuster’in taktik kurgusunun ne kadar riskli olduğunu derbide bir kere daha gördük. Maçın berabere bitmesinde Beşiktaş’ın ve kenar yönetiminin katkısı tartışmaya açıktır. Durum böyle olunca da ilerleyen günlerde Guti ile Quaresma’nın aynı anda oynayıp oynayamayacağı tartışmasının artacağını tahmin ediyorum.

Bu geçen sene Rijkaard’ın Fenerbahçe maçına kadar çok fazla sırıtmayan ancak o maçla birlikte ortaya çıkan zafiyetine çok benziyor. Ancak futbolun garip cilvelerinden bir tanesi olacak Fenerbahçe rakip Galatasaray olunca farka gidiyor, Beşiktaş’a karşıysa eli kolu bağlanıyor. Nasıl Galatasaraylılar bunu kabullenmişse Fenerbahçelilerin de kaderlerine razı olması gerekiyor sanırım.

Beşiktaş’ın bu derbiden puan almış olması kuşkusuz Schuster’in kafasındaki şablonun değiştirilmesi sürecini erteleyecektir. Ancak bu dizilişin ciddi riskler taşıyor olduğunun ilk ciddi sinyallerini almış olduk.

Schuster’in sağ kanatta Ekrem’in sakatlanmasından sonra sahaya İbrahim Üzülmez’i sürmesini futbolumuz adına büyük bir çaresizlik olarak değerlendiriyorum. Geçen hafta Aykut Hoca hadi stoperlerini evde unuttu, ya Schuster ne yaptı? Kulübede oturan futbolcusuna güvenmediğinin mesajını verdi.

Nobre çok koşuyor ve mücadele ediyor olabilir ancak sonuca katkısının olmadığını Schuster gibi bir teknik adamın nasıl göremediğini de ilgiyle takip ediyoruz. Bobo’nun nasıl etkili bir santrafor olduğu özellikle de Fenerbahçe derbilerine damgasını vurduğunu hiç mi kendisine söylemediler?

Bu sonucun her iki takımın da işine yaramayacağı çok açıktır. Fenerbahçe’nin kaynayan kazanına bir odun daha atılmıştır.

Son sözü hakem Cüneyt Çakır için sarf edelim.

Öncelikle sahadaki hiçbir futbolcunun hakemlere bir gram saygısının ve inancının olmadığını gördük. Yerlisi yabancısı hakeme öyle yükleniyor ki insan acıyor. Ancak bu biraz da o hakemden kaynaklanıyor. Cüneyt Çakır buna izin veriyor. Durum böyle olunca da hakemliği, verdiği kararları sorgulanır oluyor. Cüneyt Hoca yurtdışında iyi maçlar yönetiyor olabilir ancak Türkiye’deki derbileri kaldıramıyor. FIFA hakemliği tartışılır.

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..