Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Mayıs '08

     
    Kategori
    Siyaset
     

    Feodal devrimci 2

    Bir önceki yazıda çoğu şeyi teğet geçerek anlattım. Ülkemizde 1960-80 arası devrimci hareket köy kökenli aydınların ve üniversite öğrencilerinin elindeydi. İşçi sınıfı ortada yoktu. (Onlar CHP'yi destekliyorlar, gecekondularını apartman yapıyorlar; hatta araba sahibi oluyorlardı.) (İşçi sınıfı için "zincirlerinden başka kaybedecek şeyleri yoktur." diyen MARX 'ın Türk işçisi için geçerliliği yoktu. )

    Şimdi bu devrimci hareketin öncülüğü yapan köy kökenli aydın ve üniversite gençliğimiz, sözde burjuva iktidarını yıkmak, sosyalist iktidar kurmak istiyorlardı değil mi?

    Evet....

    Yani, burjuva iktidarından (kapitalizmden) daha ileri bir ekonomik anlayışı savunuyorlardı değil mi?

    Evet..

    Dolayısıyla burjuva ahlakından (yani kapitalist ahlaktan) daha ileri bir ahlak anlayışlarına sahip olmaları gerekirdi değil mi?

    Evet...

    Peki, öyle miydiler?

    Değildiler... Feodal kültür anlayışına sahiptiler. Bu feodal kültür anlayışlarını da "devrimci ahlak" diye sundular. (Benim hiçbir sol ideoloji tarafından sevilmemem boşuna değil.)

    Bunlara göre devrimcinin sevgili olmazdı. Bütün bayanlar "bacı"larımızdı. Her devrimci bayana "bacı" demek zorundaydınız. Biriyle ola ki bir duygusal (bırakın cinselliği) ilişkiye girmek ve bunun duyulması sözde "devrimci mahkemede yargılanıp "küçük burjuva dönme" diye adlandırılmanıza yeterdi.

    Eğer bir devrimci, bir bayan devrimci arkadaşına duygusal yakınlık duyuyorsa bunu bir özeleştiri (Hıristiyanlığın günah çıkarması anlayın) yaparak toplantıda dile getirecek; ola ki bayan devrimci (yani bacı) ona duygusal açıdan yanıt veriyorsa; aralarında "devrim nihahı" kıyılacaktı. Ama bunun "imam nikahından" ne farkı var, birini yıkmak isterken diğerini oluşturuyoruz." derseniz; derhal partiden, dernekten atılıyordunuz. (Afaroz yani) Ben, faşistlerden çok, devrimci arkadaşlarımdan dayak yedim; sevgilim var diye.

    Şimdi , var olan düzenden daha ileri bir düzen kurmak için yola çıkan, bu uğurda ölen (onları saygıyla anıyorum) kişilerin büyük çoğunluğunun ahlak anlayışı buydu.

    Bekir Yıldız'ın "Evlilik Şirketi" romanı bu açıdan okununca fena "devrimci" bir romandı ve o dönem öyle de algılandı.

    Şimdi sıra en acı soruda:

    Ülkesi adına yeni bir gelecek için savaşan savaştıkları davaya inanan insanların ahlak anlayışları, yıkmaya çalıştıkları düzenin daha öncesine ait bir ahlak anlayışı değil miydi?

    Onlar, kapitalist (daha sonra emperyalist) düzeni yıkmaya çalışırken, ahlak anlayışlarını yıkmaya çalıştıkları düzenden daha geri olan feodal (yani köylü ahlakı) olduklarını anlayamamışlardı. Anlayanları zaten "aforoz" etmişlerdi.

    Hâlâ değişen bir şey var mı diye, bakıyorum da pek yok...

    Baksanıza benim tam karşı kutbumda yer alan sevgili AHMET HAKAN kardeşimizin yaşadıklarına...

    Benimkinden farklı mı?

    Sıra şimdi onlarda.....

     
    Toplam blog
    : 1
    : 592
    Kayıt tarihi
    : 28.05.08
     
     

    Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı mezunuyum. 23 yıllık dershane öğretmeniyi..