Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Eylül '10

 
Kategori
Futbol
 

Fenerbahçe-Beşiktaş tırışkadan nağmeler

Fenerbahçe Selçuk Şahin’i 2003 yılında İstanbulspor’dan alırken, İstanbulspor’un teknik direktörü Aykut Kocaman onun genç ve iyi bir futbolcu olduğunu, gelecek vaad ettiğini söylemişti. Şaşırmıştım. 

Eğer büyük takımsanız ya da öyle olmak istiyorsanız kadronuzda en azından kalitesi tartışma yaratacak oyuncu bulundurmayacaksınız. Şöyle sorunlar çıkarabilir;
 

  1. Kötü oyuncu bile olsa, mutlaka seveni bulunur ve her başarısız sonucun ardından neden takımda oynatılmadığı polemiği yapılır.
  2. Zaman zaman sakatlıklar, cezalılar nedeniyle oynatmak zorunda kalabilirsiniz. Hatta bu maçlarda iyi bile oynayabilir. Bu da kafa karışıklığına neden olur.
  3. Bir gün mutlaka bir maçta açık seçik kötü oyuncu olduğu çıkar, hele de bu önemli bir maçsa hasar daha da büyük olur. (Örnek; Kazım ve YoungBoys maçı, hala seveni çoktur nedense)

Kayseri’de yaptığı hataları saymıyoruz elbette o zaman defanstaydı yani yerinde değildi. Bakalım 2003 yılından torpilli Selçuk, vereceği hangi büyük hasardan sonra anlaşılacak, benimkisi saçma bir merak işte. 

Elbette bir futbol takımı yalnızca bir kötü oyuncusu yüzünden kötü oynamaz ama bir kötü oyuncusu yüzünden cezalandırılabilir (yakın tarihli olsun diye aynı örnek, Selçuk ve Kayseri maçı). Şimdi çekinmeden sorunuz O kötü de diğerleri iyi mi? 

Garip sorular sormayı bırakarak Fenerbahçe-Beşiktaş mücadelesinde gördüklerimizi yazalım;
 

  1. Fenerbahçe, pek pas yapmayı başaramadı bunu gören rakibi korkuyu sezdi ve daha sakin oynadı.
  2. Fenerbahçe’nin bir orta saha varlığından söz edilmez. Selçuk topu ayağına aldığında üzülüyor, Alex topsuz oyunda oldukça başarılı (oynadığını ertesi günkü gazeteler yazmasa bilemeyecektim, hem kim demiş futbol topsuz oynanmaz diye) yedek Özer alması gereken yolu bitiremez, Christian çoktan Fenerbahçe’den postalanmış.
  3. Beşiktaş, bu orta sahayla çok uzaklara gider gibi gözükmedi ama rakibinden her ihtimalde iyiydi. Hem zaten Nihat, Nobre, Guti, Quaresma 4’ü bir arada ahenkle dans edemez, sorun çıkar benden söylemesi.
  4. Niang ve kankisi Dia Kadıköy’ün karşı kalesine okyanustan esen kasırga gibiydiler. Şimdilik sadece yanlış adresleri dövdüler. Gözler Stoch’u da aradı ama o sanırım Young Boys maçında unutulmuştu.
  5. Bir kez daha görüldü Emre olmazsa Fenerbahçe oyun falan kazanamaz.
  6. Üzülmez sağ tarafta da oynayabiliyormuş (belki kendisine orasının sağ olduğu söylenmemiştir) hem zaten konu Fener olunca, kale oynayan forvet bile görmüştük.
  7. Kaleden uzaklaşacak şekilde giden, topa ve forvete penaltı yapan kaleciye Volkan denir mi? Sahi Yüzbaşı Volkan maceralarını Capitano Volcano olarak sürdürüyor mu? yoksa yayından kesildi mi?.
  8. Keşke Alex oynasaydı. Hep merak ederim, topa bile dokunmadan nasıl hala bir takımın en büyük umudu olmayı sürdürebiliyor? İşte, aptalca meraklarımdan biri daha.
  9. Ben sahada pek futbol görmedim ve zaten uzunca bir zamandır da görmüyorum. Sonuçta iki takımızın da ağzına bir parmak bal çalındı, bir teknik adam yolunu bilinmeze doğru biraz daha uzattı diğeri istifini bozmayı gerektirecek bir sonuç almadı, taraftara da bir şey kalmadı. Hem diğer kanalda Barselona’nın maçı vardı.

Yeni dünya düzeninde artık her şey eskiye göre daha hızlı, arabalar, sporlar, ilişkiler her şey ama her şey daha hızlı. Futbol da değişen bu dünya düzenine ayak uydurmaya çalışıyor ve uyduracak. Artık bilekleri yumuşak teknik futbolcular yerine hızlı, çevik ve takıma adapte olabilen oyuncular değerli. Bakalım bizim takımlarımız bu gerçekleri ne zaman anlayıp, uygulayabilecek. Biz de nihayet keyifle futbol izleyebileceğiz. 

Usta Çetin Altan’ın dediği gibi enseyi karartmayın, bundan yirmi yıl sonra, dönmeye devam eden evrensellik çarkları bizim futbol sahalarımızdan da geçecek. En son Saraçoğlu’na uğrayacak olsa da… 

 

 
Toplam blog
: 22
: 660
Kayıt tarihi
: 26.12.08
 
 

1970 İstanbul doğumluyum, Ege Üniversitesi İstatistik bölümü mezunuyum. İstanbul da yaşıyorum ve şu ..