Ferhunde hanım ve uçuş üçgenini biliyor musunuz?

‘’Yaprak Dökümü’’ isimli dizi malumunuz reyting canavarıdır.

Bu canavarın en önemli kolu ise hiç kuşkusuz Ferhunde olarak bilinen Deniz Çakır hanımdır.

İstediği erkeği ayartan, istediği erkeği koynuna alan, istemediği erkeği de sokağa atan, hatta aldatan şeytan tüylü kadın Ferhunde…

İşte bu Ferhunde ya da Deniz Çakır hanım oynadığı dizi rolüyle, hayat rolünün bir çok noktada kesiştiğini itiraf ediyor.

İşte bu itirafın çarpıcı cümleleri hemen sıralanıyor…

-Aradığım erkek biraz olgun olmalı, para sorunu bulunmamalı.

Ferhunde hanım para işini anladık ama olgunluk nasıl olacak?

-Erkekle aramda en az 10 yaş fark olacak!

Anladım. Sizin yaşınız 30 ise erkek 40 olmalı ha… O zaman elinde nüfus cüzdanın fotokopisiyle size yaklaşacak ve onay alacak.

Güzel! Başka?

-Evde, işte ve yatakta işini iyi yapacak. Bu bir bütündür. Bu üçgende başarılı olan erkek beni uçurur...

Allah Aşkına! Siz ne arıyorsunuz?

Yarışmacı falan mı? Yoksa tornadan çıkmış bir robot mu?

Adam derse ki ‘’Benim adım Hıdır, elimden gelen budur.’’

Ne yapacaksınız o zaman?

Herhalde sen git, yenisi gelsin demeyeceksiniz, değil mi?

Peki, üçgenin bir köşesinde üstün performans gösteremezse ne olacak?

Hadi hepsini anladım da evde ne yapacak? Iş ve yatak okey ama ev işi ne ne demek oluyor?

Ütü, çamaşır, temizlik falan mı kast ediyorsunuz?

Yok artık! Daha neler diyen birileri çıkar ve şu atasözünü söyler:

Deniz sevilir de, densiz sevilmez. Hem deniz, hem densiz hiç sevilmez!

Ferhunde hanım da diyecek ki yahu bir laf ettik, bin laf işittik…

Ama öyle Ferhunde hanım, bu kadar kendine güvenen kadın mutlaka uygun yanıtları verir.

Evet, duyar gibi oluyorum.

Ne diyorsunuz?

Başıma uymayan takke elin olsun.

Çok güzel! Bunun Türkçe’si ‘’Bana uymayan erkek yanıma gelmesin!’’

Ehee Peki nereye gitsin?

Elinin körüne mi?

Yok canım! Öyle demeyin! Uyan yere gitsin demek daha uygun olur, değil mi?

Sizi uçuracak, üçgeni sağlam kısmetler dilemekten başka elimden bir şey gelmiyor artık…

Saygı ve sevgilerimle…

Ömer Özdamar/12 Ekim 2008