- Kategori
- Futbol
Galatasaray tur kapısını açtı…

Fotoğraflar: Vatan Gazetesi - Foto Galeri'den alınmıştır.
Zaman zaman silahların gölgesindeki sıcaklık ile bildiğimiz İsrail’deyiz. Bu defa silahlarla işimiz yok. Futbol içerisinde bazen silah kelimesi (gol silahı, hücum silahı gibi) kullanılıyor ise de mecazi manada kullanıldığından önem arzetmiyor.Gölgede 45 dereceyi bulan sıcaklık bildiğimiz güneşten kaynaklanıyor. Bu sıcakta saha dedikleri o mezkur mahale çıkabilene zaten bravo diyeceğim ki çıkıp bir de top koşturana binlerce bravo…
Stadyum ikinci sınıf, vasat bir stadyum. Sahanın dibinde yükselen duvarlar “başka” duvarları hatırlattı nedense… Milan Baroş az kalsın o duvara kafasını çarpacaktı. “Ne de olsa duvar örmeyi seviyorlar.!. Sahaya bile örmüşler” dedi Seyfi…
Galatasaray maça beklenen 11 ile başladı denilebilir. Sadece “Aydın yerine Keita ile başlar mı acaba?” şeklinde düşünülebilirdi. Ama “bravo Aydın’a, teknik direktörün yüzünü kara çıkartmadı, güzel oynadı bir de asist yaptı kerata” diyordu Seyfi…
İlk dakikalarda her iki tarafın da kaçan golleri “ah-vah” dedirtecek cinstendi. Dakikalar ilerledikçe Galatasaray oyunda hakimiyeti kuruyor ve topla daha fazla oynayarak rakibi baskı altına almaya başlıyordu. “Böyle anlarda hep korkarım, hiç olmadık bir top gelir gol olur” diyordu Seyfi, Galatasaray ilk golü yediğinde…
Takıma güvenimiz tamdı. Üzülmedik. Nasıl olsa iki-üç gol atarız diyorduk. Takım güzeldi çünkü. Yavaş yavaş takım oyunu şekillenmeye başlamış ve oyuncular sisteme adapte olmaya başlamışlar. “Sanki Arda kenarlara mı kaçmaya çalışıyor” diye soruyordu Seyfi…
Teknik direktörümüz de gayet sakin izliyordu maçı. Nasıl olsa yeneriz diyordu belki, ama bu tip maçlar her zaman tehlikeli olabilirdi. Geçmişte yaşananlardan biliyoruz. “Takım iki sistem arasında gidip geliyor gibi sanki, bazen 4-3-3 bazen de 4-2-3-1 gibi oynuyorlar sanki” diyen Seyfi haklı mıydı? Belki yeni sisteme geçiş sancılarıydı bunlar…
Derken Galatasaray önce beraberlik golünü buluyordu Arda’nın kornerden ortaladığı topa kafayı çakan Hakan Balta ile… Ondan sonra bol-bol pozisyona girmesine rağmen ikinci golü bulamayan “sabredin hele, ikinci yarıda göreceksiniz beni” diyen bir aslan geziniyordu sanki. Kah kalecide takılan, kah direkte çakılan toplar şimdilik Netanya tarafını tutuyordu…
İkinci yarıda Seyfi “maç başladı mı abi” diye sorarken gol gelmişti. Arda-Aydın-Kewel üçgeni ikinci golü üretip skorborda paketlemişti bile…
Derken dağlara-taşlara attığı toplar yüzünden zaman-zaman eleştirdiğimiz hatta çok kişinin “bu takıma yakışmıyor” dediği Sabri “sabreden seyirci, bu golü de izleyici” dercesine çakıyordu doksana Arda mamülü bir asist neticesinde…
Dakikalar 63’ü gösterdiğinde Keita oyuna girdi. Görücüye çıkan kız gibi heyecanlıydı ki epeyce bir süre toptan uzak oynadı. Ürkekliği ve çekingenliği kısa sürede üzerinden atarak takıma çabuk adapte olacağının işaretlerini de verdi. Seyfi “Abi adam süper olacak, gör bak” diyordu…
Dakika 73, Arda verdi, Baroş attı. Kısa ve net…
90 dakikanın sonunda 4-1 kazanan Galatasaray tur kapısını iyice aralamış oldu. Buna “Ali Sami Yen’de iyice şov olacak artık. Bekle bizi İstanbul” diyerek coşan Seyfi’nin sevincini de ekleyince ortalık iyice şenlenivermişti…
Maçın notu: Bu sıcakta bu futbolu beklemiyorduk. Olabilecek en iyi sonuç diyoruz…
Maçın üçlüsü: Arda-Kewell-Sabri…
Hakemler: Normal bir yönetim sergilediler. Ufak-tefek hatalar göze batmadı. (ilk 10 dakika pozisyonları kaçırdık. Baroş’un bir pozisyonu varmış sanırım, onu görmedik vallahi)
Not: Tobol maçında farklı bir üslup denemiştik. Bir de bunu deneyelim dedik. Olmadı yeni bir stil daha buluruz, yeter ki okuyun :)




Stadyum ikinci sınıf, vasat bir stadyum. Sahanın dibinde yükselen duvarlar “başka” duvarları hatırlattı nedense… Milan Baroş az kalsın o duvara kafasını çarpacaktı. “Ne de olsa duvar örmeyi seviyorlar.!. Sahaya bile örmüşler” dedi Seyfi…
Galatasaray maça beklenen 11 ile başladı denilebilir. Sadece “Aydın yerine Keita ile başlar mı acaba?” şeklinde düşünülebilirdi. Ama “bravo Aydın’a, teknik direktörün yüzünü kara çıkartmadı, güzel oynadı bir de asist yaptı kerata” diyordu Seyfi…
İlk dakikalarda her iki tarafın da kaçan golleri “ah-vah” dedirtecek cinstendi. Dakikalar ilerledikçe Galatasaray oyunda hakimiyeti kuruyor ve topla daha fazla oynayarak rakibi baskı altına almaya başlıyordu. “Böyle anlarda hep korkarım, hiç olmadık bir top gelir gol olur” diyordu Seyfi, Galatasaray ilk golü yediğinde…
Takıma güvenimiz tamdı. Üzülmedik. Nasıl olsa iki-üç gol atarız diyorduk. Takım güzeldi çünkü. Yavaş yavaş takım oyunu şekillenmeye başlamış ve oyuncular sisteme adapte olmaya başlamışlar. “Sanki Arda kenarlara mı kaçmaya çalışıyor” diye soruyordu Seyfi…
Teknik direktörümüz de gayet sakin izliyordu maçı. Nasıl olsa yeneriz diyordu belki, ama bu tip maçlar her zaman tehlikeli olabilirdi. Geçmişte yaşananlardan biliyoruz. “Takım iki sistem arasında gidip geliyor gibi sanki, bazen 4-3-3 bazen de 4-2-3-1 gibi oynuyorlar sanki” diyen Seyfi haklı mıydı? Belki yeni sisteme geçiş sancılarıydı bunlar…
Derken Galatasaray önce beraberlik golünü buluyordu Arda’nın kornerden ortaladığı topa kafayı çakan Hakan Balta ile… Ondan sonra bol-bol pozisyona girmesine rağmen ikinci golü bulamayan “sabredin hele, ikinci yarıda göreceksiniz beni” diyen bir aslan geziniyordu sanki. Kah kalecide takılan, kah direkte çakılan toplar şimdilik Netanya tarafını tutuyordu…
İkinci yarıda Seyfi “maç başladı mı abi” diye sorarken gol gelmişti. Arda-Aydın-Kewel üçgeni ikinci golü üretip skorborda paketlemişti bile…
Derken dağlara-taşlara attığı toplar yüzünden zaman-zaman eleştirdiğimiz hatta çok kişinin “bu takıma yakışmıyor” dediği Sabri “sabreden seyirci, bu golü de izleyici” dercesine çakıyordu doksana Arda mamülü bir asist neticesinde…
Dakikalar 63’ü gösterdiğinde Keita oyuna girdi. Görücüye çıkan kız gibi heyecanlıydı ki epeyce bir süre toptan uzak oynadı. Ürkekliği ve çekingenliği kısa sürede üzerinden atarak takıma çabuk adapte olacağının işaretlerini de verdi. Seyfi “Abi adam süper olacak, gör bak” diyordu…
Dakika 73, Arda verdi, Baroş attı. Kısa ve net…
90 dakikanın sonunda 4-1 kazanan Galatasaray tur kapısını iyice aralamış oldu. Buna “Ali Sami Yen’de iyice şov olacak artık. Bekle bizi İstanbul” diyerek coşan Seyfi’nin sevincini de ekleyince ortalık iyice şenlenivermişti…
Maçın notu: Bu sıcakta bu futbolu beklemiyorduk. Olabilecek en iyi sonuç diyoruz…
Maçın üçlüsü: Arda-Kewell-Sabri…
Hakemler: Normal bir yönetim sergilediler. Ufak-tefek hatalar göze batmadı. (ilk 10 dakika pozisyonları kaçırdık. Baroş’un bir pozisyonu varmış sanırım, onu görmedik vallahi)
Not: Tobol maçında farklı bir üslup denemiştik. Bir de bunu deneyelim dedik. Olmadı yeni bir stil daha buluruz, yeter ki okuyun :)






Bu blog Canlı Maç Anlatımı sayfamızda da yayınlanmaktadır