Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Eylül '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Fişliyorum, Öyleyse Varım

Fişliyorum, Öyleyse Varım
 

İstihbarat Çalışması no:2
Geçen yazımızda boyumdan büyük işlere kalkışmış bir yazar olarak boyumun ölçüsünün alma noktasına kadar gelmiştim. Ders almamış olmalıyım ki devam ediyorum.

Evet, hakikaten de boyumdan büyük bir işe kalkıştığımı biliyorum. Ama herkes böyle diyerek sorumluluktan kaçarsa hiçbir sorun çözülmeyeceği gibi sorunların artmasından kaynaklanan ümitsizlik hali de gittikçe artacak ve toplam yaşam kalitesinde düşüş gerçekleşecektir.

Bahse girizgâh yaparken bir de şu aklıma gelmişti. Ben şimdi “fiş” filan diyorum ama bunun daha teknik bir ismi yok muydu acaba? Böylece yaptığım işe daha sofistike bir hava verebilirim, belki böylece popülaritemi daha da arttırabilirdim.

Konuyu araştırmak ve ona göre bir şeyler yapmak mümkündü. Ancak işi bu kadar dallandırıp budaklandırırsam okuyucuları sıkmış olurum ve işi teknik boyutlarda boğulmaya ve yok olmaya terk ederim diye düşündü. Aslında konunun bilinmeyen yerlerde boğulması ve yok olması işime de gelebilirdi. Ağır yükten kurtulabilirdim.

Ancak bu içimdeki muhalif gücün dışımdaki halis muhlis görüntüyü alt ettiği manasına da geleceğinden kendimi kaybetmekten de korktum. Konuya girerken bunu kısaca belirtmiştim. Zaten bu gün o minvalde biraz ilerleme sağlamaya çalışacağım.

Hakikaten de düzeni seven, düzenle barışık ve boyun eğen bir yapım var. içimde yatan azgın muhalif canavar ise her şeye (kendime bile) muhalif olarak hayatı bana zehir etmeye and içmiş bir militan güç gibi dağ-bayır demeden eylemler düzenliyor.

Bu iç savaşın bünyemde yarattığı etkiyi göz ardı etmek ise benim için intihardan öte bir anlam ifade etmeyecek. Öyle ya iç savaşı görmezden gelir ve önlem alamazsam bütün kalelerim düşmüş ve tersanelerim un ufak olmuş olarak okyanusun derinliklerine doğru yol alan batığa dönerim.

İç savaşın oluşturduğu olumsuzlukları dışarıya yansıtmamak için gerekli önlemleri almak, basınla işbirliği yapmak, medyayı tavlamak gibi bir dizi işlem gerekiyor. Bunları da başarıyla yürüttüğüm sürece başım ağrımaz. Şimdiye dek bunu büyük ölçüde başarmış olmak beni ayrıca sevindiriyor.

Zira savaşın çetin geçiyor olmasının dış basında bir anlamı yoktur. Onlar savaşın varlığına bakar ve ona göre değerlendirir. Savaş bitmedikçe sen içinde savaş devam eden bir şeysindir. Oysaki bilmezler ki o iç savaş bitmeyecek ölene dek sürecektir.

Çünkü o savaşın bitmesi demek zaten ölmek demektir. Ölümü bundan güzel anlatacak başka bir kelime daha biliyorum ama onu da zamanı geldiğinde söylerim elbet. Bütün bildiklerimi bir yazıda harcamak istemem doğrusu.

Konumuza yeniden dönecek olursak, işte fişleme çalışması başlatacağımı kendime çıtlattığımda (başka türlü haberim olmazdı) iç savaşın şiddetinin bir süre artacağı ve belki de bezginlik vereceğini öngördüm.

Çünkü hâkim kuvvetlerden bazıları deşifre olmak istemeyebilirdi. Gayet de doğaldı. Ancak benim bilimsel ve zalimsel bir çalışma içine girdiğim bu devrin, üstünkörü bir iki ifadeyle geçiştirilebilecek basit bir eylem olduğu fikri bile beni delirtir. O zaman bunu cafcaflı ifadelerle belirtmek ve iç savaş dinamiklerini kışkırtmaktan başka yapacak bir şey yoktu.

İyi mi olacak, kötü mü olacak, elbet bunu zamanla göreceğiz. Araştırmacı ve yarıştırmacı biri olarak rahatlıkla ifade edebilirim ki iyi niyetle atılan adımların kötü neticeler vermesi bile başlı başına takdir edilmesi gereken bir eylemler zinciridir. İşte bu nedenle boyumdan büyük olan bir işe kalkıştığım konusunda içim rahat (iç savaş ayrı bir olay, rahat olan yer farklı).

İlk yazımızla bağlayacak olursak, akıl ve mantık örgüsü içerisinde; kazanılmış yetiler eşliğinde; öğrenilmiş bilgiler ışığında; vicdanın yön göstericiliğinde; tecrübelerin ve deneyimlenmiş olgular temelinde hareket ederek içsel ve dışsal yapımız ile ilgili kimi önemli noktaların varlığını bilerek ve önemseyerek atacağımız adımların, kişisel gelişmemiz kadar toplumsal gelişmemize de faydası olacağını düşünüyorum.

Bunu yapabilmek için gayret sarfetmek gerektiği bilinciyle, biraz da deli cesareti diyeceğimiz bir dürtü ile kendimi fişlemeye başladığımı gocunmadan ifade edebilir ve hatta bununla azcık övünebilirim. O kadarını da çok görmeyin :)

<ı>Sevgi, hürmet ve muhabbetle..

Murat HACIOĞLU

www.murathacioglu.com

 
Toplam blog
: 656
: 1708
Kayıt tarihi
: 08.12.08
 
 

Allah kimisine “Yürü ya kulum” demiş. Ben onu “Yürü, yaz kulum” anladım. Yürü anca gidersin manas..